Yaşlanmak sadece aynada gördüğünüz yabancıdan hoşlanmamak değildir.
Yaşlanmak; sizi arayıp soranların sayısının hızla azalması demektir. Sizi aradıklarında bilirsiniz ki, soracakları bir konu veya dinlemenizi istedikleri bir sorunları vardır.
Birlikte eğlenilecek yerlere çağrılma miktarınız sıfıra yaklaşmışsa, yaşlandığınıza inanabilirsiniz.
Gündemi takip etmeniz, çokça konuda onlardan daha yeni bilgiye sahip olmanız da hayatınızı kolaylaştırmaz, hatta size düşman bile olabilirler.
Nasihat etmek istediğinizde çoğu zaman ukalalık olarak algılarlar, sizin daha önce bu konuda canınızın yandığını ve onların canı yanmasın diye uyardığınızı akıllarına bile getirmezler.
Gençliğin nasıl olduğunu hatırlamadığınızı düşünürler, ama bilmezler ki aslında yaşlanan sadece bedenlerdir, ruhlar kendini hep genç hisseder.
Yaşlanınca; gittiğiniz bir mekanda sevdiğiniz bir melodi çalarken, içinizde bir yerlerde, çılgınlar gibi dans etmek isteyen genç ruhunuzu hızla engellemezseniz, uzaylı görmüş köylü vatandaş bakışlarına maruz kalırsınız. Boynunuzu büküp yerinizde oturun, ayağınızla tempo tutmakla yetinin.
Öyle canınızın her istediğini giymeniz, fazla aksesuar kullanmanız da uygun değildir. Saçınızı atkuyruğu yapmanız, arkanızdan kikirdeşmelere neden olabilir.
Tatil yörelerinin sakin olanlarında konaklamanız beklenir sizden, eskaza gündemdeki adreslerden birine yolunuz düşmüşse, neredeyse iğrenir bakışlarla karşılaşırsınız “ne işi var bunun burada” der gibidirler.
Yaşlanmak, bir anlamda da görünmez olmaya başlamaktır. Yirmilerinizdeki ışıldayan görünüşünüze, sağlıklı bedeninize sahip olmadığınız için başkaları tarafından farkedilmeniz de zorlaşır.
Gençliğinizde size yol vermek için çekilip gülümseyenler, yaşlıysanız neredeyse bulundukları yerden geçmeye çalıştığınız için sizi tokatlar gibi bakarlar.
Karşıdan karşıya geçerken yaya geçidinde bile kornalarla protesto edilirsiniz. Toplu taşıma araçlarına binerken size yol vermelerini asla beklemeyin, ezmemeleri ve kenara itmemeleri için dua edin.
Sokağa çıkmanızı yasaklamaları mümkün olsa yapacak binlerce genç insan var etrafta. Bunu da huzur içerisinde sağa sola not olarak yazıyorlar. Sanıyorlar ki hep yirmilerinde kalacaklar.
Bizler; 50, 60, 70 li yıllarda doğanlar, farklı dünya görüşleriyle yetiştirildik ve eğitildik diye düşünüp hoşgörmeye çalışıyorum, zorlansam da deniyorum.
38 yaşımı çok sevmiştim, ruhumu oraya sabitledim, bedenime ise çare yok, hızla yaşlanıyor.
Keşke bir yolu olsa da insanlar hep genç kalsalar; gözleri bozulmasa, hastalanmasalar, elden ayaktan düşmeseler, bunamasalar. Süreleri dolunca fişi çekilmiş elektronik alet gibi ölüverseler. Hayal işte hoşgörün, ne de olsa sizlere göre epey yaşlıyım 🙂
Siz izin vermezseniz sizi üzemezler. Cehaletlerine verin. Saygısız ve anlayışsız olmaları tecrübesizliklerinden. Ben kendi adıma sizi seviyorum. İyi ki tanıdım sizi. Umarım her yaşınızı birlikte paylaşabiliriz. Siz çok yaşayın. E mi?
ben 25’imi çok sevmiştim, tadını da çıkartmıştım… 50’me de kendimce hazırlanıyorum, sever miyim bilemiyorum ama nasıl olduğunu kavramak için elimden geleni yapacağım… 75 ise benden çok uzak, açıkçası denemek şöyle dursun yaklaşmayı bile düşünmüyorum…
doğumdan sonraki hayat, ölümden sonra da sürüyor bence. belki başka bir plana geçiş söz konusu, ama bu geçişi “fişi çekmek” ile açıklamak pek mümkün değil gibi… işte o yüzden daha çookkk arpa boyu yol kat etmemiz gerekiyor, arkadan gelenlere yolu göstermek için…
eski bir laf geliverdi dilimin ucuna: “en akıllımız, en önde gidemiz” diye hatırladım. yola devam müge’cim, arkandan geliyoruz…
Hepimizin vücudu aynı hızla yaşlanıyor TTcim. Bak bana mesela, 29 oldum. Ben bile inanamıyorum ama 29 senem bitti bile. Ve hayat sanki gitgide hızlanıyor. Doğumgünlerim ardarda geliyor gibi. Ama önemli olan bir şey var ki o da ruhun yaşlanması. Ruh ancak beslenmezse yaşlanıyor,hayattan kopuyor ve yaşlanma gittikçe ağırlaşıyor. Umarım ki, hepimiz senin gibi olabiliriz. Ruhumuz genç kalır. Gerisi zaten hikaye 🙂
Sevgili Okşan; teşekkürler yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti, ben de seni çok seviyorum. Güzel dileklerin hepimiz için geçerli olsun.
Sevgi ve ışıkla kal…
Hakanım sen hep 25 kalıyorsun zaten, sana kalsa yine ağaç tepelerinde dolaşırsın 🙂 Teşekkürler güzel satırlarına.
Sevgi ve ışıkla kal…
Canım Cadım daha dur bakalım, hele bir otuzlu yaşları da devir, hayattaysam o zaman tekrar tartışırız bu konuyu 🙂 Sevgiyle kucakladım seni.
müge hanım merhabalar,
yazılarınızı takip ettiğim kadarı ile sizin gibi bir insanın ruhunun yaşlanması söz konusu değil. düşünceleriniz ve hayata bakış açınızla hep genç bir ruha sahipsiniz yazılarınızdan tanıdığım kadarı ile.
ama önemli olan ruhun yaşlanmaması. yoksa fiziksel olarak hepimiz birgün safhayı yaşayacağız.
bende 26 oldum. gerçekten zaman çok hızlı geçiyor. saygılar…
Müge ablacım arkadaşların yorumlarına canı gönülden katılıyorum.Seni hepimiz çok seviyoruz.Kendini üzme.Sonra biz de üzülürüz.Ben 35 yaşındayım.Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri geldi aklıma:) Gururla söylüyorum her yerde yaşımı.Önemli olan ruhun genç kalması.Senin ruhun hepimizden genç,taze,dinamik.Sevgi ve ışıkla kal..
Allah ailenle birlikte sağlıklı,mutlu,huzurlu nice yıllar geçirmeni nasip etsin.İçimden geldi:)