:::: MENU ::::

Birkaç koliye sığan uzun yıllar…

Tarabya sırtlarında bir depo. İçinde, bir organizsayon firmasının işlerinde kullandığı malzemeler, düzenli bir şekilde raflara ve boşluklara dizilmiş. Üzeri örtülü bir küme var duvarın dibinde. Onlar; 2006 yılında parasızlık nedeniyle boşaltmak zorunda kaldığım evimden artan son eşyalar. 1930 larda yeni evini özenle düzenleyen genç bir çifte ait, orta parçası eklenince 12 kişiye yemek verilebilen bir masa ve sandalyeleri. bufe Bir başka parça; aslan pençesi ayaklı çift cam kapılı bir büfe, o da genç bir doktorun hemen hemen aynı zamanda muayenehanesi için aldığı ilk eşya. Neredeyse ilk günkü gibi korunan bir orta sehpası o da 30 lardan, genç çiftin oturma odasını süslemiş o yıllarda. Arçelik 70 ekran TV için özel sehpa, Kelebekten bir şifoniyer, 1900 lerin başına ait, kelle tabir edilen bir Bünyan el halısı, 2 tane lambalı radyo, ressamı bilinmeyen ağır klasik çerçeveli, 1,5×3 ebadında bir tablo ve 6 tane büyük koli.
Eşe dosta dağıttıklarımdan elimde kalanlar işte bunlardı. Bu sabah, kız kardeşimle gittiğimiz o depodan sadece 6 koliyi ve şifoniyeri aldım. Diğerlerini de ihtiyacı olduğunu bildiğim bir arkadaşımızın alması için hazırladım. Kardeşimin koltukları katlanan kamyonet kılıklı arabasının bagajına koliler yerleşirken, dönüp arkada kalanlara baktım bir süre. Ne kadar atlatmayı başardım desem de içimde bir yerlerde minik cam kırıkları kalıvermiş. Anneme getirdiğimiz koliler için civar esnaftan yardım isteyip emniyetli bir yere koyduk.
Sonra sıra geldi açmaya. Kırılmasın diye özenle sardığım anneannemden devrolan porselen yemek takımı, teyzemden hatıra el yapımı desenli kristal kadehler, büyük hanımdan kalan ve ailenin ilk kızına çehiz verilen Rosenthal çay takımı hepsi nazlı nazlı yatıyorlar yerlerinde.  demlik
Açamadım, açmayacağım da, yeğenime çehiz yapması için kızkardeşime vereceğim, ona uğur getirmesini dileyerek. Diğerlerini açtım; fotoğraf albümlerinin olduğu koli her ihtimale karşı hem içten hem dıştan baloncuklu naylonlarla kaplanmıştı. Narin birer cam gibi davrandım hepsine, özenle bir rafın altına diziverdim, bakamadım içlerine. Kitaplarım, canlarım, çeşitli kütüphanelere bağışladığım yaklaşık 7 televizyon kolisinden geri kalanlar, imzalılar, bir kaç tane ilkbasım, artık adı bile hatırlanmayan Varlık Yayınları serisi kitaplarım, kıyamadıklarım. Tablolarım, Atatürk resimlerim, Piri Reis haritalarım ve benim için değerli başkalarına göre çerçöp parçalar. İşte 24 yıllık ev hayatından arta kalanlar. 6 küçük koli.
Hiç düşündünüz mü sizin hayatınız kaç koliye sığar acaba…

(Fotoğraflar evi boşaltmadan önce çekilmişti, belki satılır umuduyla)


6 Comments

  • Ozgur D. |

    “Hiç düşündünüz mü sizin hayatınız kaç koliye sığar acaba…”

    Kaleminize saygilar, diyecek bir sey bulamadim…

  • Ozgur Turan |

    hayattan yalnızca yaşananlar kalıyor. Bir süre sonra onlar da gidiyor yerini yenileri alıyor. bir bakıyorsun sadece bugün kalıyor. Geçmiş gtmiş bitmiş oluyor.

    Bu porselenler de annemde de var. Hastasıyım!

  • Nihat Solmaz |

    Özenerek, hüzünlenerek ve biraz da gıpta ederek okudum/eşlik ettim geçmişe hüzünlü yolculuğunuzu… Ne mutlu size, geriye baktığınızda hatıralarınızı canlı tutacak ne çok koliniz varmış…

  • TAZENANE |

    Çok güzel bir yazı, insan düşünüyor.
    Harika bir site. Takipteyim.
    Son cümle çok güzel düşün bakalım şimdi.

  • şükran ilhan |

    müge

    sarsıldım

    hüznü bu kadar güzel tarif etmene…

    ve bu hüzünlü yolculuğa hayatın ta kendisine dolu dolu bir selam verip

    hayata yeni şarkılar söyleyerek “sil baştan” gücünü aldığın yaşam sevinci ve

    heyecanına bizleri ortak etmene

    güzel yüreğine kalemine sağlık

So, what do you think ?