Yıllar önce Jane Fonda’nın TEDxWoman konuşmasını izlediğimde, kendi hayatımın üçüncü perdesine sağlıklı girmeye karar vermiştim. Her yıl denedim ama başarılı olamadım. Geçen yıl sonunda yine program yaptım kendime ama açıkçası kış ayları epey zor geçti, bırakın kilo verip sağlığıma kavuşmayı, daha kötü beslenip, hareketsiz kalıp, ruh halimi de sağlığımı da iyice riske attım.
Yeni bir hayata başlamaya karar vermek zaten oldukça zor, uygulamaya geçirmek daha da zor. Bir yerlerden başlamak gerekiyordu. Önce ruhsal arınma çalışmalarını hızlandırmakla başladım. Aile Dizimi, Seraphim Blueprint, Theta Healing, Kinesiyoloji, Bereket Meditasyonu derken epey yol aldım. Başkalarını affetmenin zor, kendimi affetmenin çok daha zor, ama aynı zamanda da çok rahatlatıcı olduğunu öğrendim. Stresin, kızgınlığın, öfkenin sadece ruhuma değil, bedenime de yıkıcı hasarlar verdiğini öğrendim. Hala üzerinde çalıştığım, içimi acıtan “cam kırıklarım” var, biliyorum, onlarla da başa çıkabileceğim zamanlar çok yakın. Endişeye, karanlığa, nefrete odaklanmak yerine manzaranın bütününe bakmaya çalışıyorum. Kızgınlık hissedeceğimi fark ettiğimde hemen dikkatimi başka yönlere veriyorum. Sinirlensem de, kızsam da ne olması gerekiyorsa oluyor zaten. Eğer engellemeye gücümün yetmediği bir durumla karşılaşmışsam, ruhumun ezilip parçalanmasına izin vermiyorum. Hayatımda mucizeler mi oldu, banka hesabımda para yığılması mı var, hayır, ama ben daha huzurluyum, hatta şükürler olsun çoğu zaman da mutluyum.
Sokaklarda yürürken, otobüste, metroda, vapurda insanların yüzlerini inceliyorum; gencecik insanların yüzlerinde endişe çizgileri derinleşmeye başlamış şimdiden, omuzları düşmüş, bedenleri yorgun. Bazen cesaretimi toplayıp onlarla sohbet edip, hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Kendilerini bu denli üzmelerinin duruma yardımcı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Azıcık da olsa gülümsemelerini ve bir sonraki güne “o başarmış, ben de başarabilirim” diyerek başlamalarını sağlamaya çabalıyorum. Kendimi daha huzurlu hissediyorum böyle zamanlarda. İnsanların yollarının boşuna birbirleriyle kesişmediğini, rastlaşmışsak bir sebebinin olduğunu biliyorum. Daha da önemlisi; eğer öğrendiklerimden, yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri paylaşmazsam, onların da bana ağırlık yapacağını biliyorum.
Haziran başında daha da büyük bir adım atarak The LifeCo ‘da detox programına başladım. Programa başlamak sorun değildi, sonrası düşündürüyordu beni. Sürdürülebilir sağlık planlaması yapabilmek için de sevgili Emine Atar Şahin‘in eğitimi harika bir yol haritası oldu. Hayvansal gıdalardan tamamen uzaklaşıp vegan beslenme sistemine geçtim. Endüstriyel gıdaların, gazlı ve boyalı içeceklerin, şekerin de hayatımda yeri yok. Uzun zamandır aldırmadığım ürün etiketi okumayı yeniden hayatıma aldım. İçeriğinde “koruyucu filanca” yazan ürünü almıyorum. Sabahları çoğunlukla sağlıklı bir içecekle geçirip, 12.00 -18.00 arası da bitkisel ağırlıklı besleniyorum. Çok yoğun sosyal hayatım olmadığından şimdiye kadar pek de sorun yaşamadım açıkçası. Davetlere katılmam gerektiğinde de “seçme” özgürlüğümü sonuna kadar “sağlıklı yönde” kullanabileceğimi biliyorum. The LifeCo öncesi hayatımda “seçme” özgürlüğümü hep kötü gıdalardan yana yapıyordum, sonuçları ve bana verdiği zararlardan zorlukla kurtulduğum için bundan sonrasında temiz beslenmeye özen gösteriyorum.
Lütfen Jane Fonda’nın konuşmasının yer aldığı videoyu dikkatle izleyin, çevrenizde de mutlaka izlemesi gerekenlerle paylaşın. Bundan sonra yaşayacağınız günleri daha sağlıklı, daha huzurlu ve mutlu yaşamak için kocaman bir adım atın. Affetmeyi, gülümsemeyi, sağlıklı beslenmeyi ve şükretmeyi hayatınızın en önemli parçaları yapın.
Videoyu türkçe altyazılı izlemek isterseniz BURAYA tıklayınız.