:::: MENU ::::
Posts tagged with: TEDxReset

TEDxReset 02.02.2012 Quo Vadis?

2 şubat sabahı; soğuk ve karlı havaya rağmen bütün cesaretimi toplayıp gittim TEDxReset 2012 ye. Sevgili Uğur Özmen ve Osman Özmen’le karşılaşıp sohbet ederken, can dost Çağan Çağlar da katıldı bizlere, hasret giderip gülüştük. Salonda yerimizi aldık ve Ali Üstündağ’ın konuşmasıyla “resetlenme” maratonumuz başladı. Hava muhalefeti nedeniyle seneye bahar aylarında toplanacağımızı duymak sanırım benim gibi çok sayıda kişinin de hoşuna gitmiştir.  

İlk konuk; Dr. Joseph Riggio idi ve bizlerle “Karar Alma Estetiği” başlıklı sunumunu paylaştı. Onun hakkında daha detaylı bilgilere ŞURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.

Özcan Bostancı ve İsmail Özger sahneyi aldılar ve salondaki çok sayıda kişinin kafasını karıştırmayı da başardılar. İki mühendisin az bir bütçeyle, bolca azimle hayallerine yaptıkları yolculuğu ve yaşadıklarını paylaştılar. Videoyu ŞURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz.

 

Sonraki konuk; Alastair Smith New York Üniversitesi’nde siyaset profesörü. Siyasetçilerin kazanmaya değil değişime odaklanması gerektiğini söyleyen Alastair Smith, “Liderler için iyi olanın halk için olmadığını” ve “sadece savunmasız otokratların reform yapacağını” da sözlerine ekledi.

Gün boyunca salondakileri sarsan konuşmalar yapan 3 TEVİTÖL
öğrencisinden biri olan Enver Utku Batur sahne alıp “Önyargılarımız” dan
söz etti. Kendisinden izlemenizi öneririm ŞURAYA tıklayınız

2 adet TED videosunu farklı sıralarla izledik, ben buraya ikisini peşpeşe ekliyorum mutlaka izleyin. İlk videoda Christopher McDougall
insanoğlunun ilk çağlarda hayatını kurtaran koşma yeteneğinin, uygarlıkla birlikte tutkuya dönüşmesini anlattı. Videoyu ŞURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz.

İkinci videoda ise Sebastian Wernicke her TEDTalk’un altı kelimede özetlenebileceğinden söz etti. ŞURAYA tıklayarak izleyin.   

Kahve arasından önce başarılı genç sanatçı Valerie Deniz’in performansını izledik. Videosunu ŞURADAN izleyebilirsiniz.

Salona döndüğümüzde sahnede bir sandalye üzerinde oturan Asimo benzeri robot bekliyordu bizleri. Prof.Dr. Levent Akın’ın “Arkadaşım Bir Robot” başlıklı sunumunu da keyifle izledik. Isaac Asimov’un “Bir robot insana zarar veremez veya etkisiz kalarak bir insanın zarar görmesine izin veremez” kanunu ile başladığı sunumda, günümüzde robot yapımı ve kullanımı konularında bilgiler vardı.

Boğaç Kerem Göksel de bir TEVİTÖL öğrencisi, “Yeni Dünyada Ben Kimim” başlıklı sunumuyla sahne alan ve kendinden emin tavrıyla salondaki çok sayıda kişiyi kendine hayran bırakan bu müthiş genç; İngilizce, İspanyolca, Fransızca Ve Latince konuşuyor. Sunumunu ŞURADAN izleyebilirsiniz.

Sonra Semih Yalman aldı sahneyi ve bizleri içimizde yolculuğa çıkardı. Müzikli sohbet kıvamındaki sunumu hepimizin içine huzur verdi. Videosu ŞURADA

Farklı oturumlarda sahnede sunum yapan 3 TEVİTÖL öğrencisine de bayıldım. Twitter yansımalarında bir iki ayrık otu dışında, çoğunluk da benimle aynı kanıdaydı. Önce anne ve babalarını, sonra da onlara bu olanakları sunanları tebrik ediyorum. Daha çok parlak zihinli genç yetiştirecek bu tip oluşumların da hızla artmasını diliyorum.

Sahneye bir gelecek tasarımcısı Thomas Frey geldi ve herkesin kafasını  
iyice karıştırdı.  “Gelişmekte Olan Eğitim Pazarı: Fildişi Kuleler Yıkılırsa” başlıklı sunumunda yakın gelecekte online eğitim sistemine geçileceği ve 4 yıllık yüksek öğrenim dönemlerinin ve “milyonlarca” evet milyonlarca mesleğin ortadan kalkacağını söyledi. Thomas Frey ABD’nin eğitim sistemini internet üzerinden sunacak bir yapı oluşturduğundan da söz etti. 2004’den bu yana internet üzerinden eğitim veren Khan Academy’nin 2 bin 800 dersi varmış.

“Sanat Bizim Neyimize” başlıklı sıradışı sunumuyla Tunç   Topçuoğlu’da günün en ilginç konuşmacılarındandı. İzleyicilerin neredeyse tamamına “nah” çektirdiği sahne çok konuşulacaktır. Videosu ŞURADA tıklayınız.

Adnan Kurt’un “Anne Bak Siborg Oldum” başlıklı sunumunda yer alan ve araştırmalar sırasında kullanılan hayvanların olduğu bazı görseller beni ve salondakilerin bir kısmını oldukça rahatsız etti. Her ne kadar bilim adına yapılmış olsa da, hayvanlara elektrik verilmesi vs. içimin kaldıracağı şeyler değil. Robotik kolu gördüğümde Skynet fobimin devreye girdiğini de belirteyim. Videoyu ŞURADAN izleyebilirsiniz.

Berkay Üstün’de bir TEVİTÖL öğrencisiydi ve bizlere “Sınırların Ötesinden Tecrübe” anlattı. Sonsuzluk, şimdi ve sonsuzluğun ötesi diye
adlandırdı hayattaki duruşumuzu. “Gerçek mutluluğu etrafımda değil kendimde arıyorum” diyen Berkay; “Sonsuzluğun ötesi içimizdedir” diyerek sözlerini noktalarken salondakilerden en çok alkışı aldı.

Murat Oğuz Arcan bir hayalperest, bizlere hayalimizi gerçekleştirmeye odaklanıp hayal sürecini kaçırdığımızı hatırlattı. Hayallerimizde önemli olanın sonuç değil yolculuktur olduğunu söyledi.Videosu ŞURADA

Ahu Özyurt’un konuşması sırasında nefesini ayarlayamaması benim gibi bir hiperaktifin dikkatini dağıtmaya yetse de, salondakilerin; arada konfor alanlarından çıkıp resetlenmeleri gerektiği sözlerinden epey heyecanlandıklarını gözlemledim.

Vee Boğaziçi Jazz Korosu; sevgili Masis Aram Gözbek’in bu koroda ne kadar emeği ve alın teri olduğunu en yakından bilenlerden biri olarak gözyaşlarıyla izledim sahnedeki gençleri. Kısa süre önce yenilenen kadroyla sahne almışlardı ve harika bir performans sundular. Onlarla ilgili bir videoyu ŞURADAN izleyebilirsiniz.

Sahneye Mehmet Ali Çalışkan geldi ve salondaklilerin aklında kurumsal sosyal sorumluluk projeleri adı altında ne varsa, kelimenin tam anlamıyla döve döve silip süpürdü. Sunumu ŞURAYA tıklayarak izleyiniz.     

Hakan Gürsu bir Endüstri Ürünleri Tasarımcısı, inovasyon odaklı ürün tasarımlarıyla bilinen problemlere farklı çözümler üretiyor. Bizlere çöplerin hızla dünyamızı işgal ettiğini fotograflarla gösteren, “Plastik torbaları yeşile boyamak, geri dönüşüm değildir” diyen Gürsu; gayet hınzır fikirlerle çöplerden nasıl yararlanabileceğimizi anlattı.

Ve “Yeniden Yollara” diyerek Şafak Pavey sahne aldı. “Ne zaman felaketler ile karşılaşsam, gitmek istiyorum” diyen Pavey; “İran’da yalnızca ruj sürerek bir protestocu olabileceğimi öğrendim” diyerek devam etti sözlerine ve bir Afgan kampında tanıdığı Hasan adlı mültecinin doktor olma hikayesiyle göz pınarlarımı zorladı.  

Her yıl olduğu gibi bu yıl da sevgili Fatoş Karahasan günü toparlayan, hızla dinlediklerimizi; sükunetle sindirmemizi sağlayan ve günü özetleyen konuşmasını yaptı. Videoyu ŞURAYA tıklayarak izleyiniz.

Dinlediklerimizin, izlediklerimizin tadı damağımızda ayrıldık, sabah saatleri Quo Vadis / Yolculuk Nereye diyerek girdiğimiz salondan. Emeği geçen herkese teşekkürler. 2013 TEDxReset için geri sayıma başladım bile.


Soul Kitchen, Whatever Works ve Sherlock Holmes. İzleyin, eğlenin

Sinemalarda “halk günü” uygulamasının devam etmesi pek iyi bir durum. Böylece görmek istediğim filmleri indirimli tarifeyle rahatça izliyorum. Geçtiğimiz haftalarda hem Whatever Works’ü hem de Soul Kitchen’i izledim.

Fatih Akın’ın son filmi üzerine pek çok yazı ve eleştri okudum. Fikrine güvendiğim arkadaşlarımın olumlu yazıları, izlediğim fragmanlar ve arka plandaki müzikler de film hakkında güzel ipuçlarıydı. Rahat izlenen bir film Soul Kitchen, hem de almanca olmasına rağmen. Oyuncuların performansları kadar filmin müziklerinin de etkisi büyük.

Fatih Akın filmlerinin vazgeçilmezi Birol Ünel’in canlandırdığı tırlak şef  Shayn Weiss , Soul Kitchen’in sahibi genç Yunanlı oyuncu, kiracı  yaşlı kaptan, ağabey rolünde Im Juli’nin sevimli oyuncusu Moritz Bleibtreu de başarılı portreler çiziyorlar. Sevgili rolündeki kız biraz sırıtsa da, filmin  geneline hakim olan “akıp gidiyor” duygusu sarıveriyor sizi izlerken. Herkes gibi ben de film sonrası, çıkışta filmin müziklerinin cd leri satılsaydı diye düşündüm.

Görsel  http://stanzedicinema.wordpress.com/2009/09/12/venezia-2009-ix-giorno-2/  adresinden alınmıştır.

Gelelim Whatever Works’e; yine sürenin nasıl geçtiğini anlamadığım filmlerden biri de bu. Bir Woody Allen filmi.  

Larry David; Seinfeld izlediğim günlerden takibe aldığım bir isim. Hınzır zekası, kastırmadan oynaması, oyuncu seçimiyle hep saygı duyduğum biri. ComedyMax kanalını izleyebildiğim zamanlarda Curb Your Enthusiasm dizisinden de büyük keyif alırdım. Film ve dizilerindeki kaba esprileri bile sükunetle izleten Larry David, bu filmde de arızalı birini canlandırıyor. Kendinden çok da farklı biri değil sanırım bu tiplemeler, o nedenle de daha yakın buluyor insan izlerken. Rol arkadaşlarından Patricia Clarkson‘ın performansı da pek iyiydi. Yüzünüzde gülümsemeyle vakit geçirmek istiyorsanız, çıktığınızda da dünyayı kurtarmış gibi hissetmeniz gerekmiyorsa kaçırmayın bu filmi derim.

Görsel http://rthktheworks.wordpress.com/2009/10/18/movie-review-whatever-works/  adresinden alınmıştır.

Ve geldik Sherlock Holmes’a. Sevgili Duygu Kutlu’nun öngösterim davetini görüp de sevinmediğim zaman pek yok ama bu film ile ilgili daveti gördüğümde evin içinde dans da ettim 🙂 Emir’in Boston’a dönüş uçağına bindiği günün akşamındaydı öngösterim. Bu kez ben ona nispet yaptım “senden önce izleyeceğim” diye 🙂 Aynı gün TED xReset toplantısına da katıldığım için çıkışta sevgili Doktor ile koştura koştura gittik Cevahir’e. Pek çok tanıdıkla kısa sohbetin ardından, yerlerimize kurulup izlmeye başladık. Burada bir yakınmam olacak, ses sisteminin sınırlarını zorlamak gerekmeyen filmlerden biriydi Sherlock Holmes, hangi akla hizmet ses düğmesi sonuna kadar itiliydi anlamadım açıkçası. Ama Robert Downey JR ve Jude Law gibi adamlar perdeye yansıyorsa, pek çok şey anında siliniveriyor 🙂 Her ikisi de yine çok iyiydi. Ama Robert Downey JR. küllerinden yeniden doğmanın tadını dibine kadar çıkartmıştı bu filmde de. Kötü adam rolünde Stardust’ın Septimus’u Mark Strong döktürüyordu yine. Filme renk katan Holmes’un gözdelerinden Irene Adler rolünde de Red Eye’da bizleri gerim gerim geren Rachel McAdams var. Vizyondan kalkmadan izleyin, eğleneceksiniz.

Görsel  http://lamoviedriver.blogspot.com/2009_12_01_archive.html adresinden alınmıştır.