Gösterme girdiğinden bu yana üzerinde çok fazla konuşulan ve eleştiri bombardımanına tutulan Suicide Squad filmini Warner Bros öngösterimiyle izledim bu sabah. Hep yazarım ya, sinema benim için eğlenilecek bir aktivite son yıllarda. Eğer bir filmi çok izlemek istiyorsam, eleştirileri okumaktan özellikle kaçınıyorum. Kafamda bir fikir oluşturmadan ve beklentimi düşük tutarak izlemek filmden keyif almamı sağlıyor.
DC evreni tiplemelerini, keyifli müzikleri ve özel efektleri seviyorsanız bu filmi severek izleyeceksiniz. (yapılan filmleri beğenmemeyi ve her sahneyi eleştirmeyi vazife edinen über geek tayfasındansanız gitmeyiverin lütfen)
Superman ve diğer meta humanlar ile yaşananlardan sonra; Amanda Waller (Viola Davis acımasız kadın rollerinden uzun süre kurtulamayacak sanırım ) tarafından yönetilen gizli devlet kurumu A.R.G.U.S, olağanüstü yetenekleri olan acımasız suçlulardan oluşan bir takımla gelecek tehlikelere karşı koymayı önerir. Harley Quinn, Deadshot, Captain Boomerang, Killer Croc, Diablo, Katana, ve Slipknot’tan oluşan bu garip, acımasız ve dengesiz katiller takımını denetleme görevini de saha komutanı deneyimli asker Rick Flag üstlenir.
Bana göre filmi taşıyan karakterler Harley Quinn ve Deadshot olmuş. Özellikle Margot Robbie oynadığı karakterin dengesiz zihniyle insani yönünü pek güzel harmanlıyor ve kendilerinden nefret eden bir dünyayı neden kurtarmaları gerektiğini harika bir ironiyle aktarıyor. Ve tabii bir de Will Smith faktörü var, uzun yıllar önce Fresh Prince of Bel Air ile tanıyıp sevdiğim bu müthiş oyuncu her zamanki cazibesiyle, sempatik oyunuyla göz dolduruyor.
Ne yazsam ipucu vereceğim korkusuyla fazla uzatmak istemiyorum ama Jared Leto’nun Joker’ine de değinmeden geçemeyeceğim. Tamam kabul; Jack Nicholson ve Heath Ledger’dan sonra bu role soyunmak oldukça cesaret isteyen bir iş, ama hakkını vermeliyim Leto da işini gayet iyi yapıyor.
John Ostrander’ın çizgi karakterlerine hayat veren yönetmen David Ayers’a müziklerde Steven Price destek vermiş. Filmin süresi 123 dakika, kullanılan dil ve şiddet görüntüleri nedeniyle de 13 yaş üzerine uygun. Detaylara filmin web sitesinden ulaşabilirsiniz.
İyi seyirler hepinize.
Gravity/Yerçekimi… Klostrofobik Bir Uzay Macerası
Dün sabah sevgili Duygu Kutlu’nun davetiyle, 11 Ekim tarihinde gösterime girecek Warner Bros filmi Gravity/Yerçekimi‘ni izledim.
Tanıyanlar bilir; son yıllarda gerilim dozu yüksek filmleri izlemekten özellikle kaçınıyorum. Yaşadığımız ülkenin her günü ve her dakikası gerilimle yüklü olunca, seyirliklerimi eğlenceli olanlardan seçmeye özen gösteriyorum.
Bu kez havanın gri ve soğuk oluşunu Feriye Sineması’nın müthiş manzarasıyla biraz olsun yok ederim düşüncesiyle fikrimi değiştirip filme şans tanımaya karar verdim. İyi de etmişim.
Yönetmen Alfonso Cuarón; Sandra Bullock ve George Clooney gibi Oscar ödüllü iki usta oyuncuyla, tamamı Londra’daki Shepperton Stüdyolarında çekilen ve Venedik Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen Gravity’de, Steven Price’ın usta müzikleriyle de izleyiciyi koltuğuna çakmayı başarıyor. Ed Harris’in sadece sesiyle konuk olduğu, kalabalık bir vfx ekibinin çabalarıyla kendinizi uzay boşluğunda hissedeceğiniz filmin görüntü yönetmeni de Emmanuel Lubezki.
Görevlerinin son gününde, bir başka uzay istasyonunun parçalanmasıyla oluşan kaza nedeniyle uzaya savrulan iki astronotun zaman zaman klostrofobi yaratan (özellikle Sandra Bullock’un nefessiz kaldığı sahnelerde) bu macerasını, mutlaka, ama mutlaka üç boyutlu olarak izlemelisiniz.
Yüzüne yaptırdığı estetik dokunuşları başarısız bulsam da, bu filmde Sandra Bullock’un kişisel çalıştırıcısını özel olarak kutlamak isterim, bedeninde dirhem yağ olmamasını sağlamak için epey ter döktürmüş olmalı.
Filmin fragmanını BURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz.