:::: MENU ::::
Posts tagged with: MCT

Pazarlama Zirvesi 8 aralık 2011 #pz2011

8 aralık sabahı yine erkenden yollara düştüm. Bir gün önceden ders aldığım için salona erkenden girip yerime oturdum. Sahnede hazırlıklar devam ediyordu, Peter’a selam verip el salladım ve biraz sonra da kendimi sahnede konuk olarak oturur buldum. Fikir beyan etmeyeceğim sözünü aldığım için olabildiğince kameralara yakalanmayacak şekilde kenara çekilip netbookumu hazırlayıp sürpriz konuğun sahneye davet edilmesini beklemeye başladım. Sahnenin kafe şeklinde düzenlendiğini bir önceki yazımda da anlatmıştım. Yanımdaki masada, ilk gün yapılan oturumlardaki tweetlerini takip ettiğim @thibetian George Achillias hemen önümdeki masada Peter Economides ve Brett King, yanımda Cüneyt Gedikli, sahnenin diğer yanında ise Noel Toolan ve konuklardan birkaçı oturuyordu. Günün sürpriz ismi Levent Erden oldu. Deniz Kestanelerinin çiftleşmesinden yola çıkarak, dijital pazarlama hakkında ipuçları verdi. Reklam dünyasının dayattığı tekil iletişim devrinin kapandığını, ilişkilerin dar çevrelerde belirli insanların fikirleri doğrultusunda değil, çoktan çoka yapıldığını söyledi. Tekil sosyallik dedi, herkesin bir ekranın arkasında oturup, tarumar görüntüde olup havalı avatarlarla temsil edildiğinden, farklı kişilikleri olduğundan, gün içerisinde sürekli kimlik değiştirdiklerinden ve bunun da sosyal statü ile ilgisi olmadığından söz etti. Sosyal medyanın televizyon reklamı gibi denetlenemeyeceğinden bahsedip “Püskevit Fenomeni” videolarını paylaştı. Ve son cümlesiyle de beni sahnede oturduğuma pişman eden noktayı koydu “Kestanenize Dikkat Edin” Eğer sahnede değil de salonda oturuyor olsaydım gözlerimden yaşlar gelene kadar kahkaha atardım. Bunu yerine dudağımı ısırıp hafifçe sırıttım.

Sahneyi Bank 2.0 adlı kitabın yazarı, ünlü finans danışmanı Brett King aldı. Finans Sektörü Pazarlaması konusunda yaptığı sunumda; “Wall street işgalleri; insanlarin bankalara ve finans sektörüne olan güvensizliğinin ve öfkesinin yansımasıdır” dedi. Günümüzde müşetirlerin iyi servis beklediklerini, mobilitenin önem kazandığını belirtti, bankaların ihtiyacının basitleşmek olduğunu ekledi. “Yeni dünyanın iletişim yöntemlerini finans dünyasının anlaması gerek” diye devam eden King, “Finans dünyası hızla mobile taşınmalı, çünkü dünya hızla mobilleşiyor” dedi. 13/17 yaş aralığındaki gençlerin aylık sms ortalamasının 3364 olduğunu söyleyen King; “yeni nesil tüketiciler ipad kullanan bebekler olacak” dedi.

Daha sonra sahneye Pazarlama Değişim Uzmanı Noel Toolan geldi. Seyahat sektörü ile ilgili deneyimlerini paylaşan Toolan; Etkileşim Ekonomisinin havaalanlarının yapısını değiştirdiğini belirtti. Yolcuların gelişmiş teknolojik araçlarıyla her an çevrimiçi olmayı beklediklerini de sözlerine ekleyen Toolan havaalanlarının yapısının bu yeni beklentilere göre değiştiğini söyledi. Önümüzdeki günlerde havaalanlarının müşteri odaklılık ilkesine göre şekilleneceğini ve yolcuların güvenlikten önce çevrimiçi olmayı önemsediğini ve bu nedenle çok sayıda havaalanında çevrimiçi bağlantı noktaları oluşturulduğuna da dikkat çekti.

Sırada; sahnedeki kafe komşum Abdi İbrahim Genel Müdürü Dr. Cüneyt Gedikli vardı. İlaç sektörünün, yasal kısıtlar nedeniyle pazarlamanın 4 P sinden yararlanmakta zorlandığını söyleyen Gedikli; gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarının artmasının nedeni olarak yaşlı nüfus yoğunluğu, sağlık konularında bilinçlenme, teknolojik gelişmeler, tanıda isabet artımı ve tedaviye erişim konularını gösterdi. Sektördeki markaların; güvenilir, atak ve mutlaka şeffaf olmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.

Sabahın erken saatlerinden başlayarak cıvıldayınca tabii benim netbookun da pili bitiverdi. Kahve arasında sahneden inip priz aramaya başladım.
İmdadıma Eğitişim standındaki blgo yazılarımı ve beni takip ettiklerini heyecanla anlatan genç arkadaşlar yetişti. Kendilerine teşekkürü borç bilirim, hem bana kendimi iyi hissettirdikleri, hem de yardım ettikleri için.

Aradan sonra sahneye Beyond Philosophy COO’su QaalfaDibeehi geldi. Yeni ekonomi çağında müşteri deneyiminde; müşteri bilinçaltını gece kulübüne benzetti ve markaların o kulübe girmek için engelleri aşmak zorunda olduğunu söyledi. Müşteri bilinçaltının buz dağına benzediğini de sözlerine ekleyen Dibeehi; suyun üzerinde görünen kısmın rasyonel ve bilinçli, suyun altında kalan devasa kısmın ise duygusal ve bilinçaltına yönelik olduğundan söz etti heyecanla izlediğim sunumunda.

Sahneyi Tali Krakowsky aldı ve bizlere 21.yüzyılın pazarlama eğiliminin tümüyle etkileşim üzerine kurulu olduğundan söz etti. Sanal duvar uygulamasi ile insanlara istedigini çizebilme fikri verilen çalışmasına hayran kaldım. Pazarlamada içeriğin hikâye anlatımı ile eşit olması
gerektiğini; üç ana unsurun da içerik, arayüz ve alan olduğunu belirtti. Tali Krakowsky ile Gennaration ekibinin yaptığı güzel röportajı da ŞURADAN okumanızı öneririm.

Öğle yemeğimizi yine MCT’nin nezaket gösterip bizleri konuşmacılarla birlikte konuk ettiği salonda neşeyle yedik. Daha sonra iki günlük müthiş toplantı maratonunun geçtiği Anadolu Salonu’na gidiğimizde bizleri hoş bir sürpriz bekliyordu. Management Centre Türkiye Genel Müdürü Tanyer Sönmezer sahnede mum ışığı ve gitar eşliğinde bizlere müthiş bir sunum izletti. 20 dakikada 20 farklı marka hikâyesi içeren; arayış, macera, kovalamaca, kurtuluş, kaçış, aşk, intikam ve perişanlık gibi duyguların reklamlara nasıl yansıtıldığını örnekleyen Tanyer Sönmezer’in sunumu, topluluk önünde konuşma yapacaklara ders gibi izletilmeli diye düşündüm. Konuşmasını bitirirken de gelecek yılın temasını “Sizin Hikayeniz Ne?” olarak açıkladı.

Çeşitli salonlarda yer alan workshoplardan sevgili dost Ayşe Yonca Baltaoğlu’nun “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” başlıklı sunumunu seçtim. Hemen yerimi aldım ve izlemeye başladım. Lidersiz bir devrim yaşadığımızdan, herkesin görüşlerini paylaşıyor olduğundan söz etti ve siyasete olan inancın azaldığından, insanların siyasetin artık çözüm olmadığına karar verdiğini de sözlerine ekledi. Mobil iletişimin haberciliği değiştirdiğinden de söz eden Baltaoğlu, yeni medyanın her alanında olmaya öncelik verdiklerini de sözlerine ekledi.

İki günlük keyifli maraton süresince bizleri özenle ağırlayan, hepimizle tek tek ilgilenen MCT ekibine; sevgili Baturay Özden şahsında teşekkür ederim.

Pazarlama Zirvesi 2011 de yapılan sunumların çoğuna ŞURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz.


Pazarlama Zirvesi 7 Aralık 2011

7-8 aralık tarihlerinde Lütfi Kırdar’da Management Centre Türkiye tarafından düzenlenen “Müşteri Çağında Pazarlama” başlıklı zirveye davetliydim. Zirvenin oturum başkanı, bir süre önce Marjinal PN davetiyle tanışma fırsatı bulduğum Peter Economides idi.
Mekana erkenden gelip salona geç girince, henüz toplantı adabına alışamamış genç arkadaşların koltuklara koydukları palto ve çantaları nedeniyle oturacak yer bulamayıp salonun en arkasında ve ayakta izledim yemeğe kadar olan bölümü. Sahnedeki isimler öylesine keyfile anlatıyorlardı ki saatlerin uçup gittiğini fark etmedim bile.
Tanyer Sönmezer’in açılış konuşmasından sonra Peter Economides aldı sahneyi, tabii karizmasıyla ve konuşmalarıyla salondakilerin de çoğunun kalbini kazanıverdi kısa sürede. Sahnenin arkasındaki devasa perdenin bir yanından akıp giden, Monitera sayesinde yakaladığım anlık twitter yansımalarından gördüğüm paylaşımlardan birinde, Alan Rickman karizması olarak tanımlanmıştı sevgili Peter’ın tavırları. Bana göre de Tim Roth’un canlandırdığı Cal Lightman hınzırlığı ve cana yakınlığı vardı hareketlerinde. İstanbul’a geldiğinde Tanyer Sönmezer ile oturdukları kafenin görüntüsünün perdeye yansıtıldığı sahne de bir kafe gibi düzenlenmişti. Konuk konuşmacılar ve bazı izleyiciler oturuyordu bu
kafede. “Dünyanın en ünlü pazarlama dahileriyle sahneyi paylaştığınızı
düşünsenize, ne heyecan verici” demiştim yanımdaki gençlere, nereden
aklıma gelirdi ki ertesi gün o sahnede benim de oturacağım 🙂
Sahneye önce Guy Kawasaki’yi davet etti Peter Economides. 2008 yılında tanıma fırsatı bulup hakkında yazı yazdığım Kawawsaki, yüzünde her zamanki kocaman ve sıcacık gülümsemesiyle ilerledi ve
salondaki herkeste farklı izler bırakan “Enchanted” sunumunu yaptı. “Kimi markalar insanlara bilgisayar veya telefon satar, Apple ise onları büyüledi” dedi ve büyülemenin şartlarından ilk üçünü sevilmek, güvenilmek ve güç vermek olarak sıraladı. Kawasaki’nin sunumuna ŞURADAN ulaşabilirsiniz.
Sonra sahneye Gary Vaynerchuck geldi. e-Tohum toplantıları nedeniyle bu genç girişimciyi uzun süredir tanıyor ve takip ediyorum. Videolarındaki enerjiyi sahnede izlemek pek keyifliydi. “2002 yılındaki pazarlama tekniklerinden vazgeçin, yıl 2012” dedi salondakilere. “Sosyal medya ayrı bir olgu değil, internetin devleti” diyen Vaynerchuck onu yeni tanıyanları epey sarstı. “Günümüzde ölçümler birşey ifade etmiyor, gerçek dünya şimdilerde duygular, insanlar” diyerek devam eden GaryV sahnedeki enerjik tutumuyla da herkesin ilgisini çekmeyi başardı. Sevgili Murat Can Demir’in “adam kalaşnikof, çok hızlı konuşuyor” benzetmesi de gayet yerindeydi.
DoğanOnline CEO’su Yenal Gökyıldırım’ın çok başarılı bir yönetici
olmasına rağmen, Gary’den sonra sahne alması ve hantal bir kurumsal
sunumla anlattıklarını sürdürmesi benim gibi çok sayıda hiperaktifin ilgisini kaybetmesine neden oldu. “Değişime nasıl uyum sağlayacağız” başlıklı sunumunda “Online nüfusun yüzde 20’si internetten alışveriş yapıyor” diyen Gökyıldırım, milyonlarca kullanıcının Doğan Online siteleri aracılığıyla alışveriş yaptığını, tatil programı yapıp satın aldığını ekledi
Bir sonraki konuşmacı Google Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Tüketici Pazarlama Sorumlusu Obi Felten’di. Yeni dönemin çekirdeğini oluşturan 3 yakınsamayı Sosyal, Yerel ve Mobil olarak belirten Felten; mobil cihazların süper bilgisayarlar olarak konumlandığını, lokasyon bazlı servislerin sosyal ve ekonomik anlamda büyük rol oynadıklarını belirtti. Google+ ile değişime ayak uydurduklarını anlatan Felten, kullanıcılarına her açıdan farklı bir web deneyimi yaşatmak istediklerini de sözlerine ekledi.
Daha sonra Eleftherios Hatziioannou ve Nathaniel Hansen geldi sahneye ve “Wall Street to Love Street” başlıklı sunumlarıyla, arkadaşlar arasındaki markaları anlattılar. Sunuma ŞURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.
Oturumlara yemek arası verildiğinde; Marjinal PN ekibinden sevgili BaşarÇankaya blog yazarlarına MCT’nin bir hoşluğu olarak konuk konuşmacılarla aynı salonda yer ayrıldığını haber verdi. Bu zirveden önce görmezden gelinen blog yazarlarını en güzel şekilde ağırlayan MCT ekibine; bizlerle her fırsatta yakından ilgilenen sevgili Baturay Özden şahsında teşekkür etmek istiyorum. Hem çok güzel vakit geçirdik, hem de en şık şekilde ağırlandık.
Yemek sonrası sahnede BMW Global Marka İletişim Direktörü Andreas Cristoph Hofmann vardı. Herkesi yemek rehavetinden uyandıran bir filmle başladığı sunumuna; BMW’nin marka algısının ilk günden beri değişmediğinden söz ederek devam etti ve marka kimliğini dinamik, estetik, yenilikçi olarak özetledi. Sürdürülebilirlik, çevre, enerji konularına değer veren kurumların geleceği kucaklayacağını da sözlerine ekledi. BMW i serisinin oldukça fütüristik ve çevreci bir yapıya sahip olduğunu anlatan Hofmann, aracın çok sayıda mobil servis içerdiğini de belirtti.
Vodafone’dan Emre Kanaat ve Umut Kutlu’nun sunum başlığı “Etkileşim Halinde Hareket ” idi. Bu ekibi geçen yıl katıldığım bir toplantıda da keyifle izlediğimi hatırladım ve rakamsal değişimleri yine heyecanla takip ettim. Konuşulanlar arasında en çok ilgimi çekenler; sadakat kartlarının cep telefonlarına taşınması, mobil ödeme uygulamalarının 2012 de daha çok kullanılacak olması ve tabii en ilginci de insanların cüzdanlarını kaybettiklerini 26 saat sonra, cep telefonlarını ise 65 dakika içinde fark etmelerini söylemeleri oldu.
Veee yıllardır dergi reklamlarını hayranlıkla takip ettiğim, 90 ların başında hoşuma gidenleri kesip dosyalarda sakladığım Absolut’un başarısının mimarı olan usta reklamcı Richard Lewis geldi sahneye. Sunum başlığı çok çarpıcıydı ” Öncülük et, takip et, ya da yoldan çekil” Pazarlama; tabuları yıkmalı, sosyalleştirmeli, çarpıcı olmalı, keyif vermeli, zarif ve deneyimlendirici olmalı diye ekleyen Lewis için en güzel yaklaşım, sevgili İsmail Hakkı Polat’tan geldi, Mad Men dizisinin Don Draper karakterini anımsattığını yazdı tweetlerinden birinde. Bazı yeni yetme sektör şöhretlerinin “bunca işimin arasında internette bulacağım sunumları burada izlememe gerek yok” diye tweet atacaklarına, izleyip sahne hakimiyeti ve toplum karşısında sunum becerileri konusunda ders almalarını isterdim.
Karizmanız; hangi havalı mobil araçları kullandığınızla, hangi markaları
giydiğinizle ölçülmez, biriktirdiğiniz bilgi ve deneyimlerle zenginleştirirsiniz ve tabii en önemlisi alçakgönüllülükle. Richard Lewis’i izlerken buna bir kez daha tanık oldum.
Kahve arası sonrasında, sahnede beni bir sürpriz bekliyordu. Sevgili Masis Aram Gözbek yönetimindeki BUMK Caz Korosu Viral Entertaintment başlıklı konuktular. Zirvenin sloganı olan Hello I Love You isimli şarkıyı ve caz aleminin en sevilen tınılarını dinlettiler konuklara. Tabii hak ettikleri alkışları da aldılar. Masis ve Peter Economides’in söyleşisi de çok sayıda gence yeni ufuklar açacak nitelikteydi.
Sırada zirvenin en önemli isimlerinden biri olan The Independent gazetesi editörlerinden, finans uzmanı Hamish McRae vardı. Günümüzde dünyanın güç dengesinin doğuya kaydığına dikkat çeken Mc Rae;Türkiye’nin 2030 yılından itibaren dünyanın en büyük 12 ekonomisinden biri olacağını, genç nüfusuyla imrenilen bir ülke olduğunu da sözlerine ekledi. Sanırım bu verileri bizi yönetenlere de vermişler ki 2023 de muhteşem olacağımızı söyleyip duruyorlar:)
Micael Dahlen kuzeyli çılgın bir öğretim görevlisi. Sahneye çıktığında rocker görünümlü bir İsa dinleyeceğimi düşünmüştüm. Sunumu sırasında ise, eğer hocam olursa iki kez daha üniversite okumaya söz veriyordum 🙂
Her şeyin mümkün olduğu bir çağda yaşadığımızı, dilediklerimizi yapmak için 11.000 günümüz olduğunu ve en büyük rakibimizin de yarın olduğunu söyledi Dahlen. Yeni dünya düzeninin çok sayıda fırsat içerdiğini ve internet sayesinde bu fırsatlara her yerden erişebileceğimizi de ekledi. İstanbul sunumunun aynısı olmasa da çok yakın bir sunuma ŞURAYA tıklayarak, Dahlen’in bloguna da ŞURAYA tıklayara erişebilirsiniz.
Ve kapanışta sevgili Peter Economides’in pazarlamayı Caz müziğe
benzettiği ve ancak içinizde hissederseniz başarılı olabileceğinizi
söylediği müthiş sunumu vardı. Sahne hakimiyeti, kelimelere yüklediği anlamlarla yine Tim Roth izliyormuş hissine kapıldım. Bu keyifli sunuma ŞURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz.
İlk günün sonunda Lütfi Kırdar’dan keyifle çıktığımızda bizi Nuh Tufanını anımsatan bir yağmur ve fırtına bekliyordu.
İkinci günü de bir başka yazıda anlatacağım.


Peter Economides…Alçakgönüllü bir pazarlama dahisi

Geçtiğimiz haftalarda; Management Centre Turkey ve MarjinalPN davetiyle katıldığım bir toplantıda, MCT’nin 7-8 aralık 2011 tarihlerinde düzenleyeceği “Müşteri Çağında Pazarlama Zirvesi 2011” de konferans başkanlığı yapacak olan Peter Economides ile tanıştım.
Yüzüne yayılan kocaman gülümsemesi, dostça ve alçakgönüllü tavırlarıyla hepimizin kalbini kazanan Economides, bizim topraklardan sayılır. Aile büyükleri yıllar önce Ege’den göç etmis Yunanistan’a.
4 kıtada yaşamış; çok sayıda önemli firmaya, adını duyduğunuzda saygı duruşuna geçeceğiniz markalara hizmet vermiş olan Economides’le sohbet etmek pek keyifliydi. Hepimizin sorularına sabırla ve güleryüzle, hatta aralara espriler serpiştirerek cevap verdi. İsminin anlamı Ekonomist’in oğlu olan bu müthiş ustayı dinlerken, gözümün önünden bizim gazlı isimler geçiverdi. Yanlarına destursuz yanaşabilmek mümkün olmayan, tanıdığınız ve birlikte iş yaptığınız halde lütfen kabilinden selamınızı bile almayan bu zatları düşününce, sadece üzüntüyle gülümseyebiliyorum.
3 yıl önce tanıma fırsatı bulduğum Guy Kawasaki de son derece alçakgönüllü ve sevecen tavırlıydı. Sanırım kalibreleri bu derece yüksek olan adamların hayata bakışları ve yaşama biçimleri de çok önemli.
Adam gibi adam olmak için ne iş yaptığın, kaç para kazandığın, kaç kişiyi peşinden koşturduğunun önemi yok, hayatına değebildiğin insanların önemi var.