:::: MENU ::::
Posts tagged with: Marjinal Porter Novelli

Hayatınızda Ne Olursa Olsun, Gizlice Mutlu Olun

Son zamanlarda yine çok sayıda genç dostun mutsuz, umutsuz ve bezgin olduğuna tanık olup, kendimce minik önerilerle yardımcı olmaya çalıştım. Beni pek de can kulağıyla dinlediklerini sanmıyorum. Akşamüstü sevgili MarjinalPN ekibinin özenle hazırladığı, Marjinal Yaklaşımlar Bülteni kesinlikle Hızır gibi yetişti imdadıma.
Çok sayıda başlıkta, çok sayıda güzel yazı arasından, hemen dikkatimi çekeni başlıktaki yazı oldu.
Canımı sıkan bir durumla karşılaştığımda, sıklıkla yaptığım minik antremanın aslında başarılı bir çözüm olduğunu görmek hoşuma gitti. Aşağıdaki alıntıyı okuyun, hatta  Dr. Robert Henry Schwenk’in diğer yazılarını da internetten bulup okuyun ve kendinize iyi davranın.

(ALINTIDIR)
Hayatınızda Ne Olursa Olsun Gizlice Mutlu Olun
Dr. Robert Henry Schwenk

Sır tutabilir misiniz? Ama gerçekten büyük bir sırrı saklayabilir misiniz? Eğer yapabilirseniz, kendinizi mutlu etme konusunda herkesten bir adım öndesiniz demektir.

Hepimizin hayatlarında farklı derecelerde dramlar her an yaşanır. Kontrolümüzün dışında pek çok olay gerçekleşir. Bu durumla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Steve ofisime geldiğinde bir kamyonun altında kalmış kadar kötü görünüyordu. Gerçekten de elbiseleri kirliydi ve hafiften burnu kanıyordu.

“Sana ne çarptı?” diye sordum.

Steve şöyle cevap verdi: “Size gelirken yolda soyuldum. Zaten son zamanlarda hayatım rayından çıkmış gibi. Karım çocukları da alıp beni terk etti. 17 yıllık işyerimden ayrıldım. Annem iki hafta önce vefat etti. Babamı zaten daha önce kaybetmiştik. Ayrıca evimi ipotek ettirmek üzereyim. Ben sadece pek mutlu değilim.”

Özür dilerim ama, Steve’in o kadar şey sıraladıktan sonra “Ben sadece pek mutlu değilim” değilim demesi beni az kalsın güldürüyordu. Steve bunu komiklik olsun diye söylememişti. Bu söz yaşadıklarının özeti gibiydi. Öncelikle onunla tuvalete gittik ve elini yüzünü yıkadık. Sonra konuşmak için tekrar ofisime döndük. Steve’in yetiştirilme tarzına göre hayatta mutluluk iyi bir işe sahip olmakla, doğru semtte oturmakla, belli bir marka arabayı sürmekle ve iyi bir aileye sahip olmakla yakından ilişkiliydi. Ve Steve tüm bunları birkaç hafta içinde kaybetmişti.

Steve’e “Sana özel bir yöntem öğreteceğim. Bu, problemlerini iyileştirmeyecek ama onlarla yüzleşirken sana yardımcı olacak. Sır tutabilir misin?” dedim. Eminim ona bu pek hafif geldi ama o an her şeyi deneyebilecek bir durumdaydı.

Ona mutluluğun dışarıda değil, içeride olduğunu söyledim. Eğer isterse büyük bir trajedinin ortasındayken bile mutlu olabileceğini belirttim. Sadece bunu hatırlaması ve içinde bulunduğu her duruma uygulaması gerekiyordu. “Maalesef senin de ilk elden deneyimlediğin gibi dış şartlara bağlı olmak, mutluluk getirmez. Kendine her zaman iç dünyanda sığınabileceğin bir liman yaratmalısın. Böylece hiçbir şey seni mahvedemez” dedim.

İçinizde dış dünyadan kaçıp sığınabileceğiniz bir yer oluşturmalısınız. Burası sizin için evrenin merkezi olmalı. Burada hiçbir şeyin mahvedemediği sonsuz bir uyum yakalayabilirsiniz. İşte ne olursa olsun, her zaman mutlu olabilen insanların sırrı buradadır. Kendi içlerinde bir merkez yaratmalarında. Siz de günde birkaç dakikanızı içinizdeki merkezi bulmak için ayırarak bu insanların arasına katılabilirsiniz.

Etrafımızdaki dünya yerle bir olabilir ama biz her şeye rağmen yine de mutlu kalabiliriz. Dış dünyadan etkilenmemek, bu dünyadan elinizi ayağınızı çekeceğiniz anlamına da gelmiyor. İçinizdeki bu yerde ruhunuzu yenileyebilir ve güçlü yanlarınıza ulaşabilirsiniz. Günde birkaç dakikanızı ayırarak içinizdeki merkezi bulmak, problemlerinizi çözer mi? Hayır. Ama kesinlikle onlarla baş etmenizi kolaylaştırır. Mutluluğunuzun kendi ellerinizde olduğunu görün ve şu an kendi mutluluğunuzu sağlamak için her gün birkaç dakikanızı ayıracağınıza dair kendinize söz verin.

Müge’den not: Yazıya eklediğim fotograflar benim “gizli yerlerim” 🙂 Zorlu durumlarda hemen kendimi oralarda gezerken hayal ediyorum, deniz kokusunu duyup, rüzgarı yüzümde hissedip toparlanıyorum. En kısa sürede sizler de kendinize ruhunuza iyi gelecek gizli yerler bulun.


Peter Economides…Alçakgönüllü bir pazarlama dahisi

Geçtiğimiz haftalarda; Management Centre Turkey ve MarjinalPN davetiyle katıldığım bir toplantıda, MCT’nin 7-8 aralık 2011 tarihlerinde düzenleyeceği “Müşteri Çağında Pazarlama Zirvesi 2011” de konferans başkanlığı yapacak olan Peter Economides ile tanıştım.
Yüzüne yayılan kocaman gülümsemesi, dostça ve alçakgönüllü tavırlarıyla hepimizin kalbini kazanan Economides, bizim topraklardan sayılır. Aile büyükleri yıllar önce Ege’den göç etmis Yunanistan’a.
4 kıtada yaşamış; çok sayıda önemli firmaya, adını duyduğunuzda saygı duruşuna geçeceğiniz markalara hizmet vermiş olan Economides’le sohbet etmek pek keyifliydi. Hepimizin sorularına sabırla ve güleryüzle, hatta aralara espriler serpiştirerek cevap verdi. İsminin anlamı Ekonomist’in oğlu olan bu müthiş ustayı dinlerken, gözümün önünden bizim gazlı isimler geçiverdi. Yanlarına destursuz yanaşabilmek mümkün olmayan, tanıdığınız ve birlikte iş yaptığınız halde lütfen kabilinden selamınızı bile almayan bu zatları düşününce, sadece üzüntüyle gülümseyebiliyorum.
3 yıl önce tanıma fırsatı bulduğum Guy Kawasaki de son derece alçakgönüllü ve sevecen tavırlıydı. Sanırım kalibreleri bu derece yüksek olan adamların hayata bakışları ve yaşama biçimleri de çok önemli.
Adam gibi adam olmak için ne iş yaptığın, kaç para kazandığın, kaç kişiyi peşinden koşturduğunun önemi yok, hayatına değebildiğin insanların önemi var.


Kendiniz Hakkında Gerçeği Söylemenin Beş Yolu

Aşağıda okuyacağınız yazı ve öneriler Dr. Lisabeth Saunders Medlock‘a aittir ve Marjinal Porter Novelli‘nin e bülteninden alıtıdır. Bültene buraya tıklayarak erişebilirsiniz.

Koçluk alanındaki deneyimlerim bana şunu gösterdi; çoğu insan, hemen hedef belirlemek ve plan yapmak ister. Ama, odak noktasını çok çabuk yitirir, planları kolayca aksar ya da belirlediği hedefi ya da hedefin neden önemli olduğunu hatırlayamaz. Kanaatimce, bunun nedeni, başarılı bir hedef belirlemenin olabilmesi için temel düzeyde bazı çalışmaların yapılmasının gerekmesidir. Ve bazı hedefler belirleninceye kadar kişisel sorumluluk olamaz.

Stratejik planlama alanındaki 13 yıllık çalışma deneyimimde, beş temel soruya dayalı bir süreç kullandım. Üzerinde durulan ilk iki soru, “Biz kimiz” ve “Şu anda neredeyiz” idi. Kişisel sorumluluğa giden yolda bu sorulara yanıt vermek gerekir. “Ben kimim” ve “Şu anda neredeyim” sorularına yanıt vermek, kendi kendini keşfe ve gerçeği söylemeye götürür. Ve gerçeği söylemek, kabuk değiştirip kendimizi ve geleceğimizi yeniden yaratmaya ve bunların sorumluluğunu taşımaya hazır olmamızı sağlar.

Kendimiz Hakkındaki Gerçeği Söylemenin Beş Yolu
Kendi gerçeğinizi söylemek korku verir. Çoğu insan, gerçekten kaçınmak için bin takla atar. Böylece, gerçeği söylemenin verdiği acıdan uzak dururuz. İnkar, kısa vadede işlerin yolundaymış gibi görünmesine yol açsa da, uzun vadede bizi değişiklik olasılığından uzak tutar, sorulara saplanıp kalmamıza yol açar, enerjimizi tüketir ve bizi yorgun bırakır. İnkar, bir mücadeledir ve mücadele, direnç demektir. Bir şeye ne kadar çok direnirsek, o şey o kadar çok karşı koyar. Direnç gösterdiğimiz şey inat eder. Daha derine inmek ve kendimize gerçeği ortaya çıkarma izni vermek cesaret ister. Gerçeği söylemek acı verebilmesine rağmen, aynı zamanda acıyı geride bırakmanın da ilk adımıdır. Yaşam kalitemizi artırmak üzere etkili ve kalıcı değişiklikler yapmak için kullanabileceğimiz yöntemlerin yolunu açar.

1) Utanmayı ve suçlamayı bırakın
Çoğu insan, kendi kendini değerlendirmeyi olumsuz bir süreç olarak görür; ama, bir alternatif vardır. Utancı ya da suçlamayı fazla yük olarak görmeyi ve bunları bir kenara bırakıvermeyi öğrenebiliriz. Hatalarımızı ve eksiklerimizi kabullenebilir, hatta bunlardan pişmanlık duyabiliriz; bu arada kendimizi de olduğumuz gibi kabul edebiliriz. Zayıflıklar listemiz üzerinde çalışmaya bunları kutlayarak başlayabiliriz. İnsanlar ne kadar başarılı olurlarsa, eksiklerini görmeye de o kadar açık olurlar. Kendimizi sevebilir ve kabullenebiliriz; ama yine de kendimizi değiştirmek için gerçekten çok çabalayabiliriz.

2) Kendinizi affedin
Utanmaktan kabullenmeye geçmenin etkili yolllarından biri, kendimizi affetmektir. Yeni beceriler ve yeni oluş biçimleri üzerinde çalışmadan önce, ortalığı temizlemek akıllıca olur. Kendimizi yeniden icat etmeden önce hırpalamaya ihtiyacımız yoktur. Kendimize karşı tamamen dürüst ve aynı zamanda kibar olabiliriz. Hatalarımızı kabul ederken kendimize özen gösterebiliriz. Ne de olsa, herkes hata yapar.

3) Geçmişi geride bırakalım, ama ondan ders alalım
Hatalarımızı tekrarlamaksızın geçmişten aldığımız derslere odaklanabiliriz. Geçmiş hakkında kendimizi berbat hissetmeden ileriye doğru hareket etmenin bir yolunu keşfedebiliriz. İşlerin olup bitme şeklinden üzüntü duymak zorunda kalmadan işlerin olup bitme şeklini değiştirebiliriz. Geçmiş bitmiştir. Geçmişi değiştirmek için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Gelecekte olmak istediğimiz bu değilse geçmişte kim olduğumuzu ya da ne yaptığımızı düşünmeyi bırakmak da önemlidir. Bunun anlamı, değişebileceğimize, olmanın ve yapmanın yeni yollarını bulabileceğimize inanmak zorunda olduğumuzdur. Geçmiş, tekrarlamak istemediğimiz şeyleri göstermesi ve gelecekte değişimi yaratmamıza yardımcı olabilecek derslerin keşfedilmesi açısından yararlıdır.

4) Korkularınızla yüzleşin
Bunlardan hepimizde vardır ve bunlar bize geri adım attırmaktan sorumludurlar. Korkularımızı tanımlamak için dikkatli olmamız ve kendimizi izlememiz gerekir. Neye gözlerimizi diktiğimize ve neye aldırış etmediğimize, durumlar hakkında nasıl hüküm verdiğimize ve başkalarının davranışlarını nasıl yorumladığımıza, ayrıca korku kendini gösterdiğinde kendi içimizde yaşadığımız diyaloğa dikkat etmemiz gerekir. Kendi zihniyetimizi, özellikle öğrenilmiş kötümserlik ya da çaresizlik ve kendimizle ilgili diğer sınırlayıcı ya da olumsuz tanımlamaları bilmemiz gerekir. Zihniyet, temel kanaatlerimize dayanır. Korktuğumuzu söylediğimizde, bunun altında kendimiz hakkında sahip olduğumuz bir kanaat -yeterince becerikli değilim, iyi değilim, vb.- ya da dünya hakkında bir kanaat -çok rekabet var, insanlar sunacağım şeyi beğenmeyecekler, vb.- vardır. Korkudan kurtulabilirsek, kendimizi güçlü bir biçimde ortaya koyabiliriz.

5) Güçlü yanlar ile sınırlar arasındaki bağlantıyı görün
Çoğu insan, güçlü yanları ve zayıf yanları ayrı ve alakasız kategorilere yerleştirir. Bunları algılamanın bir başka yolu, yakın ilişki içinde olduklarını görmektir. Kendimiz hakkında zayıflık olarak adlandırdığımız şeylerin çoğu, aslında güçlü yanlarımızı uç noktalara taşımamızdan kaynaklanır. Organizasyon tutkusu olan bir insan, ayrıntılara takılabilir ve toplam hedefi gözden kaçırabilir. Çok iyi dinleyen bir insan, kendi düşünce ve hisleri hakkında konuşmayı unutabilir. Bunlar örneklerden yalnızca birkaçıdır. Hatırlanması gereken nokta şudur; alacaklarımızın ve borçlarımızın tamamı, aynı kişisel hesabın parçası olabilir.

Kendimiz hakkında gerçeği söylemek, kolay bir süreç değildir; ama, gereklidir. O olmadan değişiklik olmaz, hedefler telaffuz edilemez ve onlara erişilemez; her şeyin mümkün olduğuna ve yaşamlarımızın şaşırtıcı olabileceğine inanmak için gerçekten özgür olamayız.


Esma Sultan’da Nokia N97 partisi

Dün akşam dostlarla birlikte Nokia N97 nokian97 tanıtımının yapıldığı Esma Sultan Yalısı’ndaydık. N97 ile ilgili teknik bilgileri teknoloji yazarı dostlar ve deneyimleyenler zaten uzun uzun yazacaklar. Ben size bu güzel geceyi anlatmaya çalışayım. İstanbul’da, çalışmayı da davetli  olmayı da en sevdiğim mekandır. Uzun yıllar, çeşitli ürün tanıtımları ve düğün gibi organizasyonları hem düzenlediğim, hem de davetli olarak katıldığım ve her seferinde mutlu ayrıldığım bir tesis. The Marmara ekibi bizi yine çok leziz ikramlarla ağırladı. Tatlı büfesi uzun süre bizim manganın dilinden düşmeyecektir eminim 🙂 Sunipeyk Üstadın da düğün mekanı olduğunu ve Uğur Hocanın da en sevdiği yer olduğunu öğrendim. Bizleri kapıda karşılayıp gece boyunca güleryüzleri ve dostluklarıyla yalnız bırakmayan Marjinal ekibinden Burcu Kaptan ve Umut Ersoy’a çok teşekkürler. Ekibin diğer üyeleri de her zamanki gibi konuklarına güzel vakit geçirtmek için çabaladılar. Markalamaya yönelik çalışmalar çok başarılıydı, mekanda Nokia adını ve N97 yi görmeden geçeceğiniz hiç nokta yoktu desem abartmış olmam sanırım. Amaç en gelişmiş teknolojiyi anlatmaksa, çevre düzenlemesi bu işi gerçekten iyi başarıyordu. Kurulan ışık kulelerine bakınca Kenan Doğulu sahne alacak gibi görünse de; keyifle dinlediğim ve güleryüzüyle konuklarına değer verdiğini her fırsatta belirten Connor Pierce sahne aldı ve bizlere N97 ile ilgili bilgiler verdi.n97 konusma Connor Pierce’den önce söz alan Jose Luiz Martinez’in (Nokia Explore Kategori Başkan Yardımcısı ) yoğun latin aksanlı konuşması benim gibi bir hiperaktifin dikkatini toplamasına pek de yardımcı olamadı tabii 🙂 Martinez’in sözleri arasında dikkatimi çeken “interneti kişiselleştirebilmek ve ilgi alanlarımıza göre özelleştirilmiş bir deneyime dönüştürebilmemiz. İlk üç ay yalnızca Turkcell kullanıcılarının deneyimine sunulan N97 partisi Murat Uncuoğlu‘nun setiyle devam etti. Beni çok mutlu eden bu seçim, ne yazık ki geceye katılan davetli profili ve saati açısından çok yanlıştı. Sanırım Muncu’nun da en az keyif aldığı iş olmuştur. Resmi giyimli kadınlar ve erkeklerden oluşan konukların çoğu, müzik başlarken mekanı terk etti, diğerleri de sahneden uzakta sahil tarafında vakit geçirdi. n97 partisi 90 larda Maslak  2019 da izlediğim performanslarıyla hayranı olduğum, hala da fırsat buldukça takip ettiğim  Muncu’nun setinde; danslarıyla bana eşlik eden GFK, Ahmetim Bülentim ve Uğur Hoca‘ya teşekkürler. Bir ara ortamıza dalıp 80 lerde diskoya gitmiş rocker gösterisi ile bizleri kahkahaya boğan Meriç Kara çılgınını da atlamamak gerek. Özetle ben çok güzel vakit geçirdim, dostlarla söyleştim, teknolojik yenilikleri dinledim ve en sevdiğim DJ setiyle dans ettim. Daha da iyisi Şam’da kayısı der eskiler 🙂


Kurumsal Varlık Yönetimi deyip geçmeyin. Bu kriz ortamında işletmenizde en büyük yardımcınız olabilir.

Bu sabah; Boğaziçi Yazılım ve IBM iş ortaklığıyla düzenlenen bir toplantıda,
işletmelere kurumsal varlıkların performansını artırırken toplam maliyeti
düşürmenin ipuçları sunuldu. Boğaziçi Yazılım Genel Müdür Yardımcısı Nilgün
Bökeer’in yaptığı kısa açılış konuşmasından sonra mikrofona, Doğu Avrupa Tivoli
Satış Yöneticisi David Baugh geldi. 

Bizlere IBM’in geliştirdiği yazılımlarla 20 yıldır
sektör lideri olduğunu belirtti. Kısaca Tivoli ve Maximo konularında bilgi
aktardıktan ve şirin bir “teşekkür ederim” den sonra sahneyi daha detaylı bir
sunum için IBM Doğu Avrupa Satış Direktörü Bartosz Soroczynski’ye bıraktı.

Soroczynski; bizlere “Demirbaş ve Servis Yönetiminde Yeni Trendler” başlıklı
sunumunda, ürün geliştirmeleri, ürünlerin ne gibi popüler hedeflere hizmet ettiği
ve önümüzdeki günlerde neler olabileceğini anlattı. Daha sonra Boğaziçi Yazılım
Satış Temsilcisi Onur Ünver geldi mikrofona ve “Bakım Yönetiminden Servis
Yönetimine” başlıklı sunumuyla ilginç notlar paylaştı. Maximo’nun geçmişten
günümüze kullanımı, varlık yönetimi, envanter yönetimi, yedek parça yönetimi,
satın alma ve iş emri yönetimleri gibi işletmelerde akışı yavaşlatan ve varlık
yönetimini engelleyen aksaklıklara çözümler getiren son sürüm v7.1 den söz etti.
İlgimi çeken bir rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum, dünya üzerinde şu anda 170
trilyon dolardan fazla varlık bulunuyormuş. Rakamı söylerken bile ürkütücü geldi
bana. Bir de efektif yönetilmediğini düşünürseniz durum daha da korkunçlaşıyor.
Hoş bir manzara eşliğinde verilen kahve molası sonrasında sahnede Eti Grup’ta
uygulanan Maximo projesini anlatan ETİ Grup Bakım Sistemleri Şefi Özgür
Kakmacı vardı.

Philips’te çalıştığım yıllarda büyük işletmelerdeki maliyet,
zamanlama yönetimi gibi konularda uzmanlaştığım için bu bölüm çok ilgimi çekti.
Dinlediğim her çözüm, bana erken doğmuş olduğumu bir kez daha hatırlattı.
Özgür Bey; varlık yönetiminin getirdiği avantajları, sistemin genel yapısını ve
Maximo’nun bu sistem içinde ne gibi avantajlar oluşturduğunu anlattı. Bu başarı
hikayesiyle, bizlere, kendi organizasyonlarında yaşanan sorunların benzerlerinin
nasıl çözüldüğü, çok karışık ve uygulanamaz gibi düşünülen projelerin daha önce
başarılı bir şekilde nasıl tamamlandığı ve entegre bir çözüm içinde ne gibi donelere
önem verilmesi gerektiği gösterdi. Ve öğle yemeği… Four Seasons Bosphorus’un
ödüllü şeflerinin, sanat eseri gibi hazırladığı leziz yemekleri yerken hem sohbet
ettik hem de muhteşem İstanbul manzarasının keyfini çıkardık. Boğaziçi
Yazılım’dan Mesude Pamuk, Turkcell’den Akın Arıkan ve Nevin Yüksel, Çimtaş’tan
Kerim Mimaroğlu ve Marjinal Porter Novelli’den Serpil Güzel Ün ile paylaştığım
masada uzun süre teknolojideki yenilikler ve nerelere gidebileceği , İstanbul’un
güzelliği, yağmurlar üzerine söylrştik. Söz dönüp dolaşıp yerel seçimlere geldi.
Yaşanan görüntü ve gürültü kirliliği hepimizi çok rahatsız ediyordu. Ama en
önemlisi hepimizin ortak endişesinin oy vermeye değer bir aday bulamamış
olmamızdı. Adayların programlarının yetersizliği hepimizi tedirgin ediyordu.
Yemekten sonra başlayan ikinici bölümde, IBM Tivoli Yazılımı Satış Uzmanı Çağlar
Uluğbay tarafından ITIL (Bilgi Teknolojileri Altyapı Kütüphanesi) süreçleri hakkında
bilgi verildi. Uluğbay, sunumunda, bizlere ITIL teknolojisinin neden çok önemli
olduğunu, ITIL süreçlerinin genel olarak ne gibi konularda işlediğini, bu süreçlerin
uygulanmasıyla ne gibi avantajların sağlanabileceğini ve bu süreçlerin tamamının
ya da belli bir kısmının nasıl bir proje dahilinde uygulanabileceğini aktardı. Bu
terimi ilk kez duyduğum için heyecanla ve ilgiyle dinledim, onca yemeğe rağmen
dikkatimin dağılmayacağı kadar ilginç bir konuydu. Daha sonra tekrar mikrofonu
alan Onur Ünver, genel olarak servis yönetimi bölümlerinden bahsetti. Sunumda,
servis yönetiminin ITIL tabanı kullanılarak ve Maximo desteğiyle nasıl
uygulanabileceği, tek tek uygulamanın en önemli avantajları ve ne gibi faydalar
sağlayabileceği, servis masası ve servis kataloğu kavramları, sık rastlanan ve çok
zaman alan problemlerin nasıl otomatikleştirilerek çözülebileceği anlatıldı. Ayrıca,
uçtan uca servis yönetiminin yanı sıra varlıklar ve bilgisayar entegrasyonu
arasındaki ilişki de ele alındı. İtiraf edeyim beni aşan bir sunumdu. Onlar canlı
demoya geçerken ben de ev sahiplerine teşekkür edip ayrıldım.


Tokelau Adası’ndan, DOT TK’ya… İlginç bir iş fikri.

Tokelau adası ismini daha önce duydunuz mu? Ben duymamıştım, hem de eklediğim fotoğraftaki aşık olunası sahillere sahip olmasına rağmen. Dün sabah; Marjinal Porter Novelli’nin Sofa Otel’de ev sahipliği yaptığı, kahvaltılı bir toplantıda öğrendim bu ismi. DOT TK isimli Hollanda kökenli bir özel şirket Tokelau adasına ait “TK” uzantılı alan adlarını onlara asla gerekmeyeceğine ikna ederek satın almış. Yine bu toplantıda öğrendiğim üzere Türkiye; uluslararası arenada TK olarak tanımlanırmış. THY yollarının uçuş numaralarından kolayca anlayabileceğimizi belirten Dot TK CEO’su Joost Zuurbier, başımızın sevimli derdi Eurovision’da da TK olarak anıldığımızı belirtti. Keyifli ve kısa bir sunumla tanıttığı bu yeni hizmetle ilgili öğrendiklerimi paylaşmak istedim sizlerle.

Türkiye genelinde, toplamı 26 milyonu bulan internet kullanıcısına hitap eden 1600 web hosting şirketi ve internet servis sağlayıcısı bulunuyormuş. Dolayısıyla, host edilen web sitelerinin toplam sayısının internet kullanıcılarının sayısına oranı karşılaştırıldığında Avrupa bölgesindeki en düşük oran olarak ortaya çıkıyormuş.

Ülke     Internet kullanıcıları    Host edilen web siteleri    Oran

İngiltere    43,221,464    10,247,083        1 : 4
Almanya    55,221,183    17,516,164        1 : 3
Fransa    40,128,178    3,476,128            1 : 11
Hollanda    13,791,800    3,942,284            1 : 3
Türkiye    26,545,020    843,050            1 : 31

Dot TK uzantılı alan adları kayıt sistemi Dot TK Ceo’su Zuurbier, dünden başlamak üzere yedi gün boyunca öğrencilerin ve üniversite personelinin hiçbir ücret ödemeksizin DotTK alan adları alabileceklerini belirtti.
Dot TK’nın son altı ay içinde, Türkiye’de son derece önemli bir büyüme kaydettiğini de sözlerine ekleyen Zuurbier, bununla birlikte, Türkiye’deki internet kullanıcılarıyla karşılaştırıldığında Türk web sitelerinin oranının, bölgedeki diğer ülkelerin hala gerisinde olduğunu ekledi. Dot TK, alan adlarını ücretsiz dağıtarak web tasarımcılarını, web programcılarını ve sistem mühendislerini web sitesi kurmaya teşvik etmeyi amaçlıyorlar. Firmanın merkezi Amsterdam’da ve deneyimli personeli, her ülkedeki çok yedekli omurgaları ile, milyonlarca kayıt tutabiliyorlar.
Önemli not: Ücretsiz Dot TK kayıtları, üniversitelerde internet bağlantısı olan bilgisayarlardan yapılabiliyor; 5 Mart saat 00:00’da başlayan uygulama 11 Mart saat 23:59’da sona eriyor. Kampanya Nisan ayında da uygulanacak ve  5 Nisan saat 00:00’da başlayıp 11 Nisan saat 23:59’da sona erecek. Alan adı almak için yapılması gerekenler ise son derece basit: www.dot.tk adresine girerek alan adı (adları) seçiliyor ve ödeme yöntemi olarak da ücretsiz üniversite seçeneği işaretleniyor. Ücretsiz Dot TK alan adları bir yıl için geçerli oluyor. Ticari marka ve özel alan adları ise bu uygulamanın dışında tutuluyor. Kullanıcı başına en fazla bir alan adı alınabiliyor.