Likemind Istanbul buluşmasına katılmak isteyen arkadaşlar için bir kaç minik ipucu karaladım. Uzun süredir çeşitli platformlarda yazılıp çizildi. Sayımız her geçen gün artıyor. Kimileri mutsuz ve huysuz bir şekilde söylenip saldırıp dursa da, her ayın üçüncü cuma sabahı benim için en eğlenceli günlerden birinin habercisi. Bir sürü yeni insan tanıyıp söyleşebildiğim, fikirlerin ortalıkta olmasa da kenarda köşede konuşularak değiş tokuş edildiği, kartvizitlerin kesinlikle havada uçuştuğu harika bir etkinlik. Amacına da güzelce ulaşıyor, benzer fikirli insanların bir kahve masası çevresinde buluşup söyleşmesini sağlıyor. “Çok kalabalıktı, çok kasıntılardı, kimse benimle ilgilenmedi, onlar zaten grup oluşturmuş” gibi abuk sabuk suçlamalarla ilgisi olmayan, tamamen insanların sosyalleşme yetenekleriyle doğru orantılı bir toplantı. Başta da dediğim gibi benim çok mutlu olduğum, o günü keyifle geçirmemi sağlayan “pamuk helva” kıvmında olan bu etkinliğe katılacaksanız yapmanız gereken tek şey, bir köşeye çekilip, insanların sizi bulmasını beklemek yerine, birimizin yakasına yapışıp “bu benim ilk toplantım, beni diğerleriyle tanıştır” diyebilirsiniz. Hatta ben seve seve yaparım bu işi. Gelin beni bulun, karıştırmanız mümkün değil; grubun yaş ortalamasını yükselten gülümseyen kadının yanına yaklaşın, kendinizi tanıtın ve gerisini bana bırakın 🙂
Likemind İstanbul … Enerji depolama merkezim.
Bu sabah yine erkenden uyanıp, neşeyle hazırlanıp, Kanyon Starbucks’a koştum. Her ayın üçüncü cuma sabahı karga kahvaltısından hemen sonra, enerji depolama toplantım olan Likemind İstanbul başlıyor. Bugün sizlere bana olan etkisini anlatmaya çalışacağım. 2007 yılının temmuzunda keşfettim Likemind İstanbul grubunu. Facebook’ta mesleki gruplar neler vs diye ararken buluverdim. Üye olmamla toplantılara katılmam arasında epey zaman geçti. Eylül 2007 de başlayan bağımlılık o günden beri hız kesmeden devam ediyor. İlk toplantıya gittiğimde, Özgür Alaz güleryüzle karşılayıp isim etiketimi verdi. Aman tanrım, hepsi neredeyse yarı yaşımda bir sürü genç adam ve genç kadınla aynı masada oturuyordum. Hemen hemen hepsi birbirlerini tanıyor gibiydiler. Sevgili Ahmet Bülent Zorlu ve Yunus Tunak ile bugün gibi aklımda kalan keyifli sohbetler etmiştik. Tabii Ahmetim Bülentim’le tanışan birinin onu unutması imkansız, ama Seth Godin’in adını hatırlayamadığım için gözlerini devirerek “aaa mümkün değil” diyerek bir yüz ifadesi vardı ki bugün bile hatırladıkça çok gülüyorum. Katıldığım her yeni toplantı, bana 2006 yılında yaşadıklarımdan sonra kaybettiğim özgüvenimi, neşeli kişiliğimi geri kazanmamı sağlayan insanları ve kaynakları tanıttı. Arada yine babamın sağlık soruları, Emir’in Berklee macerasına hazırlanmamız, annemin alzheimerinin ikinci devreye geçişi gibi detaylar nedeniyle katılamadığım toplantılar olmasına rağmen, 2008 deki her toplantıya katılmaya çaıştım. Bugün katıldığım toplantıda yine bir çok yeni dostla tanıştım. Eskileri ile keyifli sohbetler yaptım. Uzun süredir hayatla olan savaşlarını, cesaretlerini, hayata coşkulu bakışlarını hayranlıkla izlediğim iki kahramanımla da tanıştım. Sevgili Simto Alev ve Davut Topcan. İkisi de bana o kadar güzel ve sevgiyle gülümsediler ki, bu enerji bana bir kaç ay yeter eminim. Sevgili Uğur Özmen ise hoş bir sürprizle, içine de beni çok mutlu eden bir yazı yazdığı güzel bir kitap armağan etti. Kemal Kılıçdaroğlu bile bizlerleydi. Tabii gıyaben 🙂 Arman’ın “Manken İstanbul afişleriyle yarış eden keyifli rozetler ve stickerler getirmişti bizlere. Arada Hillside ve paramarka davetiyeleri de uçuştu. Hatta bir ara Sunipeyk Üstad’ın kartvizilerini almak isteyen coşkulu hayran grubu, Starbucks elemanları tarafından dağıtılmaya çalışıldıysa da başarılı olmadı 🙂 Sevgili Mustafa Burak Su Üstad’ın, Handem’in kurabiye yapmayacağını öğrenmesi nedeniyle getirdiği enfes simitleri atıştırırken, paketin üzerine yazılan “sebil” sözcüğü beni çok güldürdü. Tuğçe ve Olcayto Cengiz çifti, BurcuB, Serdar, Umut, Heni, Chris, İzon, Muhittin, Burak Yetgin, soyadını öğrenemediğim diğer Burak, Deniz ile melekleri, taze babalar ile ilgili önyargımı değiştiren sevgili Özgür Poyrazoğlu ve şu anda ismini hatırlamadığım için bana darılacaklarını bildiğim, ama ilk fırsatta kendimi affettireceğim bir sürü yeni dost edindim. Bu arada toplantıda, gümüş zırhlı şövalyem 2B Burak Bayburtlu ve BlogDestek Burak Dönertaş da dahil gerçekten Burak bolluğu vardı 🙂 Benim sayabildiğim 5 Burak’la sohbet ettim. 3 Burcu, 2 Müge, 2 Tuğçe, 2 tane de Uğur vardı 🙂 Devletşah’ım ve Cadı’mla birlikte, Simto’nun bizleri dehşetle izlediği matrak sohbetler yaptık. Ve tabii efendiliğyle, güler yüzüyle hepimizin kalbini kazanan Ozan “sadece Ozan“ atlanmamalı, Simto’yla tanışabilmemizi ona borçluyuz. Canım Tuğçe Esener geç de olsa yetişerek, yine harika fotoğraflar çekti. Hatta çektiği bazı kareler onu Sosyal Medya Profil Fotoğrafçısı olarak ünlendirecek 🙂 Kısacası çok güzel bir arkadaş grubuyla güne başladım.
Hazır sırası gelmişken; Likemind İstanbul için, teşekkürler Alemşah Öztürk ve Özgür Alaz. Hepimizi bir araya getirip, muhteşem bir gruba dönüştürdünüz. Enerjiye, coşkuya, bilgiyi paylaşmaya, yardımlaşmaya, işbirliklerine, yeni fikirleri geliştirmeye zirve yaptırdığımız bir etkinliğe dönüştü. Bir sonraki toplantıda daha
çok yeni dostla tanışabilmek dileğiyle, sevgi ile kalın…
Önemli not: Yazımı dün yazdım ama akşam yaşadığım bağlantı probemi nedeniyle bugün ekleyebildim. Kavram kargaşası olmasın 🙂