:::: MENU ::::
Posts tagged with: Genco Erkal

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü

World-Theatre-Day-ILLUSTRATION-S.-JAMAL

60 larda çocuk, 70 lerde genç olmanın en güzel yanlarından biri, ünlü tiyatro sanatçılarını sahnede müthiş performanslarıyla canlı izleyebilmekti. Şanslıydım, güzel sanatların her alanına ilgi duymamı destekleyen bir ailem vardı. Çocuk oyunlarını, dünya klasiklerini, kendi yazarlarımızın en değerli eserlerini, hınzır komedileri, politik taşlamaları, özgürlükçü görüşleri izleme şansım oldu çoğu şimdilerde yok olup, ranta teslim edilen tiyatro binalarında.
Kent Oyuncuları’nda usta oyuncu Vasfi Rıza Zobu’yu “Buzlar Çözülmeden” oyununda, Dostlar Tiyarosu’nda Genco Erkal’ı enfes performansıyla “Durdurun Dünyayı İnecek Var” da, Gülriz Sururi’yi “Sokak Kızı İrma” da, Engin Cezzar’ı Keşanlı Ali rolünde ve Rumeli Hisarı’nın şimdi artık olmayan muhteşem sahnesinde; Mücap Ofluoğlu ile dönüşümlü rol alan Dinçer Çekmez’den enfes bir performansla Cyrano’yu izleyebildiğimi düşünerek avunuyorum.
50 lerde doğanların kolaylıkla hatırlayacağı, ünlü sanatçı Münir Özkul’un Tomas Fasulyeciyan tiradı ile kutluyorum bu yıl 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününü;

Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. 

Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanoorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.

Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde !”

Görsel kaynağı:
https://c.tribune.com.pk/2011/03/World-Theatre-Day-ILLUSTRATION-S.-JAMAL.jpg


Kader değiştirilebilir mi?

Bu cümlenin sorulduğu mesajı aldığımda “değiştirilebilir” diye düşündüm, hemen verilen linke tıkladım ve seçimimi işaretledim. Benim gibi düşünen pek çok insan, sadece işaretlemekle kalmamış, yaşadıklarından örnekler de vermişlerdi. Karşıt düşüncede olanlar da kendi deneyimlerini ve fikirlerini paylaşmışlardı, onları okumak yerine olumlu düşünceleri olanları okumayı tercih ettim.
Bu ilginç çalışma; Fikri Mühim ekibinin, Çağan Irmak’ın 19 kasım tarihinde gösterime girecek olan “Prensesin Uykusu” adlı yeni filmi için hazırladıkladıkları bir “ağızdan ağıza pazarlama” kampanyasıydı. Bir filmin vizyona girmesi öncesinde uygulanan ve katılımın rekor seviyede olduğu böyle keyifli bir çalışma için Renan Tavukçuoğlu şahsında bütün Fikri Mühim ekibini kutluyorum.
Dün öğle saatinde de filmin öngösterimi vardı. Değerli eleştirmen Attila Dorsay ve Çağan Irmak’ı bir köşede sohbet ederlerken görünce, kendilerinden izin alarak fotoğraflarını çekiverdim.
Büyük bir keyifle izledim filmi; konusu, oyunculuklar, Redd grubunun müzikleri bir bütün olup sarıp sarmalayıverdi beni. Film süresince Aziz ve Neşet karakterlerinin başına gelenlere kahkahalarla gülerken, aynı anda gözlerimden süzülen yaşlara da engel olamadım. Sizleri bilemem ama, sinema benim için eğlence demek. İzlediğim film; içimi daraltıp, ensemi karartıp, süngümü düşürmemeli. İzledikten sonra umut dolmalı içim, “evet ya, hayat güzel işte” demeliyim. Paramın karşılığı olmasından çok daha öte birşey, dört elle hayata tutunma duygusu vermeli..
Prensesin Uykusu‘ndan çıktığımda, tam da bu hisler içindeydim. Gösterime girdiğinde ıskalamamanız gereken bir film yapmış Çağan Irmak ve bütün ekip. Aziz, Neşet, Kahraman Amca, Hacer Ana karakterlerini saygıyla selamlıyorum, müthiş performansları için. Kadrodaki herkes harika, ama bu dört kişinin yeri ayrı. Işıl Yücesoy’un sedye ile hastaneye getirildiği kısacık sahnedeki bakışı da ödüllük bir bakıştı. Daha fazla söz edip, uyanınca okunması gereken bir masal olan bu filmin keyfini bozmak istemem.
Son olarak söylemek istediğim şey ise, Aziz’in deftere yazdığı paragrafın ders gibi okunması arada sırada.
“Kader değiştirilemez, değiştirilirse kader olmaz diyenler var. Olmasın varsın. Hiç bir şeyin değiştirilmeyeceği bir dünyada yaşamak ne umutsuzca olurdu öyle değil mi? Başına gelmiş kötü bir olay, öyle bir gün gelir ki olması gerektiği için olmuş ve daha iyi bir şeye neden yaratmıştır. Bilemezsin.”