:::: MENU ::::
Posts tagged with: Berklee

Evrenin Ritmi ve Şükretmek

Canım oğlum Emir Cerman ve her biri birbirinden yetenekli yüzlerce manevi evladım; Şükran Günü kutlayacağınız bu akşam, ne kadar çok şükredeceğim şey var diye düşündüm ve bu satırları yazdım.

Başımın üzerinde bir dam olduğu için; sağlıklı, kocaman yürekli ve yetenekli bir evlada sahip olduğum için, ayaklarımın üzerinde durup nefes alabildiğim için, ihtiyacım olduğunda yanı başımda bulduğum çok sayıda dostum olduğu için, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde doğup büyüdüğüm için, beni iyi ve dürüst bir insan olarak yetiştiren ailem olduğu için şükürler olsun.

Rhythm Of The Universe ekibindeki manevi evlatlarım; günlerdir büyük özveriyle ve heyecanla çalışıp ortaya çıkardığınız Van Türküsü için hepinize çok teşekkür ederim, sizlerle gurur duyuyorum. Şükürler olsun bu günleri gördüğüm için.

Sevgili okurlarım ve dostlarım sizler de şükredeceğiniz ne kadar çok şey olduğunun ayırdına varın ve hayatı doya doya yaşayın.


Sayılı gün çabuk geçer derler, doğruymuş

17 ağustosta geldi Emir ve arkadaşları İstanbul’a. Hem yeni projesi için görüşmeler yapmak hem de kısa da olsa İstanbul’u solumak istemişlerdi. Çok gönlüme göre olmasa da epey vakit geçirdik birlikte. Onların heyecanlarına, coşkularına tanık olmak, neşelerini paylaşmak benim de ruhuma çok iyi geldi. O kadar alıştım ki Gabriel denen şirin velete, tamam dese evlat edinebilirim. Emir’le kardeş olsalar bu kadar benzer huyları, alışkanlıkları vs. Dominik Cumhuriyeti’nde bir kardeşi var artık oğlumun 🙂 Çok eğlendirdiler beni şu kısacık sürede.

Bu sabah yolcu ettim ikisini Atatürk Hava Limanı’ndan. Hüzünlü değil, sadece uykusuzduk üçümüz de. Sabaha kadar deliler gibi gülüp eğlenip, araya bir de tavla turnuvası bile sıkıştırıverdik. Güle güle gidin evlatlarım, yolunuz ve bahtınız açık olsun. Güzel günler bekliyor sizleri, kıyısından köşesinden de olsa mutluluğunuza ortak olmak güzeldi.


Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a – Bir Başkentin 8000 Yılı

25 ağustos günü Emir ve Berklee’de birlikte okuduğu yabancı arkadaşlarını, Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a Bir başkentin 8000 yılı sergisine götürdüm. Aslında planımız tarihi yarımadaya geçip Topkapı, Ayasofya, Yerebatan üçlemesi yapmaktı, ama sabah saatlerine katılmaları gereken bir toplantı konulunca, biz de programı değiştirdik.    
Sahil yolundan eğlenceli bir yolculukla vardık Sakıp Sabancı Müzesi’ne. Çocuklarım öğrenci oldukları için 3 er lira ödeyerek gezdiler Köşk’teki daimi el yazmaları ve müze bölümündeki İstanbul sergisini.
Atlı Köşk’ün kısa süre öncesine kadar birilerinin evi olduğunu öğrenmek, Jason ve Gabriel’i oldukça etkiledi. Girişten başlayarak köşkün içine girene kadar fotoğraf makinalarını ellerinden bırakmadılar. Hem köşkte hem de müze bölümünde fotoğraf çekmek yasak olduğu için sırt çantalarımızı vestiyere bırakarak önce köşkün içini gezdik, avizelerin ihtişamı, tablolar ve el yazmalarına hayran kaldılar. Sonra müze bölümüne geçtik. Önce şehrin 8000 yıllık tarihini özetleyen bir video izledik. Emir’in de; doğup büyüdüğü, aşık olup adına besteler yaptığı şehri, yüzyıllar öncesinden başlayarak yeniden keşfetmek epey hoşuna gitti. Sergilenen objelerin çoğunu, gerek Arkeoloji Müzesi, gerekse Mozaik Müzesi’nde belki de defalarca görmüş olmama rağmen, özel düzenleme ve açıklamalarla tekrar incelemek, benim de çok hoşuma gitti. En çok etkilendiğim bölüm ise “İstanbul’un Kubbeleri” oldu. Hem sunum hem de yerleştirme olarak çok keyifliydi. Yaşadığınız şehri yeniden keşfetmeniz, tarih derslerinde anlatılanları can kulağıyla dinlememiş olsanız da; hazırlanan videolar ve özenli anlatımlarla İstanbul’a yeniden aşık olmanız mümkün bu sergide. İtiraf etmeliyim ki Bizans dönemi yapımı olan bir kolye epey ilgimi çekti. Eğer güvenlik görevlileri adam adama savunma yapar gibi dolaşmasalardı hemen görüntüleyecektim 🙂 Bu güzel gezinin tek rahatsız edici yanı, dirayetsiz öğretmenleri ve anneleri tarafından getirilmiş 4-6 yaş grubu anaokulu öğrencilerinin dikkat dağıtıcı gürültüleriydi. Enerjilerinin doruğundaki veletlerin bağırarak konuşmaları, koşuşmaları diğer konukları da en az benim kadar rahatsız etti. Belki de müze yönetimi böyle durumlar için özel bir gün veya saat belirleyip sadece çocukları almalı. Ya da diğer konukları uyarıp, onların turu tamamlamalarından sonra içeri girerlerse daha rahat edebileceklerini söylemeliler. Bu küçük pürüze rağmen  Sakıp Sabancı Müzesi gezimiz hepimiz için çok keyifliydi. Terastaki manzara gerçekten ömre bedel, ne kadar güzel bir şehirde yaşadığınızı bir kez daha hissedebiliyorsunuz.

Çıkışta, hemen önümüzden geçen klimalı yeşil otobüse el sallayıp durdurduk ve Ortaköy’e doğru yola çıktık. Püfür püfür esen rüzgarla gevşeyip, deniz kenarında otururken, acıktığımızı fark edip yol kenarına sıralanmış renkli kabinlere doğru yürüdük. Emir ve ben kumpir yedik (yıllardır Maya isimli kumpirciden alırım, iki güleryüzlü hanım sahipleri, her zaman zariftirler, tavsiye ederim) Jason ve Gabriel ise tercihlerini waffledan yana kullandılar, taze meyvelerin rengarenk sunumuna bayıldılar 🙂

Deniz kenarında karnımızı doyurup, kedilerle oynadık. Boğaz turu yaptırmak istedik konuklarımıza, ama saati epey geçti, biz de Ortaköy’de oyalanmaya karar verdik. Ortaköy Camii gezildi, fotoğraflar çekildi, sonra Emir’in akıllarını çelmesiyle nargile içip tavla oynamaya karar verdiler. Şeftali aromalı tütün pek hoşlarına gitti, ben de her iyi ev sahibinin yapması gerektiği gibi, tavla da ikisine de yenildim 🙂


3 haziran Emir Cerman’ın doğum günü

“3 haziran 1984 sabaha karşı saat 5.15 garip bir gaz sancısı var, uyutmadı beni. Çıkıp turladım terasta, iyi gelir belki diye ama değişiklik yok sanki durup durup artıyor gibi. Ama… Olabilir mi acaba? Sakın doğum sancısı olmasın bu, iyi de dayanılmayacak bir ağrı değil ki. Filmlerde çığlık çığlığa bağırıyor kadınlar. ”
İşte 26 yıl önce bugün, gün ağarırken aklımdan geçenler bunlardı tam olarak. Ne kadar kitap okusanız, araştırma yapsanız da ancak yaşayarak deneyimleyeceğiniz bir durum hamilelik ve doğum. İlerleyen saatleri ve yaşadıklarımı, geçen yıl yazdığım yazıdan, şuraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Yine birbirimizden kilometrelerce uzakta geçecek bir doğum günü.
Tek tesellim, 5 yaşından beri kardeş gibi birlikte büyüdüğü can dostu Ahmet Özcan’ın, bir kurs nedeniyle Boston’da olması. Yıllar sonra çocukluk hayalleri gerçek oldu. Yurt dışında bir yerlerde, birlikte doğum günü kutlamayı ister dururlardı. Gerçi Emir’in, okulu erken bitirmek için aldığı ekstra krediler, yeni projesinin çalışmaları, Ahmet’in yoğun kurs programı derken hangi arada eğlenecekler bilemem ama, ikisine de iyi eğlenceler diliyorum.
Canım oğlum; iyi ki doğmuşsun. Teşekkür ederim beni hep mutlu eden ve gururlandıran bir evlat olduğun için. Doğum günün kutlu, yaşayacağın her gün bir diğerinden daha mutlu, bedenin ve ruhun her daim sağlıklı, paran da hep bereketli olsun.
Seni çok, ama çok seviyorum.
Sevgi ve ışıkla kal…


Oğlumu çok özledim…

Bugün yeni bir yılın ilk günü, hayalindeki müzik için, müziğindeki hayalin peşine düşen ve Berklee College of Music’ten burs kazanmayı başaran oğlumdan ayrı geçen bir yıla ilave olan bir başka gün. Duyduğum gurur, özlemimi hafifletse de, bazen burnumun direği sızlıyor Emir’imi düşündükçe. Sağlıklı, huzurlu ve başarılı olması avutuyor tabii ama, “canım oğlum” diye sarılıp öpmek, şakalaşıp birlikte gezmek isteği çok zorluyor bazen. Annelik zor iş gerçekten de, özlemimi ona hissetirmemeye çalışmak oldukça yordu beni. Skype programını yazandan allah razı olsun. Yoksa bu koca yılı nasıl geçirirdim bilmem. Saat farkına aldırmadan uzun uzun sohbet ediyoruz ve özlemimizi gideriyoruz. Ara vermeden 3 dönem okuduğu için gelemedi, yılbaşı için gelmeye çalıştığında da askerlik sorunu çıktı karşımıza. Ayrı kaldığımız süre içinde, senfonisini adım adım dinledim, sahne düzenini planlarken önerilerde bulundum. Bu arada; genç bir Türk yönetmenin çekeceği yeni bir filmin müziklerini hazırlıyor, bu da duyduğum gururu bir kaç kat arttırıyor. Şimdilerde bir kız arkadaşı var hem güzel hem yetenekli, yaban ellerde yalnızlığını paylaşacak bir nefesin hayatında olmasına çok seviniyorum. Aynı okulda olmaları ve zorlukları bilmeleri ilişkilerinde anlamsız kıskançlıkları da engelleyecektir. Başarılar canım oğlum ve onu mutlu eden arkadaşı Amberlynn, en kısa sürede okul kağıtlarının askerlik şubene ulaşmasını diliyor ve bahar tatilinde sizleri burada ağırlamayı hayal ediyorum.