:::: MENU ::::

Fütürist Manifesto 2009

Okumakta olduğunuz, Türkiye’nin ilk Fütürist Manifestosu Fütüristler Derneği tarafından hazırlanmıştır. Türkiye Fütüristler Derneği, ‘olumlu Gelecek Tasarımı’nın temel ilkelerini 2009 Fütürist Manifestosu ile belirledi.

futuristler Fütürist Manifesto – 2009 İnsanlık tarihinin en önemli değişimlerinden birini geçiriyoruz. Dünyada, her anlamda tıkanıklık, mutsuzluk ve karamsarlık hâkim. Kendimize yeni hedefler koymalı, yeni motivasyon unsurları belirlemeliyiz. Geleceğin nasıl olacağını değil, sahip olduğumuz bilgiyi doğru kullandığımızda kurabileceğimiz yenidünya uygarlığının nasıl olabileceğini uzgörebilir, onu şekillendirebiliriz. Bilgi ve teknolojiyi kullanarak muhtelif gelecekler oluşturulabileceğini kabul etmeli ve yaşamın tüm boyutları için alternatif senaryolar, olumlu gelecek tasarımları yapılabileceğini benimsemeliyiz. Açlık, fakirlik, savaş gibi büyük insanlık sorunlarının engellenebilir ve kabul edilemez olduğuna inanan bir kültürü inşa etmeliyiz. Bu konuda taviz vermek, geleceğe kalacak mirasımızda, bu sorunların aynen tekrarlanması demektir. Sürdürülebilir küresel gelecek için etik değerlere olan duyarlılığın artırılmasını ve uluslararası ortak bir hukuki düzenin kurulmasını sağlamalıyız. Dünya zengin kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların belli sayıda ülke ve/veya toplum tarafından kontrol edilmesini engellemeli, çalışmak-üretmek için yeni teşvik mekanizmaları ve sistemleri hayata geçirmeliyiz. Dünyayı ve kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul eden anlayış ve uygulamalar geliştirmeliyiz. Çok gelişmiş teknolojilere sahibiz. Daha da gelişmişlerini yaratacağız. Yeni teknolojilerin evrene zarar vermemesi için sosyal ve ekonomik sistemlerimizin refahımızı artıracak olan teknoloji ile aynı hızda gelişmesini sağlamalıyız. Barışçı ve sürdürülebilir küresel uygarlığın kurulmasını sağlayacak uygulanabilir planlar geliştirmeli, kâğıt üzerinde kalan insan haklarını yaşamın merkezine oturtmalıyız. Doğal kaynakları temel alarak sosyal adaleti en insani ve en etkili biçimde sağlamalıyız. Tüm mal ve hizmetler herkes için kolay ulaşılabilir hale getirmeliyiz. İnsanın akıl ve zekâsını kullanarak; yaratıcılığını teşvik etmek için teknolojiden yararlanmasını sağlamalıyız.
21’inci yüzyıl fütüristleri; – Farklı olma cesaretine sahiplerdir – Kendisi ve tüm insanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon geliştirir. – Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluşturmalarına yardımcı olur. – İnsanlıktan sorumlu olduğunu bilir. – Geleceğin seyircisi değil, tasarımcısı olması gerektiğinin farkındadır. – Çağdaşlık sözcüğünün günü yaşamakla sınırlı olmadığını bilir ve davranışlarıyla bunu yansıtır. – Geleceği uzgörür. – Dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseder. – Dünyanın örgütlenmesinde yer almak ister. – Fütürist yaklaşımları kullanarak, kitlelerin fütürist bilinç geliştirmesine önderlik eder.


Sansüre sansür yay! harekatı…

sansuresansur-297x21Bu gün 11 Mayıs 2009… İnternet sansürüne  son verebilmek, yetkililerin ilgisini çekebilmek, sansür konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek, daha fazla bilinirlik yaratmak için blogların hep birlikte hareket ettiği gün.

“Sansüre sansür” ekibinin ve gönüllülerin hazırladığı baskılı malzemeler, bannerlar, videolar; bundan sonra sansür konusunda çağdaş bir çizgi yakalanıncaya kadar bloglarımızda yer alacak. Sokaktaki insanın genel tavrı “ya ben zaten youtube filan kullanmıyorum” olmaktan çıkmadıkça bu konunun çözüme ulaşması da mümkün olmayacaktı. Bunu saptayan “sansüre sansür” gönüllüleri bir an önce geniş çaplı bilinçlendirme çalışması hazırlamaya karar verdi ve harekete geçti. Düşünün ki en çok sevdiğiniz mekana gidiyorsunuz ve kapısında bir yazı “bu mekan mahkeme kararıyla erişime kapatılmıştır” bir an kendinizi nasıl hissedeceğinizi hayal edin. Örnekleri sonsuza dek çoğaltabiliriz. Şimdi hepimizin bu projeye destek verme zamanı. “Sansüre sansür web sitesinde yer alan videolara ve baskılı malzeme linklerine buradan ulaşabilirsiniz. Ekranlarınız kararmadan bu harekete destek verin.
Sansüre sansür yay! harekatı…


Anneme …

Küçük yaşlarda annemin söylediklerine itiraz ettiğim zamanlarda “anne olunca anlarsın ve hak verirsin” derdi. mini-muge-2Hayattaki duruşumu, kişiliğimi, kariyerimi ve daha bir çok konudaki yeteneğimi borçlu olduğum, ilk öğretmenim canım annem, yıllar sonra anne olunca ne demek istediğini anlayabildim. Sağduyunuz size bir çok konuda yardımcı oluyor ama, anne olunca sanki başka bir sürü güç de yanı başınızda beliriveriyor hayatı omuzlayabilmeniz için. Ne yazık ki; annem, bu müthiş kadın, alzheimer denen illetin pençesinde, bir hayal aleminde yaşıyor uzun süredir. Aidse bile deva bulan tıp ilmi, bu amansız derde çare bulmaktan uzak. Sadece yavaşlatıp, etkilerini azaltmaya çalışıyorlar. İnsanların yaşlandıkça kendi kendinin karikatürü olması hep içimi acıtmıştır. Bu hastalığa yakalanların ise kendileriyle olan ilişkilerinin yavaş yavaş yok olması içimi acıtıyor. Tam da birlikte en keyifli zamanları geçirecekken, sadece temel ihtiyaçlarını karşıladığım bir hastaya dönüşmesi çok üzücü. Tabii hayata huzurla devam edebilmek için kendimce yollar bulmaya çalışıyorum. Ama her an bana hastalığı hatırlatacak yeni bir davranış biçimi veya cevapla geliyor annem. Olgunlaşma mezunu olduğu için yıllarca özel dikim giysilerle göz kamaştırmamı sağlayan, ama şimdilerde bu el becerisini de yitiren annemin, tek tük eğlenceleri bilmeceler (onları da artık eskisi kadar çözemiyor, görüp üzülmesin diye o yatınca yarım yamalak yapılmış eskileri yok edip yenilerini koyuyorum) televizyondaki müzik kanalları, birlikte vakit geçirdiğimiz iskambil oyunları. Hastalanmadan önce de gezip dolaşmaktan hoşlanan biri değildi, araç tutması nedeniyle pek uzun mesafelere gitmezdi. Ama son zamanlarda ben veya kızkardeşim olmadan hiç bir yere gitmek istemiyor. Geçtiği yerleri eskiden çok iyi bilmesine rağmen yüzünde genellikle sanki oradan ilk kez geçiyormuş gibi bir ifade oluyor. annem Annelerinizin kıymetini bilin. Hayatın hayhuyu içinde onlarla geçirebileceğiniz keyifli zamanları hoyratça harcayıvermiş olmak sonradan üzebilir sizleri. Annem ve hepinizin annelerine sağlık ve bereket diliyorum. Canım annem, “Anneler Günü” kutlu olsun.


Başka Semtin Çocukları…

Uzun süredir izlemekten kaçındığım türde bir filmdi “Başka Semtin Çocukları“.
produksiyon-notlari1
İtiraf etmeliyim ki, daha çok belgeseller ve “kız filmi” dediğim türde yumuşak filmleri izliyorum. Bu filmi izlemeden önce Sevgili ErenK‘dan “True Blood”, sevgili GFK‘dan da “Fringe” gibi, iki tane uç noktalarda gezen diziyi araya sıkıştırmış olmanın yararını görmedim desem yalan olur.
Olay örgüsü biraz daha detaylandırılsa; hem zengin oyuncu kadrosu, hem de zaman zaman  izleyiciye tablo keyfi veren bir görüntü yönetmeniyle, tadından yenmezdi bu film. Oyuncuların müthiş performansıyla, genel olarak da temiz bir sinema diliyle rahat izlenir bir film “Başka Semtin Çocukları“. Her ne kadar, izleyenlerin bazılarının “çok fazla küfür var” gibi yakınmaları olsa da, hikayenin geçtiği çevre ve alt kültürün ağırlıkla sahnede olduğunu göz önüne alırsak, çok normal. Hem seyircimiz Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar filmlerinden alışıktır küfür kıyamete.
Büyük ekranda film izlemenin keyfi bir başka diyorsanız, müthiş oyuncu kadrosuna sahip bu yapımı kaçırmayın derim.


Benim için 23 Nisan

berke

Ben Berke Türkaydın, Müge Çerman’ın yeğeniyim. Bu gün halamın blogunda konuk yazar olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın benim için önemini anlatacağım.  Bu bayram, Mustafa Kemal Atatürk’ün biz çocuklara verdiği en büyük hediyelerden biridir. Her 23 Nisan’da, dünyanın değişik yerlerinden Türkiye’ye gelen çocuklar, çeşitli şenlikler ve aktivitelerle bu bayramı kutlamaktadır.
toren2 Bu şenlik ve aktiviteler spor dallarını da kapsamaktadır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında düzenlenen bir spor aktivitesinde, eskrim sporuyla uğraşan biri olarak, 20-22 Nisan 2007 tarihinde bir eskrim turnuvasına katılmıştım.  Turnuva Antalya’nın Kemer ilçesinde düzenlenmişti.Turnuvaya Türkiye dışından,Amerika Birleşik Devletleri,Gürcistan,Ürdün,KKTC,Bulgaristan ve Romanya’dan sporcular da katılmıştı.Turnuva sonucunda 13 yaş altı erkek epe branşında şampiyon olmuştum ve çok mutluluk duymuştum.
Beni şampiyon olmamdan daha çok sevindiren başka şeyler de vardı.Farklı ülkelerden farklı çocuklarla bir arada olmuş,tanışmış ve güzel vakit geçirmiştim. toren Turnuva bizim yeni dostluklar edinmemizi sağlamıştı.Gelen çocuklarla; kültürlerimiz,bu bayramın nasıl ortaya çıktığı ve spor yaşantımız gibi çeşitli konular hakkında konuşmuştuk.Birbirlerini belki de hayatları boyunca göremeyecek kişiler orada toplanmış ve dost olmuşlardı.
İşte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının en güzel yanı budur.Farklı ülkelerin çocuklarını birbirine bağlayan, onlara barışı öğreten ve kardeş olduğunu hatırlatan bu bayram; Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü ve büyük bir lider olduğunun ispatıdır.


Rixos on Air Vol.2

Rixos anılarına devam. Yaz kış açık olan tesiste; her ülkeden konuklar ağırlandığı gibi, spor klüplerinin kampları da yapılıyor, 23 Nisan törenleri için ülkemize gelen çocuklar, glof turnuvası meraklıları gibi farklı gruplar da ağırlanıyor. Rixos‘ların toplam kapalı alanı neredeyse Moğolistan’ın yüzölçümü kadar (yaklaşık 1.400.000 m2) . Bu yıl beklenen konuk sayısı  Kahramanmaraş ili nüfüsundan daha fazla (konuk sayısının 350.000 kişiyi geçmesi bekleniyor) Yıl sonuna kadar çalışan sayısı ise Bolu’nun Mengen ilçesi nüfüsuna eşit olacak (5500 kişi) Toplam oda sayısı 6000’e yaklaşan tesislerde yenilikler ve aktivitelere devam ediliyor. Bizim konuk olduğumuz Belek Rixos’ta, 200’e yakın marka yaz kış konuklara en son modellerini sunuyor. Yabancı konuklar, henüz kendi ülkelerinde vitrine çıkmamış ürünlerle karşılaşıp pek şaşırıyorlar. Tesisin su parkı sezon nedeniyle açık değildi ama, Eyüp Bey’in nazik rehberliğinde bilgi alma şansımız oldu. amazing Yaz günleri pek çok konuğun keyifle yararlandığı TroyAqua su parkı Truva’nın simgesi olan tahta atın birebir uygulamasına sahip.Yapımı sırasında DDY’den alınan, ray aralarında kullanılan ve ıskartaya çıkarılan tahtalardan yararlanılmış, İhtişamlı bir kale girişiyle başlanan park keyfi, meraklılarının aklını başından alacak su kaydıraklarıyla renklenmiş. silva Sezon süresince Truvalı Helen giysili kızların sizi karşılayıp ağırladığı bu bölümde, bir de Dolphinarium var. Her ne kadar hayvanların doğal alanlarından ayrılmasına sıcak bakmasam da; bu tesiste otistik ve SP hastaları için terapiler uygulandığını öğrenip, yaşam alanlarını görüp, eğitmenleriyle olan muhabbetlerine tanık olunca içim rahatladı. Oteldeki diğer konuklarla çok eğlenceli bir gösteri izledik. Yunuslar aklımı başımdan alan yaratıklardır. Onlarla yüzebilmek en büyük hayalimdi. Ancak grubun kalabalık olması nedeniyle eğitmenler izin veremeyeceklerini belirttiler. Üzüldüm ama, içim de rahatladı onlar adına. Gösterinin fotoğraflarını sevgili Dinçer Keskinpala‘nın çektiği karelerle paylaşıyorum sizlerle. Gezimizin en keyifli bölümlerinden biri de otelin içinde yer alan Spa’da geçirdiğimiz zamandı. Uzun yıllardır masajla haşır neşir olan biriyim, bu kez yüz masajı ve bakımını seçtim, çok da iyi etmişim, aynı akşam yemekte herkes 5 yaş gençleştiğimi söyledi 🙂
Konaklama süremde, tesisin hemen her bölümüne girdim.  Mutfak, Devletşah’ın ilgi alanı olduğundan orayla ilgilenmediğimi itiraf ederim 🙂 Uzun süre “gizli müşteri” olup raporlama yaptığım için, dikkat çekmeden dolaşmayı, doğru kişilere doğru soruları sormayı ve ağızlarından laf almayı iyi bilirim. 3 gün süresince beni en çok etkileyen şey, çalışanların firmaya olan bağlılıkları, huzurla çalışmaları ve güleryüzleriydi. Bu bir şirket politikası olmuş, eğer o gün kendinizi iyi hissetmiyorsanız asık suratla çalışıp konukları rahatsız etmeniz yerine, evinize dönüp dinlenmenizi ve geri geldiğinizde yine coşkuyla çalışmanızı sağlıyorlar. Otellerde beni ilgilendiren binanın mimarisi, odamdaki mobilyalar vs değil aldığım hizmettir. Rixos‘ta kaldığım süre içinde aldığım hizmet ise kesinlkle yıldız sayısı ile karşılanamayacak bir hizmetti. Teşekkürler Eyüp Kaplan ve Rixos Belek Ailesi.


I will share my blog to children at 23th April

Every year, the children in Turkey celebrate this “23 April Sovereignty and Children’s Day” as a national holiday.
The importance of April 23 as a special day of children has been recognized by the international community. UNICEF decided to recognize this important day as the International Children’s Day.
I will share my blog to children at 23th April 🙂

Thnx to my dear friend Cankız Onur Kum for this marvellous idea and amazing widget.

23-eng

23-horz

Bu yıl 23 Nisan’da blogumda yeğenlerim yazacak. Sizler de blogunuza bir yakınınızı konuk edin. Yarınlar onlardan sorulacak erkenden görüşlerini alalım. Bu keyifli proje ve şirin widget için sevgili dostum Cankız Onur Kum’a çok teşekkürler.

23-yatay-tr 23-kare-tr


Rixos on Air Volume 1

Mart başında, Rixos Web Pazarlama Müdürü Eyüp Kaplan imzası ve Rixos On Air başlığıyla gelen bir mesaj, mutlulukla gülümsememe sebep olmuştu. 3 günlük bir kaçamak için Belek Rixos’a davet ediyorlardı. Heyecanla gidiş gününü beklemeye başladım. Çoğunu önce bloglarından tanıyıp sevdiğim, hayranlıkla izlediğim, daha sonra E-tohum ve Likemind’larla ete kemiğe bürünen dostlarla yola çıktık. surprizzzzz2 Eğlenceli bir uçak yolculuğu ve otele transferimizle mecera başladı. Rixos Belek’e Premium demek fazla alçakgönüllülük olmuş. Girişten başlayarak, herkes güleryüzlü ve ilgili. Kapıdan giren her konukla aynı sıcaklıkla ilgileniliyor, size evlerine konuk olmuşsunuz gibi davranıyorlar. Tesisin neredeyse tamamı gün ışığından faydalanacak şekilde düzenlenmiş. Odalar da geniş ve aydınlık. Bavulumu açıp kendimi balkonuma attım. Hava harikaydı.  room-with-a-viewManzaramda öyle. Hemen çevreyi keşfe çıktım. Bahçelerin içinden, devasa süs havuzlarının üzerine kurulmuş köprülerden geçerek, önce yüzme havuzu kenarına, daha sonra da sahile indim. Sezon dışı olduğu için hüzünlü görünüyordu sahil. İskeleler bakıma alınmıştı. Çevre düzenlemelerine, sezon öncesi son dokunuşlar yapılıyordu. Uzun bir yürüyüşten sonra, ev sahibimiz Eyüp Kaplan’ın katılacağı akşam yemeği için lobbye indim. Hep birlikte otelin alakart restoranlarından biri olan, İtalyan mutfağını tatmaya gittik. Leziz bir menü ve sohbetle geçen yemek sırasında, Eyüp Bey’i soru yağmuruna tuttuk. Sükunetle hepimizi cevapladı. Yemek sırasında izlediğimiz su gösterisi de muhteşemdi. Yemek sonrası yaş ortalamasını arttırma riskini de göze alarak genç dostlarla beraber ben de otelin diskosuna gittim.  Kapalı alanlarda yer alan eğlence ve oyun alternatiflerinin çokluğu beni etkiledi. Bowling alanı, elektronik oyunlar, basket squash gibi aktif sporların yapılacağı alanlar ve kağıt oyunları, tavla  oynayabileceğiniz geniş salonlara sahipler. Gün boyunca, su sporları dışında katılabileceğiniz onlarca aktivite var. Ertesi sabah ezan vakti uyanıp uzun bir yürüyüş yaptım sahilde. Denizin sesini dinlemek, yavaşça gökyüzünde yükselen güneşi izlemek ruhumu dinlendirdi. Acıktığımı hissedip otele döndüm. Kahvaltıya “açık büfe” demek haksızlık, kuş sütü dışında herşey vardı. Sırayla uyanan dostlarla,  neşeli bir kahvaltıdan sonra, onlar havuz ve deniz keyfine, ben de bütün kış sıkıntıdan aldığım kilolarla rostoya benzer biçimde mayo giymek istemediğim için, yanımda getirdiğim kitapları okuyup dinlenmek üzere odama çıktım. Oda servisi günde iki kez odaları ziyaret ediyor. Özenle, temzileyip, havlularınızı değiştirip, yatağınızı düzeltiyor üzerine minik lokum paketleri ve kırmızı gül bırakıyorlar. Karar verdim ben otelde yaşamak istiyorum 🙂
Bir ara dostların yanına indiğimde bahar güneşini hafife alanların, istakoza dönmelerine şahit oldum, itiraf etmeliyim ki o yaşlardayken ben de uyarıları dinlemezdim. Ama bedelini ağır ödüyorum, ellerimde  ve bedenimde beliren güneş lekeleri çoğalmasın diye 10.00 ile 16.00 arasında kaçacak delik arıyorum yaz gelince 🙂 Birinci bölümü burada noktalayalım, devamı var…


Pink Panther 2

Pembe Panter’le tanışmam uzun yıllar öncesine dayanır. Onu ilk kez filmin jeneriğinde görüp sevdim herkes gibi. Devam filmlerinde daha çok gözükse derken çizgi film olarak oynamaya başladı. Hala da rastladığımda keyifle izlerim. Geçtiğimiz günlerde Warner Bros davetiyle,  Pink Panther 2 yi izledik dostlarla beraber. Ünlüler resmi geçidi gibiydi bu film. image001Güçlü oyunculuklarıyla; Andy Garcia, Jean Reno, Lilly Tomlin, Alfred Molina, Aishwarya Rai ve John Cleese gibi isimler Steve Martin’e eşlik ediyorlardı. Lily Tomlin’in canlandırdığı karakterle; işyerlerinde her  fırsatta taciz ve ırkçılık konularında dava açmaya çalışanlar, inceden ti ye alınmışlardı. Bir zamanların efsane müzisyeni Johnny Halliday ve muhteşem adam Jeremy Irons’da filme renk katan aktörler. Emily Mortimer, “The Kid” filminde Bruce Willis’le başrol oynarken keşfettiğim bir oyuncu, bu filmde de Steve Martin’in gönlünü kaptırdığı kadını oynuyor. Steve Martin, pek çok sahnede kahkahalarla gülmeme neden oldu. Papa’nın giysileriyle olay çözme sahnesi çok eğlendirdi beni. Bazı dostlar “ilk film daha güzeldi” dese de, ben bu filmde daha çok güldüm. Fırsatınız olursa izleyin, küfür kıyamet “İvedik” filmleri tutkunu değilseniz, oyuncuların ustalığıyla harmanlanan, hınzır espriler hoşunuza gidecektir. Henry Mancini’nin ölümsüz müziğine bir kez daha hayran olduğumu da eklemeden geçemeyeceğim.
Filmin resmi sitesine şuradan, trailerına ise şuradan ulaşabilirsiniz


Hakan’ım Türkkuşu’m doğum günün kutlu olsun

Hakan Türkkuşu ile 15 yıla yakın süredir tanışıyorum. Uzun süre birlikte çalıştık. PR, etkili basın bülteni yazımı, toplantı salonu düzenlemesi, saha çalışması, datadeğerlendirme, açık alan organizasyon yönetimi gib konularda bıkmadan sorularımı cevaplayan, bana yol gösteren, kısa sürede deneyimli elemanlarla aşık atacak düzeye gelmeme yardımcı olan değerli birdosttur o. hakanturkkusuHatta teknolojiye olan hakimiyetimi kazanmamı sağlayan da onun zorlamalarıdır. “Bu bilgisayar yine saçmaladı yaaa” diye serzenişlerime “ablacığım o senin kölen, sen ne emir verirsen onu yapar, verdiğin emirleri gözden geçir” diyerek sakinleşmemi sağlar, sonra da hatamı gösterip bir daha yapmamam için nelere dikkat etmem gerektiğini anlatırdı. Camel Trophy Man olarak da adlanırırız kendisini. Odasına girdiğinizde duvarında bildiğiniz tüm aktivitelerin yer aldığı tebrik mektupları, sertifikalar ve adrenalin sporlarına ait objeler karşılar sizi. Gözlerinin içi gülen, öfkelendiğinde ya da sevindiğinde aşırıya kaçmayan, şaka kaldıran, çalışkan, bilgi bağımlısı, titiz, matematiğe tapan, analiz yeteneği zirve yapmış bir adamdır. Uzun yıllar basın sektöründe muhabirlik ve editörlük yapmış, sonra aktif hayatı daha çok sevdiği için alan değiştirmiştir. İşten kalan vakitlerinde yazılım geliştiren, çeviriler yapan dostuma, sualtı, hava sporları, rafting gibi uç noktalar günlük sahil yürüyüşü gibi gelir.
1999 da Woodstock’ta lojistik konusunda Nirvana’ya ermiş, o deneyimle 2003’te bizleri Rock&Coke ile eğlendiren efsane ekipte yer almıştır. 2004’de Türkiye’nin ev sahipliğini yaptığı Eurovision’da organizasyon altyapı ve koordinasyonunda rol alan Hakan dostum, her yıl artan değişik çalışmalara imza atmakta. woodstock

6000 kişilk bir aile pikniğinde kuklacıya göz kulak olurken de görebilirsiniz, raft yaparken de, uçarken de. Yardımsever, böreksever, bilgisever ve tabii malt viski sever dostuma,  sağlıklı ve huzurlu bir ömür,
akıllı müşterilerle, eğlenerek yapacağı işler diliyorum.