Mayısın son haftası İstanbul önemli bir kongreye ev sahipliği yaptı. Bir rastlantıyla uçak yolculuğu sırasında tanıştığım, Cincinnati Üniversitesi Kanser ve Hücre Biyolojisi öğretim görevlisi Prof. Nira Ben-Jonathan’dan İstanbul’da yapılacağını öğrendiğim ECO2011 isimli bu kongreyi izlemek istedim. Organizasyonu yapan Figür firmasının; konusuna hakim, başarılı ve nazik yetkilisi Zeyno Tüzkan sayesinde; yazımda sizlerle paylaşacağım önemli bilgiler edindim. 18. Avrupa Obezite Kongresi (ECO 2011); 25-28 Mayıs 2011 tarihleri arasında, İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde, Avrupa Obezite Araştırma ve Türk Obezite Araştırma Deneği’nin iş birliği ve Prof. Dr. Volkan Yumuk’un başkanlığında gerçekleştirildi.
Yoğun katılımlı ilk oturumlardan birinde, Uluslararası Obezite Araştırma Derneği’nden Dr. Tim Lobstein, gıda şirketlerinin rekabeti sonucunda çocukları hedef alan çok sayıda reklam yapıldığını, çocukların maruz kaldığı abur cubur reklamlarını kontrol etmek konusunda Avrupa Komisyonu’nun dayandığı “sözde” öz denetimin, istismar edildiğini, çocuklara hangi gıdaların reklamının yapılacağı, reklamların televizyonda ne zaman yayınlanacağı, hangi yaştaki çocukların hedef alınacağı konusunda herhangi bir tutarlılık olmadığını, sonuçta abur cubur yeme konusunda çocukları kandıran bu güçlü yayınları kontrol edilme standartlarının düşük olduğunu söyledi. Dr Lobstein sözlerine, “Durum çok karmaşık. Ancak şaşırmamamız gerekir. Gıda sektöründe rekabet çok yoğun ve şirketler her zaman kendi çıkarlarına öncelik verecektir. Çocuklara yönelik gıda pazarı milyarlarca Euro değerinde ve bu pazardan pay almak için yürütülen mücadele, iç savaşı andırmaktadır. Bu bağlamda öz denetim, duman perdesi gibidir. Willem Buiter’in finans sektörü için söylediği gibi, öz denetim bir kişinin kendisi için önemli olan şeyleri denetlemesinden ibarettir.” diyerek devam etti. Dr. Tim Lobstein’a göre, “Kolay bir iş olmamakla birlikte, çocukluk çağı obezitesini %50 oranında azaltmayı başarırsanız, yaşam boyu sürdürülmesi halinde, ortamda yaklaşık %10 oranında bir iyileştirmeye karşılık gelmektedir. Çocukluk çağı obezitesinin çarpıcı bir şekilde ortadan kaldırılması (%100’lük bir azalma, başarılması neredeyse imkansız), yaşam boyunca %20 oranında bir iyileşmeye karşılık gelmektedir. Sözlerine ” Çoğu insan, onlarca yıla yayılan süreler içinde kilo alır ve kilo vermenin zor olduğunu düşünürler. Genç bir yetişkin olarak sağlıklı bir başlangıç yapsanız bile, orta yaşa ulaştığınız zaman aşırı kilolu olma yönünde büyük bir risk taşırsınız ve bunun beraberinde getirdiği sağlık sorunları ile yüzleşirsiniz.” diyerek devam eden Dr. Lobstein; salondakilerin çoğunun da desteklediği şu son cümleleriyle konuşmasını bitirdi. “Kilo alma yönünde teşvik eden tüm unsurlarla mücadele etmek için harekete geçmek gerekmektedir. Bir diğer deyişle, meşrubatlar ya da yağlı gıdalara vergi konulması gibi mali teşvikler, reklamların sınırlandırılması ve yerel ortamların, egzersiz yapmak için güvenli ve hoş mekanlar halinde getirilmesi önemlidir.”
Türkiye’de ise durum şöyle; şişmanlık sorununun; son 10 yılda kadınlarda %65 oranında, erkeklerde ise %30 oranında artış gösterdiği saptanmış. Bölgelere göre şişmanlık en fazla İç Anadolu’da (yüzde 25 ), en az ise Doğu Anadolu’da (yüzde 17.2 ) saptanmış. Her 2 ev kadınından 1’inin şişman ve kadınların şişmanlığının tamamına yakınının da hastalık getiren ”elma” tipinde olduğu ortaya konmuş. Türkiye’de her 3 kadın ve her 5 erkekten 1’inin şişman olduğu saptanmış.Şişmanlık; endüstrileşmiş, gelişmiş ülkelerde daha sık, kadınlarda erkeklere göre ve şehirlerde köylere göre daha sık görülüyor. Şişmanlığa neden olan durumları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Alınan bazı ilaçlar ve hormonlar: Kortizon kullanımı veya psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar
2. Beslenme alışkanlıkları:Sık yemek yeme, aşırı yeme, yağlı yemek yeme ve ihtiyaçtan fazla kalori almak
3. Hormon hastalıkları: a) Cushing sendromu denilen böbrek üstü bezinin fazla çalışması hastalığı b) Hipotiroidi (Tiroid bezinin az çalışması) c) Polikistik over sendromu (Obezite,kıllanma ve infertilite ile seyreden endokrin hastalık) d) Büyüme hormonu yetmezliği e) Hipogonadizm denilen seks hormon azlığı
4. Sosyoekonomik ve psikolojik faktörler
5. Genetik faktörler
6. Hareketsiz yaşam
Yapılan çalışmalar, şişmanlık oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin % 25-40 oranında rol oynadığını göstermiş.Şişman kişilerin çocuklarında şişmanlık görülmesi 2-3 kat daha fazlaymış. Anne ve babanın her ikisinin şişman olması durumunda çocuklarının %80’ ninde erişkin yaşta şişmanlık gelişirmiş. Anne veya babadan biri şişman ise çocuklarda %40, her ikisi normal kilolu ise %10 oranında şişmanlık gelişme riski varmış. Çocukluk çağında (3-10 yaş arası) aşırı kilolu olan çocukların %50 ‘sinde erişkin dönemde aşırı kilolu olma riski varmış..Şişmanlığın genetik nedenleri uzun yıllardan beri araştırılmakta. Toplumda sık görülen şişmanlığı ortaya çıkaran birçok genetik bozukluk var. Fransa ve Almanya da şişman ailelerde yapılan çalışmalarda 10 numaralı kromozomdaki belirli bir alanın şişmanlıktan sorumlu olduğu ortaya çıkarılmış. Bu alandaki genlerin incelenmesi ile şişmanlığa neden olan genler daha iyi ortaya çıkarılabilecek.Şişmanlığın neden olduğu hastalıkları da sıralayalım yeri gelmişken:Hipertansiyon-Tansiyon yüksekliği, Diabetes Mellitus-Şeker hastalığı, Kalp hastalıkları, Safra kesesi taşı, Karaciğer yağlanması, Artroz, Reflü özofajit, Gut-Ürik asit artışı, Kanser sıklığında artış (Kadınlarda meme, rahim kanseri, erkeklerde kolon kanseri artar). Adet görme bozuklukları, polikistik over, Psikolojik bozukluklar (Aşağılık duygusu, kendine güven azalması, sosyal yaşamdan uzaklaşma). Felç-inme sıklığı artıyor, Uyku apnesi sıklıkla rastlanıyor. Kadınlarda tüylenme-Hirsütizm, Karaciğer yağlanması oluşuyor.
Bir sonraki gün yapılan oturumda, Uluslararası Obezite Araştırma Derneği (IASO) ve ona bağlı Uluslararası Görev Gücü (IOTF) yayımladıkları bildiride, Birleşmiş Milletler’den gelişmekte olan ülkelerin sorunlarını ele alırken obezite konusunu da ciddi şekilde değerlendirmelerini talep ettiklerini belirttiler. Uluslararası Obezite Araştırma Derneği Başkanı Profesör Philip James “Bu yıl sonlarında New York’ta gerçekleştirilecek olan BM bulaşıcı olmayan hastalıklar zirvesi kapsamındaki hazırlık çalışmalarında, obeziteye de yan konu olarak yer verilebilir” uyarısını dile getirdi. “Bu tür vurguların daha önce tütün kullanımının kontrol altına alınması, yemeklerde tuz kullanımının ve alkol tüketiminin azaltılması gibi alanlarda yapıldığını gördük. Ancak pek çok ülkede obezitenin yol açtığı sorunlar yakında tütün kullanımının yol açtığı sorunların dahi önüne geçebilecek nitelikte ve eğer hemen harekete geçilmezse, bu savaşı kaybedeceğiz.” dedi.Prof James gıda temini konularına daha fazla önem verilmesi gerektiğine dikkati çekerken, BM’nin dünya çapındaki gıda ve beslenme stratejilerinde lider rol üstlenmesi gerektiğini de vurguladı. “Bu gezegen üzerinde 9 milyar insanı güvenli, emniyetli ve besleyici şekilde beslemeye hazırlıklı olmalıyız. Açlıkla mücadele etmek yetmez; sağlıksız, yağlı ve şekerli yiyecek ve içeceklerin yol açtığı obezitenin gıda eksikliğinden kaynaklanan eski hastalıklardan kaynaklanan sorunların yerine geçmemesini sağlamak zorundayız.” diyerek devam eden Prof James’e göre “Bu BM’nin ortak bir görüş bildirmesi için tek seferlik bir fırsattır. Küresel ısınmayı azaltmak için çevre politikalarımız var, açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadele için politikalarımız var ve bulaşıcı olmayan hastalıkları önlemeye yönelik politikalarımız da var. Bu çeşitli politikaların hepsi, devlet iradesi de olursa, insan sağlığına katkıda bulunmak amacıyla küresel seviyede gıda temini politikalarına da yansıtılabilir.”
Oturum aralarında sergi salonunda yer alan çalışmaları görüntüledim, fotograflara da bir süre sonra buradan ulaşabilirsiniz.
ECO2011 bildiri
www.iaso.org
www.iotf.org