:::: MENU ::::

Boğaz manzarası, Neşe Erberk ve Nivea Vital

13 nisan cuma öğleden sonra Radisson Blue otelinin muhteşem manzaralı salonunda Nivea Vital’in verdiği bir bilgilendirme toplantısına katıldım.
Hem Türkiye, hem Avrupa Güzeli olan Neşe Erberk’in tanıtım yüzü olduğu Nivea Vital ürünleri hakkında bilgi edinmek, dostlarla sohbet şansına bir de doyumsuz İstanbul manzarası eklenince onüçüncü cuma efsanesi olumlu yönde değişiverdi 🙂 Trafik nedeniyle biraz geç kalınca diğer masalarda yer kalmamıştı ben de Neşe Hanım’ın yanına oturdum. Hem eski günlerden yad ettik, hem günümüzde yaşanan zorlukları gözden geçirdik. Aktif olarak iş hayatındayken Neşe Hanım’ın ajansıyla çok çalışmıştım, kendisiyle bu kadar uzun sohbet şansım o zamanlar olmamışt,ı ne kadar güzel bir kadın olduğuna bir kez daha tanık oldum o gün. Yıllara meydan okuyan müthiş genlere sahip olmasının yanında, gayet de bakımlı bir kadın. 4+4+4 için o da ateş püskürüyor ve yapılacak her etkinliğe, toplantıya gönüllü olarak destek veriyor.  
Gelelim günün nedeni olan Nivea Vital ürünlerine. Kırışıkları azaltan, cildi sıkılaştıran, yaşlılık lekesi ve ton farklılığı oluşumunu önlemeye yardım eden, cildi besleyen, kısaca komple yaşlanma karşıtı bakım sağlayan VITAL Multi Active, cildini zamana teslim etmek istemeyen kadınlar için başarılı ürünler olmuş. Bu seride yer alan gündüz kremi, güneş koruma faktörü 12 sayesinde, zararlı UVA ve UVB ışınlarına karşı adeta bir kalkan görevi görüyormuş. İçeriğindeki soya özüyle, hücre metabolizmasını harekete geçiren VITAL Multi Active, cildin kolajen üretimini ve Hyaluronik Asit seviyesini artırmaya yardımcı oluyormuş. Kendi ağırlığının birkaç katı kadar nemi hapsedebilen Hyaluronik Asit, cildi derinlemesine nemlendirip derin kırışıkları doldururken, kolajen cilde elastikiyet ve sıkılık sağlıyormuş. Gece kremi gece boyunca cildin yenilenmesini destekleyerek dinlenmiş bir görünüm kazandırırken, göz kremi ise hassas göz çevresine özel bakım sağlıyormuş.  

Çıkışta bizlere hediye edilen ürünlerden gece kremini hemen denemeye başladım 5 gecede mücize olmasa da cildimin elastikiyetinde gözle görülür ve hissedilir bir değişim var. Gündüz kremi ve göz kremini ise kız kardeşime devrettim, o da deneyip bana gözlemlerini anlatacak.
Cilt bakım ürünlerinde en etkili sonuçların doğru kullanım ile 28 gün içinde alınacağını belirten Neşe Erberk; 120 yıl yaşamaya karar vermiş, hatta masada sohbetimize devam ederken beni de ikna etmeye çalıştı, “bundan sonraki 55 yılı daha eğlenceli ve bereketli yaşayacaksam neden olmasın” dedim 🙂


Modern Meyhanenin ilk örneği: Safi Meyhane

Geçtiğimiz günlerde Zarakol ekibinin davetlisi olarak pek keyifli bir etkinliğe katıldım. TURAD önderliğinde ve Yeni Rakı ana sponsorluğunda başlatılan Meyhane Modeli Projesi’nin, Modern Meyhane konsepti altındaki ilk örneği olan “Safi Meyhane” Şişhane metro çıkışında olması bakımından da benim için ayrı bir yere sahip. Trafiğe söylenmeden gidebileceğim, keyifle vakit geçirip, geç kalmadan da eve dönebileceğim bir mekan.
Uzun zamandır görmediğim dostlarla sohbet edip, yenilerini tanıyıp bir de üstüne enfes mezeler deneyimlediğim bir geceydi. Mey İçki Kategori Geliştirmeden Sorumlu Pazarlama Müdürü Ceylan Ayık kısa bir konuşma yaparak bizlere; Yeni Rakı’nın, kültür ve turizm alanında sayısız projeyi hayata geçirdiğini ve pek çok projenin de destekçisi olduğunu anlattı.
Meyhaneler gibi bir değerin standartlarını iyileştirmek ve yeni nesle bu zengin geçmiş ile Türkiye’nin yeme-içme kültüründeki yerini doğru bir şekilde tanıtmak ve yaşatmak amacıyla hayata geçirilen Meyhane Modeli Projesi’nde, sıfırdan bir mekan açmak isteyen ve/veya mekanının konseptini yenilemek isteyen profesyoneller hedeflenmiş. Modelin; biri klasik-vintage, diğeri ise modern iki versiyonu var.
TURAD’ın kurucuları, yazarlar, gazeteciler, aydınlar ve damak tadına önem verenlerin bulunduğu bir danışma kurulunun çalışmaları ile bugünlere gelen projenin modern meyhane konusunda ilk örneği olan Safi Meyhane; Türkiye’de TÜV sertifikası almak amacıyla başvuran ilk meyhane olma özelliğini de taşıyor.
O akşam ne kadar çok kadın müşteri olduğu hepimizin dikkatini çekti. Hatta asma kat gibi bölümde uzun bir masada kalabalık bir emekli kadınlar grubu vardı. Ustalıkla seçilen müzkler eşliğinde hepimizi hayran bırakacak şekilde eğlendiler. Eh bizlerin de “Beyoğlu’nda Gezersin” minvalli parçalara eşilk etmediğimiz söylenemez. Teşekkürler Zarakol ekibi harika bir geceydi. Bundan sonra yabancı konuklarıma meyhane kültürünü rahatça tanıtabileceğim keyifli bir mekan yarattığı için Yeni Rakı markası şahsında Mey İçki’ye de özellikle teşekkür ederim.


Adaletsizliklere Tepki Gösterin

“Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ama, adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır!..”
Elie Wiesel (Nobel Barış Ödüllü Profesör, Yazar, Aktivist)

Hemen her an yeni adaletsizliklerle karşılaştığımız günlerde, bu sözü kendimize hatırlatmak iyi olacak. Bu güzel sözü bir paylaşımıyla öğrenmemi sağlayan değerli dostum Pelin Akol’a teşekkür ederim.


Sonsuz Şimdide Olmak

“Serpe Diem Empes” Sonsuz Şimdide Olmak… Bu cümleyi ilk duyduğumda bir anlam verememiştim. Ne demek olduğunu kavrayabilmem, bir sürü yorucu ve üzücü deneyimden sonra gerçekleşti.
Sürekli hayatından yakınanları gördükçe “Sonsuz Şimdide Olmak” halinin ne kadar huzur verici olduğunu anlatmak istiyorum. Değişimle itişmek yerine kabullenmek, başa çıkamayacağını ve değiştiremeyeceğini bildiği zorluklarla didişmek yerine; derin bir nefes alıp “an” da kalmaya çalışmak daha huzurlu ve daha yaratıcı olmayı sağlıyor.
İnsan beyni inanılmaz detaylarla işlenmiş müthiş bir araç. Zihnimiz bize rahat vermemek için, ara vermeden çalışıyor.
İç sesinizi duymamayı denediniz mi? Hiperaktiviteyle baş etmeye çalışan ben ve benim gibiler için ne zor bir çalışma bilemezsiniz. Meditasyon çok sayıda kişi için huzur demektir. Benim gibi zihnini bastırmakta zorlanan biri için ise kafesinde koşturan hamster izlemek gibi. Nefesinize odaklanmak çoğu zaman işe yarıyor, deneyin. Olmadıysa da zorlamayın, o anda sizi ne mutlu edecek ise ona odaklanın. Birinin doğrusu, herkes için doğru olmayabiir.
Kendinizi sevmeye çalışmakla başlayın işe. Aynadaki sizden hemen hoşlanmayabilirsiniz, hatta ona çok kızabilirsiniz de. Sorun yok, adım adım ilerlemenin kimseye zararı olmaz. Beni tanıyanlar bilir, son yıllarda aldığım kilolar nedeniyle fotograf karelerinde yer almaktan hoşlanmıyordum. Sabahları aynaya bakmak bile istemediğim günler oldu. Sorunu çözüyor mu böyle davranmak, kesinlikle hayır. Bu noktada, iş hayatında yaptığımız gibi liste yaptım kendime; hoşlandığım ve hoşlanmadığım yanlarım, beğendiğim ve kızdığım huylarımı sıraladım. Sonra yavaş yavaş olumsuz olanların üzerlerinde çalışmaya başladım. Mucize olmuyor tabii, çaba harcamak gerekiyor, hem de çoook çaba harcamak. Aynada gördüğünüz kişiye gülümsemeye başladığınızda, işlerin kolaylaştığını görüyorsunuz.
Geçmiş yaşanmış bitmiş, geleceği bilemiyoruz ama şimdi sadece bizlere ait. Sonsuz şimdide olmaya çalışmak bazılarınıza saçmalamak gibi gelebilir, deneyin lütfen, ne kadar değiştiğinizi anladığınızda eski sizden eser kalmadığını da göreceksiniz.
2012 değişimlerin yılı, yeniliklere uyumlanmanın yılı, daha iyi insanlar olabilmeye çalışmanın yılı, yaşadığımız evreni yok etmek yerine iyileştirmeye gayret etmenn yılı. Mutsuzlukları görev edinmeyin, yaşadıklarınız için şükredin ve derin derin nefes alın ve “an” da kalın.
Serpe Diem Empes, Sonsuz Şimdide Olun…


Yakın Geleceğin Adresi: Avea Labs

Mart ayının son günü sabah erkenden yollara düşüp, teknolojik gelişmelerden haberdar olacağım bir toplantıya gittim. Kadıköy’de düzenlenen protesto yürüyüşünden haberi olmayan servis şöförünün yaptırdığı zorunlu sabah egzersizinden sonra, sevgili Burcu Şensoy’un güleryüzlü karşılaması ve diğer dostlarla hoşbeşe eşlik eden zengin kahvaltı büfesi, çekilen eziyeti unutturuverdi.
AveaLabs Müşteri Deneyim Merkezi; finanstan eğlenceye, akıllı evden akıllı şehire, eğitimden yerel yönetimlere uzanan birçok konsept uygulamanın yanısıra, Türkiye’nin ilk sanal asistanı “Rıfkı”nın da yer aldığı ve geleceğin teknoloji trendlerinin belirlendiği bir teknoloji üssü.
AveaLabs Müşteri Deneyim Merkezi’nin kuruluşunda 15 kişilik bir mühendis ekibi görev almış. Avea Teknoloji Merkezi’nde 1.5 milyon TL ekstra yatırımla kurulan Avea Labs içinde yer alan bölümler Mobil Finans, Alıllı Ev, Genç Alanı, Mobil Sağlık, Akıllı Şehir ve Türk Telekom grup şirketlerinin çözüm ve uygulamalarının yer aldığı bölüm. 
Yakında sıklıkla karşılaşacağımız NFC(Near Field Communication/Yakın Alan İletişimi) uygulamalarının yer aldığı Mobil Finans bölümünde hayatımızı kolaylaştıran uygulamaları izledik. NFC teknolojisine sahip kisoklardan elektrik, su ve doğalgaz faturalarımızı ödeyebileceğimizi, trafik borcu sorgulamalarımızın da yapılabileceğini öğrendik. Yeni nesil telefon seçerken NFC uygulaması olmasına dikkat edilmeli. Mobil finansta sergilenen ve restoranlarda yeni bir dönem başlatacak olan “dokunmatik restoran masası”na bayıldım. Garson beklemeden sipariş verebilecek, sipariş hazırlanırken mutfağı görüntüleyebilecek ve en harikası garson beklemeden hesap ödeyebileceğiz.   
Akıllı Ev bölümüne geçtiğimizde dinlediklerim; Minorty Report, Person of Interest ve Orwell’in 1984 nü hızla gözlerimin önüne getiriverdi. Siz eve yaklaşırken sizi tanıyan bir teknoloji hayatınızı müthiş kolaylaştıracaktır tabii, ama dinlerken epey ürkütücüydü 🙂 Buna karşılık, Avea 3G teknolojisi ile evin dışındayken dahi evinizi görüntüleyebilmek ve sabit hattaki görüşmenizi cep telefonunuza aktaran teknoloji ile konuşmanızın kaldığı yerden devam etmesi, televizyonunuzun sizi tanıyıp zevkinize uygun programı izlemenize hazır hale getirmesi epey cazipti.  
Genç alanı ise gerçekten eğlenceliydi. Bu donanım için canını verecek nice genç tanıyorum 🙂 Dokunmatik ekranlı eğlence masasında oyun oynayıp, fotoğraf çekip, çizimler yapıp mail atılabilirken, akıllı tabletler üzerinde kitap okunup, mobil eğitim ile cepten eğitim alınabiliyor, müthiş.  
Mobil Sağlık bölümünde; Mobil Tahlil, Akıllı Tansiyon Ölçer, Akıllı Tartı ile uzaktan mobil sağlık hizmetlerinin örneklerini izledik. Kişiler sağlık cihazlarından yaptıkları ölçümlerini, telefonlarından aile hekimlerinin sağlık sistemlerine gönderiyor, aile hekiminin olumsuz bir durum tesbit etmesi durumunda zaman kaybetmeden hastaya ulaşabiliyor. Dinlerken yine hem hayran olup hem de ürktüğümü itiraf etmeliyim. Big Brother’a el sallayalım 🙂  
Akıllı Şehir uygulaması da heyecan verici; tabii yararımıza uygulandığı sürece 🙂 Mesela toplu taşıma araçlarının turnikelerinde akbilin yerini NFC telefonlarının alması, otobüsünüzün kaç dakikada durağa geleceğini görebilmenizi sağlıyor. Avea hatlı telefon akıllı bilet olarak kullanılabilirken, cep telefonundan SMS atarak TL yüklenebiliyor. Akıllı belediye kapsamında tarihi mekanlara QR kod (karekod) konulması, parkların uzaktan izlenebilmesi gibi pek çok uygulamayı da Avea Labs de izledik.
Kısa dönemde hepsi  günlük hayatımızda yer alır bilemem ama, eve dönerken otobüs duraklarında gördüğüm reklamlarda, akıllı telefon markalarından biri NFC teknolojili olduğunu özellikle belirtmişti.


Yıldırım Çerman’a Veda


Bir yaz akşamı geç kararan bir havada Etiler’de Dünya pastanesi yanındaki duvara dizilmiş otururken dikkatimi çekmişti. Sırım gibi bir delikanlıydı, kat kat kesilmiş aslan yelesi gibi saçları, çelik gibi keskin bakışları, çakır gözlerine yayılan geniş gülümsemesiyle etrafta aklını başından almadığı kız yoktu.
O zamanlar 17 yaşındaydık ikimiz de. Hem aynı semtte oturup, hem de bir sürü ortak arkadaşa sahip olduğumuzdan sık sık aynı gruplarda birlikte vakit geçirirdik. Onun yanında hep bir başka alımlı kız olurdu ben de satranç arkadaşı ya da dert ortağı olurdum. Hydromel’e gittiğimiz zamanlarda da kız kardeşimi ve beni kollar, korurdu ona ne kadar hayran olduğumu bilmeden. Aradan yıllar geçti eğitim için yurt dışına gitti, oradan da mektuplar yazar, kızlarla olan maceralarını anlatırdı. Yurda dönünce gittiği askeri görevinden de beni eğlendiren ama kıskandıran mektuplar yollamaya devam etti.

Uzun zaman sonra bir akşam yine Hydromel’de karşılaştık, askerden dönmüş, kendi işinin başına geçmiş çalışıyordu. Uzun uzun sohbet ettik, eski günleri andık. Ertesi gün beni iş yerimden aradı “çıkışta birşeyler içelim mi” dedi ve sonraki günler de böyle devam etti. Yıllardır birbirimizin dert ortağı ve arkadaşı olmuştuk, sohbet zorluğu çekmiyorduk. Bir süre sonra ikimiz de arkadaşlık dışında duygularımız olduğunu fark ettik ve evlenmeye karar verdik.

Birlikte çok gezdik, eğlendik, sıkıntı çektik, sevdik birbirimizi ve harika bir evladımız oldu. 24 yıl sonra yollarımızı ayırdığımzda, kalbimi çok kırmış olmasına rağmen yine dost kalmıştık.   

Bu sabah; ben en eski ve en yakın arkadaşımı kaybettim, canımdan çok sevdiğim oğlumun babasını kaybettim, en önemlisi de bir zamanlar çok sevdiğim bir adamı kaybettim. Yaşarken bir türlü huzur bulamamıştı, umarım gittiği yerde huzurla ve ışıklar içinde uyur.


Viski Hakkında Bütün Merak Ettikleriniz Burada

Sizlere bu yazımda; okurken eğleneceğiniz, hem de arkadaşlarınız arasında Viski uzmanı olarak saygı görmenizi sağlayacak bir adresten söz etmek istiyorum: Viski Kulübü… Bu adresi sık kullandıklarınıza ekleyin derim.
Viskinin ana vatanı neresi? Viski adı nereden geliyor? Nasıl içilmeli? gibi sorular zaman zaman çoğumuzun aklına takılmıştır. Can arkadaşım Tuğçe Esener ‘in ajansı SuperBeta ekibi, aylarca uğraşıp bizler için harika bir kaynak yarattılar. Viski Kulübü web sayfası için Pernod Ricard’ın ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta pek keyifli bir de etkinlik düzenlediler. Cezayir Restaurant’ta sıcak bir ortamda hem viski tadımı, hem bilgilenme, hem de dostlarla hasret giderme şansı yakalamak pek hoştu. 1997 yılında Dublin’e gidene dek, viski benim pek de yanına yanaştığım bir içki değildi. Orada bir tadım etkinliğinde denediğimde, viskinin tadı yıllardır itici bulduğum içkiden epey farklıydı. Chivas Marka Elçisi Selçuk Ramazanoğlu’nun tadım konuşmasını izlerken o günleri yeniden anımsadım.   

Viskiyi sek içmekte zorlanırsanız, gül yaprağında çiy tanesi kadar su eklersek, hem aromalarını en yoğun şekilde hissedeceğimizi, hem de içiminden daha keyif alacağımızı belirtti Ramazanoğlu.
Satın aldığınız viskinin içinde 10, 15, 20 yıl yıllandırılan viskilerden oluşan bir karışım varsa, şişenin üzerinde viskinin 10 yıllık olduğu yazarmış. Şişelendikten sonra ise viskinin yıllanma süreci sona erermiş. Bu yüzden satın aldığınız bir viskiyi bekletmeniz onun daha da yıllanmasını sağlamazmış haberiniz olsun.
Viski Kulübü adresinde okuduklarım arasında en çok ilginmi çekenlerden biri de İngilizce’de yalnızca İskoç viskisine has bir ölçü birimi olması: A dram of Scotch. Bu ölçü kişiden kişiye değişse de,“bir duble”ye eşit olacağını söylemek mümkünmüş. Tıpkı dubledeki gibi, “A dram of Scotch”un ölçüsü de servis eden kişinin cömertliğiyle doğru orantılıymış.

Viskinin ana vatanının İrlanda olduğu çok kişinin malumudur da, şişe üzerinde “whisky” yazıyorsa İskoçya, Kanada veya Japonya’da üretildiğini, eğer “whiskey” yazıyorsa da İrlanda veya Ameika’da üretildiğini bilen azdır. Bundan sonra içtiğiniz şişeye daha dikkatle bakacağınızdan eminim.

Haydi şimdi BURAYA tıklayarak, siz de Viski Kulübü’nun tutkunları arasına katılın.


Da Vinci Learning Kanalı, öğrenmeyi eğlenceye dönüştürüyor

Geçen hafta; başarılarını takip etmekten mutlu olduğum manevi çocuklarımdan Müge Doğrular’ın şirketi 11 Digital‘in davetlisi olarak Da Vinci Learning Türkiye hakkında bilgi almak üzere anne bloggerlar ile birlikte Astoria’daydım.    Güleryüzlü karşılamasıyla sevgili Pınar Yumuşak beni Da Vinci Learning Türkiye Temsilcisi Banu Canözkan ile tanıştırdı. Anne bloggerlar ile selamlaşıp, önceden tanıma şansı elde ettiklerimle hal hatır sorduktan sonra sıra geldi Banu Canözkan’ın konuyla ilgili olarak verdiği bilgileri dinlemeye.

Aileler ve çocuklar için interaktif, güvenli, eğitici ve eğlenceli bir televizyon izleme deneyimi sunan Da Vinci Learning Kanalı, öğrenmeyi zevke dönüştüren eğitim anlayışıyla programlar hazırlıyormuş. Canözkan’ın anlattıkları arasında benim en ilgimi çeken cümle “Türkiye’deki çocukların yepyeni bir görsel tecrübe edinmesi, dünyanın nasıl işlediğini öğrenmesi ve en önemlisi aile içindeki paylaşımı artırarak bunun zevkine ailece varmalarına yönelik programlar sunmaları” oldu.
Tüm aile bireyleri için eğlendiren ve eğlendirirken öğreten bir tv izleme deneyimi sunan Da Vinci Learning Kanalı, bu misyon ile 24 saat yayın yapan tek kanalmış. Da Vinci Learning, çocukların bilgi dağarcığını geliştiren, merak uyandıran ve uzmanlar tarafından tüm dünyadaki içerik sağlayıcılar arasından özenle seçilen programları içeriyormuş. Hikayesel anlatım metodları kullanılarak sunulan programlar, çocukların ihtiyaçlarına, seviyelerine ve günlük ihtiyaçlarına yönelik hazırlanıyormuş. Da Vinci Learning, şiddet içermeyen programlarıyla ebevyn ve çocuklar arasındaki iletişimi ve interaktiviteyi geliştirmesinin yanı sıra, bilgi ve kültür seviyesini artırmaya özen gösteriyormuş.
D-Smart 72. kanaldan izleyebileceğiniz Da Vinci Learning’de çocuk ve belgesel kanalları birleşmiş durumda. Sevimli Fare Marvi Hammer, Arka Bahçe Bilimi, Zaman Yolcuları gibi ilginç programların detaylarına ve daha pek çok bilgiye BURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.

 


Buzbağ, Efsane Gurmelerini Arıyor

Geçtiğimiz günlerde gelen bir mesajla hoş bir etkinliğe katılma şansına sahip oldum “Efsane Gurmelerini Arıyor”. Friendfeed ve Facebook üzerinden paylaşımlarını izlediğim Buzbağ Şarapları; yazılarını okuyup sevdiğim, hemen hepsini de tanıma şansı bulduğum blog yazarları moderatörlüğünde bir dizi etkinlik düzenliyordu. Sevgili Ayşem Öztaş’ın moderatörlüğünde yapılacak olana ben de katılma şansı buldum. Levent Köşebaşı Restaurant’ta kalabalık bir grupla birlikte, güleryüzlü evsahiplerimizin sohbetleriyle vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız harika bir gece geçirdik.
Kayra Wine Center Eğitim Müdürü Ayça Budak’ın şarap-yemek uyumu konusunda özenle tek tek verdiği detayların hepsini bir kayıt cihazım olsaydı da kaydedebilseydim keşke.
Buzbağ Şarapları Türkiye’nin en köklü markalarından biri, Elazığ yöresinde yetişen Öküzgözü ve Diyarbakır yöresinde yetişen Boğazkere üzümleriyle Elazığ’da üretiliyor. Buzbağ, adını Harput yöresinde Buzluk Mağaraları’ndan almış. Dünyanın en ünlü şarap yazarı Hugh Johnson; Şarap Ansiklopedisi’nde “Eğer Nuh’un Ağrı Dağında ekilen üzüm bağları ilk bağlar ise ,Türkiye’nin şarabın anavatanı olduğunu ileri sürmesi doğaldır” demiş.
Peynir tabağı ile tatmamız için hazırlanan Buzbağ Beyaz ve Mezeler ile birlikte içmemiz için sunulan Buzbağ Klasikle başladık tatmaya. Beyaz şarabı peynir, çerez ve cipsle tüketmeyi pek severdim eskiden, o akşam yeniden bana güzel günleri hatırlattı damağımda kalan lezzet. Buzbağ Klasik müthiş bir kırmızı şarap, Türkiye’nin en çok tercih edilen Öküzgözü ve Boğazkere kupajı olduğunu öğrendim. Uzun süredir dostlarla yenen yemeklerde veya akşam gidilen yerlerde rakı içerim. Öğle yemeği veya bir kokteylde şarap içmem gerekirse genellikle sonuç hüsran oluyordu. Genzimi yakan, dilimi kabartan şaraplar nedeniyle içemez olmuştum. Mezeler ile pek yakışan Buzbağ Klasik benim favorim oldu. Daha sonra ara sıcaklarla beraber Buzbağ Elazığ Öküzgözü denedik, o da pek lezizdi ve damakta bıraktığı tad çok hoştu. Zannetmeyin ki sadece yedik içtik, konuklar birbirleriyle tanıştı, hatta şakalaştı bile ilerleyen saatlerde. Herkesin farklı alışkanlıkları ve damak tadları Buzbağ sayesinde ortak noktalarda buluşuvermişti sanki. Etlere geçildiğinde, bir başka müthiş lezzetle tanıştım Buzbağ Rezerv mutlaka deneyin derim. Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin kupajıyla üretilen Buzbağ Rezerv 3 rekolteye sahipmiş. 2004 rekoltesinde böğürtlen ve tarçın aromaları baskınken; 2005 rekoltesinde olgun çilek, nane ve kahve aromaları dikkat çekiyormuş; 2006 rekoltesinde ise karadut, yasemin, sedir ağacı ve ardıç aromaları ön plana çıkıyormuş. Şarapseverlerle buluşmadan önce 24 ay meşe fıçıda dinlendiriliyormuş.

Konukların çoğundan saklama konusunda sorular geldi doğal olarak. Ayça Hanım’ın önemle üzerinde durduğu konu odanın ısısı idi. Yatay olarak saklamayı öğrenmişiz hepimiz ama ısı konusunda pek de dikkatli olmadığımızı öğrendik o akşam 🙂 Özellikle biz Türklerin çok sıcak evlerde yaşadığından bahsedilince, son günlerde satışa sunulan değişik marka şarap dolaplarını hatırlattı konuklardan biri.
Gecenin sonunda moderatörümüz sevgili dost Ayşem Öztaş’ın el emeği biscottilerle uğurlandık evlerimize.
Teşekkürler Kayra ekibi, teşekkürler Zarakol ekibi, Köşebaşı da tam kadro aferini hak etti ve tabii teşekkürler Ayşem Öztaş.


Kaostan Uzak Durun

“Türkiyenin gerçek anlamdaki tek aksiyon filmi”… basın bültenlerinde yer alan bu iddialı cümleyle, sağda solda haber olan Kaos Örümcek Ağı filmine gidecekleri kötü bir sürpriz bekliyor. Yabancı aksiyon filmlerini ve dizilerini sıklıkla izliyorsanız, bilgisayar oyunlarını keyifle oynamışsanız bu filme katlanmanız çok zor.
Sıradan izleyiciler, hatta daha da açık yazayım mafya dizilerine tutkun 9-15 yaş arası ergenler izler ve hatta beğenirler de. Siz siz olun, hislerinize güvenin ve çok değer verdiğiniz biri de davet etse bu filme gitmeyin.
Çok rica ediyorum “Türk sinemasına ve yönetmenlerine haksızlık ediliyor” bık bıkları da etmeyin. “Piyasada mafya dizileri ve vurdulu kırdılı filmler iş yapıyor, bir tane de ben çekeyim” mantığıyla işe girişip, eline yüzüne bulaştıran birilerine destek vermek, sinemaya gerçekten emek verenlere haksızlık olur.
Eh be kardeşim, eline güncel bir konu gelmiş, güzel işlenebilecekken sen ne demeye Matrix çakması, ilkokul çocuğu kompozisyonu tadında aksiyon sahneleriyle işi berbat ediyorsun. Oyuncu kadrosu desen daha da vahim. Her biri tek tek başka işlerde iyi sonuçlar vermiş olabilirler, kabul ediyorum. Ama burada olmamışlar, hele Cemal Hünal nasıl sırıtmış anlatmam mümkün değil. Tiyatrocular, dizi oyuncuları hepsi dökülmüşler.
Film yönetmek bir meziyettir, herkes yönetemez. Kafanız karışıksa sonuç daha da beter oluyor. “Oraya bir ateş topu, bir de yağmurlu sahne koyalım iyi gider, şuradan kanlar fışkırsın, sen iki uçan tekme savur, sen deriiin derin bak” demekle olmuyor bu işler üzgünüm.
Lütfen dersinizi iyi çalışın; sinemaya gönül ve emek vermiş çok sayıda değerli sinema insanına, yaptığınız kötü işlerle haksızlık etmeyin.


Sayfalar:1...30313233343536...61