:::: MENU ::::

#LGG3 Akıllı Sadelik Kavramıyla Gönlünüzü Çelecek

LG salon

Geçen hafta LG Electronics tarafından dünyanın pek çok şehriyle eşzamanlı olarak düzenlenen bir etkinlikte, firmanın yeni amiral gemisi LG G3 ile tanışma şansı buldum. 5.5 inçlik ekranıyla, 13.0 MP arka, 2.1 MP ön kameralarıyla, 2560×1440 çözünürlüğüyle tanıtıma katılan konukların çoğunun bir an önce test etmek istediği bir ürün oluvermişti G3.

LG G3 simple specUzun zamandır görüşme fırsatı bulamadığım çok sayıda dostla hasret giderdiğim bu şık ve özenle hazırlanılmış etkinlikte; LG Electronics Orta Doğu ve Africa Bölgesi Başkanı Kevin Cha bizlere Türkiye’nin bölgedeki en büyük ülkelerden biri olduğunu ve teknoloji potansiyeliyle diğerlerine örnek olduğunu söyledi. LG G3’ü geliştirirken kullanıcıları düşünerek daha sade bir kullanım sunduklarını, böylelikle, en kolay ve en iyi teknolojiyi tüketicileriyle buluşturarak sektöre yeni bir boyut kazandırmayı hedeflediklerini belirtti.
Akıllı Sadelik kavramını hayatımıza sokacak olan LG G3; %75 oranında yazım hatalarını azaltan, daha hızlı ve hatasız şekilde yazmaya imkan veren ve yazma alışkanlıklarımızı analiz eden akıllı klavyesiyle Senden Öğreniyorum konseptine sahip. Kullanıcının davranış ve alışkanlıklarına göre öneriler sunabilen Akıllı Bildirim özelliği, yağmurlu havada yanınıza şemsiye almanızı bile öneriyor. Akıllı Güvenlik özelliği de gizli dosyalarınızın korunması amacıyla geliştirilmiş. Content Lock özelliği ise telefonu bilgisayara bağladığınızda kişisel dosyalarınızın güvende olmasını sağlıyor.

LGG3 images

Cep telefonu kameralarındaki gelişmelerle artık herkes fotograf çekme keyfi yaşıyor. LG G3 ün gelişmiş 13 MP OIS kamerası, Laser Auto Focus ile önemli anları ölümsüzleştirirken, az ışıkta bile Laser Beam mesafeyi ölçerek mükemmel bir sonuç almanızı sağlıyor. LG G3 siz telefonu tutarken odağı koruyor, fotoğraflardaki bulanıklık azalıyor, videolarda da daha az titreşim oluyor.
Bir müjde de “selfie” meraklılarına; LG G3; 2.1 MP ön kamerası ile net ve kolay ‘selfie’ çekim imkanı sunuyor. Telefonun hiçbir yerine dokunmadan sadece bir el hareketiyle 3 saniye içinde mükemmel bir selfie çekebilmek artık mümkün.
Metalik siyah, parlak altın, ipeksi beyaz, menekşe moru, bordo olmak üzere 5 farklı renkte piyasaya sunulacak olan LG G3, ince yapısı ve ergonomik tasarımı ile tek elle sorunsuz bir kullanım sunuyor.
Stil sahibi çok sayıda aksesuarıyla da göz dolduran LG G3 ün HBS-900 kodlu LG Tone Infinim isimli bluetooth kulaklığını da denemelisiniz, kesinlikle standartların ötesinde bir ses kalitesine sahip diyebilirim. Kimin aradığını söyleme özelliğine de sahip olan bu müthiş aksesuara bayıldım.
Yeni dış tasarım ve grafikleri ile minimalist bir kullanıcı ara yüzünü benimseyen LG G3 ile tanışmak istiyorsanız 9 Haziran – 4 Temmuz arasında Kanyon’da kurulacak özel alana uğrayıp telefonun tüm özelliklerini detaylı olarak inceleyebilirsiniz.

kulaklik

Bu güzel geceye beni davet eden Soda Medya ekibine, bizlere eğlenceli bir deneyim ve keyifli bir akşam yaşatmak için uğraşan harika ev sahiplerimiz LG Electronics ‘in güler yüzlü zarif yöneticilerine ve emeği geçen diğer paydaşların hepsine çok teşekkür ederim. Geceye katılanlara armağan edilen HBS-730 bluetooth kulaklığımla büyük aşk yaşadığımı da mutlaka eklemeliyim 🙂

LG G3 Teknik Özellikler:

Ÿ  İşlemci: Qualcomm Snapdragon™ 801 (2.5GHz Quad-Core)

Ÿ  Görüntü: 5.5 inç Quad HD IPS (2560 x 1440, 538ppi)

Ÿ  Hafıza: 16/32 GB eMMC ROM / 2/3GB DDR3 RAM / microSD slot (128GB max)

Ÿ  Kamera: Arka 13.0MP with OIS+ and Laser Auto Focus / Ön 2.1MP

Ÿ  Pil: 3,000mAh (removable)

Ÿ  İşletim Sistemi: Android 4.4.2 KitKat

Ÿ  Boyut: 146.3 x 74.6 x 8.9mm

Ÿ  Ağırlık: 149g

Ÿ  Network: 4G / LTE / HSPA+ 21 Mbps (3G)

Ÿ  Bağlantı: Wi-Fi 802.11 a/b/g/n/ac, Bluetooth Smart Ready (Apt-X), NFC, SlimPort, A-GPS/Glonass, USB 2.0

Ÿ  Renk: Metalik Siyah, Parlak Altın, İpeksi Beyaz, Menekşe Moru ve Bordo


3 Haziran Emir Cerman’ın Doğum Günü…

Emir Cerman Yedi tepeden yedi kitaya konser

Bundan 30 yıl önce, 1984 yılının güzel bir pazar günü, 9 aylık heyecanlı bekleyişin sonunda, biricik oğlum Emir ’i kucağıma aldığım gündü. Sabaha karşı başlayan küçük gaz sancısını andıran ağrıların doğum sancısı olduğunu anlamam pek zor olmuştu. Nereden bilebilirdim, bu benim ilk bebeğimdi. Filmlerde izlediğimiz kadınların “amanın yetişin yandıım öldüüm” diye bağırdıkları türden ağrılar da değildi.

Oturduğumuz çatı katının boğazı gören manzarasına bakarak terasta dakikalarca yürüyüp, hala “gaz” dan kurtulamayınca saat tutmak aklıma gelmişti. Tabii ağrı aralarının 5 dakikada bir olması kafamda şimşekler çaktırmış, hemen günler öncesinden hazırladığım küçük bavulu kapının dibine koyup beklemeye başlamıştım.Ne mi bekliyorum  “haydi vakit geldi” dediğimde aynı filmlerde görülen tepkiyi veren kocamın telaşla hazırlanmasını 🙂 Evet sonunda tam hazırlanıp kapıya çıkarken asansör bizim katta durdu ve içinden o anda en son görmem gereken kişi babam çıkmaz mı, haydi bakalım bir şey anlamasın diye tornistan eve geri dönüş ve “kahve içer misin babacığım” sorusuna verdiği cevabı duymadan mutfağa kaçış ve ağrıya katlanmak için nefes egzersizi yapmaya devam.

O günlerde kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle ani üzüntüler yaşamaması gereken annemin kulağına gitmesin diye babama binbir şaklabanlık yaptım. Adamcağızın da keyfi yerinde, anlatıyor da anlatıyor. Ben ise ne oturabiliyorum ne kalkabiliyorum, durum git gide vahimleşiyor. En sonunda aklıma, bir arkadaşımızın bizi kahve içmeye davet ettiğini söyleyip müsaade istemek geldi. Tabii bavulu almadan birlikte indik asansörle. O evlerine yürüdü, ben arabaya attım kendimi, kocam son hızla geri çıkıp bavulu aldı ve nihayet yola çıktık. Hastaneye girdik, ilk kontrol yapıldı, beni bir odaya aldılar ve sürpriz, sancılarım duruverdi. O kadar kasmışım ki kendimi, ortalık süt liman. Hemen doktorumu aradılar, kadıncağız tatili nedeniyle Tuzla’daki kardeşine ziyarete gitmiş. Bana ” Zeynep Doktor seni tekrar kontrol edecek ve bana durumu bildirecek gerekirse eve gidersin” der demez, can havliyle haykırdım “kesinlikle olmaz. Eve girince bir daha çıkamayabilirim, bakarsınız yine babam uğrar, ben en iyisi şurada bekleyeyim” dediğimde, akşamüstüne doğru geleceğini söyleyip beni rahatlattı.

Saatler geçmek bilmiyordu, gazeteler, magazinler, TV programları vs derken nihayet doktorum geldi ve kontrolü bitince de müjdeyi verdi “haydi hazırlan suni sancı ile başlayacağız” bende bir sevinç bir sevinç. Yaşlı bebek hemşiresi elinde lavmanla gelene kadar da keyfime diyecek yoktu 🙂 Bundan sonrası hızlandırılmış film gibiydi. Suni sancı ile normal sancı arasındaki tek fark sadece süreleri, buna inanın, acı aynı derecede can yakıcı. Nasıl bir acı diye merak ediyorsanız şöyle diyebiliriz; şiddetle bağırsaklarınız bozulmuş ama asla çıkış yolu yok, hayal edebildiniz mi ağrının şiddetini? Bütün bu keşmekeşte bana can yoldaşlığı eden arkadaşım Jale de ikinci bebeğine hamileydi “ya ben bu fasılları unutup neden tekrar hamile kalmışım” demez mi, onca can acısına rağmen gözümden yaşlar gelerek gülmüştüm.

Sonunda, “vakit geldi” diyerek beni sedyeye koyup doğumhaneye doğru yola çıkardılar. İşte o an yaşanan acı, ağrı her neyse sanki bir anda hafifledi, kaybolmadı, ama aylardır heyecanla beklediğim bebeğime kavuşacağım anın yaklaşmış olması fikri harikaydı.

Doğumhanede yattığım yerin tam karşısında kocaman bir saat vardı. Oğlumun doğduğu ve sağlam olduğunun söylenmesi sırasında saat tam 18.05 idi. Yer yüzündeki hiç bir örnek o anda hissettiklerimi anlatmaya yetmez.

Canım oğlum; iyi ki doğmuşsun, teşekkür ederim beni hep mutlu eden ve gururlandıran bir evlat olduğun için. Doğum günün kutlu olsun, karşına hep iyi insanlar çıksın, yaşayacağın her gün bir öncekinden daha mutlu olsun, bedenin ve ruhun her daim sağlıklı olsun, ihtiyacı olanlarla sevgiyle paylaşacağın kadar da çok paran olsun.

 


Depreme Hazırlıklı Olun!

Aksigorta’nın AKUT’la birlikte; toplumumuzu başta deprem olmak üzere sel ve yangın gibi doğal afetler konusunda bilgilendirmek üzere 2010 yılında başlattığı ve 5 yıllık kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak tasarladığı “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. ve son etabı Sabancı Müzesi’nde.

akut tir

“Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. etabı boyunca; Aksigorta’nın deprem tırı Sabancı Müzesi’nin bahçesinde olacak. Müze’nin ziyaretçilerine ve İlköğretim öğrencilerine 30 Haziran’a kadar G Force deprem simülatöründe 1999 yılında yaşanan 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi yaşatılarak, konunun önemine bir kez daha vurgu yapılacak. “Güvenli Oda” ve “Güvenli Olmayan Oda” olarak iki farklı bölümün bulunduğu deprem tırında eşyaları sabitlemek gibi alınabilecek basit önlemlerin önemine dikkat çekilecek.

aksigorta_akut(1)

Binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz 1999 Marmara ve ardından yaşanan depremlerde, afetler konusunda bilgi yetersizliğinin, kayıpları daha da artırdığı gerçeğinden yola çıkılarak tasarlanan ve uygulanan “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin ilk 4 yılında 52 il, 174 ilçede toplamda 5.4 milyon kişi “Hayata Devam” demiş. 700 bine yakın öğrenciye ulaşılan kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 60 bin kilometre yol katedimiş, eş zamanlı olarak sosyal medyada gerçekleştirilen çalışmalarla da 1.4 milyon kişi bilgilendirilmiş.

guvenlik1(1)

“Hayata Devam Türkiye” projesi, geçtiğimiz 4 yıl içinde 3 kez ödülle taçlandırılmış. 2013 yılında 2.400 başvurunun yapıldığı SABRE ödüllerinde Türkiye’den Altın SABRE 2013 ödülünü alan “Hayata Devam Türkiye” Projesi; aynı yıl Stevie 2013 Uluslararası İş Ödülleri’nde de bronz ödüle layık görülmüş. “Hayata Devam Türkiye” Projesi, 2012 yılında da Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen ve Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan Altın Pusula Ödülleri’nde Kurumsal Sorumluluk-Eğitim kategorisinde en iyi proje ödülünü almış.

Deprem konusunda hem çocuklarınızı bilgilendirmek, hem kendi bilgilerinizi tazelemek, hem de bu sıcak günlerde Sabancı Müzesi’nin muhteşem bahçesinin keyfini çıkarmak için mutlaka uğrayın.


Fargo Televizyon Dizisi Olmuş, Pek Güzel Olmuş

2014 Winter TCA Tour - Day 6

Coen kardeşlerin 1996 yapımı kült filmleri Fargo; FX kanalı ve MGM işbirliğiyle 10 bölümlük dizi olarak ekranlarımıza konuk oluyor. Filmin oyuncu kadrosu muhteşemdi, dizinin oyuncu kadrosu da hiç aşağı kalmıyor. Efsane oyuncular Billy Bob Thornton ve Keith Carradine, sevimli Dr.Watson’umuz ve sarsak Hobbit’imiz Walter Freeman, her kılığa girebilen Oliver Platt, oyunculuktan yana nasibini alamamış olmasına rağmen yılmadan deneyen Colin Hanks, Private Practice ve Grey’s Anathomy izleyicilerinin hemen tanıyacağı Kate Walsh, arıza tiplerin vazgeçilmez ismi Adam Goldberg, çocuk oyunculuktan genç kızlığa koşan Joey King ilk 3 bölümde gözüme ilişenler. Tabii dizilerden aşina olduğumuz daha pek çok oyuncu var.

Fargo_CL_0871.JPGGenellikle kanlı sahneler olan dizileri izlemekten kaçınırım, ama Freeman/Thornton işbirliği fikri çok çekici geldi ve 3 bölümü üst üste izleyiverdim. Heyecanla dördüncü bölümü bekliyorum. Filmi ezbere bilmem heyecanlanmamı engellemiyor 🙂 Yine de filmi izlemiş olanlara; bildiklerini unutup, diziyi ilk kez görür gibi izlemelerini öneriyorum.
Filmle ilgili detaylar için BURAYA tıklayınız.


50.Diyabet Kongresi Antalya’da Başladı

kongreGeçen hafta 50.Ulusal Diyabet Kongresi basın toplantısında konuyla ilgili pek çok bilgi dinledim. Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Hasan Ilkova, Türkiye Diyabet Vakfi Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, 50. Diyabet kongresi Genel Sekreteri Prof. Dr. Demet Çorapcıoğlu, 50. Diyabet kongresi Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Uysal’ın katılımlarıyla gerçekleşen toplantıda Türkiye’de diyabet farkındalık oranının %37 olduğunu öğrendim. Ürkütücü bir rakam. Toplumun %70 inin şişman olması farkındalığı arttırmamış ne yazık ki. %53 gövdesel şişman bireylerin büyük bölümü kadınlar. TURDEP çalışmasında 20 yaş üstü farkındalık oranı % 14, diyabetli olmayanlarda ise % 25. Hızla yayılan bu hastalık, yani insülin direnci şişmanlığın da % 80 nedenini oluşturuyor. Diyabet adayı olan % 50’lik kesimin, sadece %20’sinin hastalık hakkında fikri var. Hürrem’in yüzüklerini ve saç rengini takip etmeyi çok daha önemseyen hemcinslerimin varlığını bilmek iç acıtıcı. Her gün ekranlarda, dergilerde, alışveriş noktalarında hepsinden önemlisi okul kantinlerinde albenili ambalajlarıyla şeker, mısır şurubu, aspartam gibi katkı maddeleriyle dolu içecekler, gıdalar ve şekerlemelerin tehdidi altındaki yeni nesilden de, diyabet konusunda bilinçlenmesini beklemek abesle iştigal bana göre. Hal böyle olunca da kısır döngü devam edecek ve olanları keyifle izleyen global markalar ile büyük ilaç devleri el ele kolkola karlarını katlamaya devam edecekler.
Glaucometer for Measuring Blood SugarDiyabet tedavisi multidisipliner bir tedavi. Türkiye’de 7 milyon olduğu düşünülen diyabetli grubun farkındalık ve tedavisinde özellikle aile hekimlerinin rolü çok büyük. Aslında özellikle tip II diyabet 1. basamakta çözülebilir. Ekipte diyabet hemşiresi ayrıca önemli rol oynuyor. Diyabet hemşireliği son bir kaç yıldır mesleki olarak tanımlanmış ve diğer hemşireler arasında uzmanlaşmış durumda. Aile hekimlerine düşen her 3000 kişiden en az 200 kişinin diyabetli olduğu düşünülürse aile sağlığı merkezlerine de diyabet hemşiresi zorunlu hale geliyor. Diğer önemli grup ise diyetisyenler. Ne yazık ki bu önemli çalışma için sayıları çok yetersiz. İstanbulda’ki aile sağlığı merkezlerinin sadece 10-15’inde diyetisyen bulunuyor.
Diyabetin multidisipliner olduğunu kanıtı olan diğer veri de bir çok hastalığın 1 numaralı nedeni olması; Kardiovasküler hastalıklar, miyokard enfarktüs, felç, 20 yaş üstü körlük, trafik kazası dışındaki bacak ampütasyonları, hipertansyon, ağız sağlığı sorunları gibi.
Diyabet insülin salgı bozukluğu ve buna bağlı olarak kan glukoz düzeyi yükselmesi ile kendini gösteren, karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozuklukları ile seyreden kronik, yani yasam boyu suren bir hastalık. İyi tedavi edilmediği takdirde, kalıcı organ hasarları bırakabilen, kalp ve damar hastalıklarından ölüm riskini artıran bir hastalıktır. Diyabet tedavisi ile ilgili yapılan klinik araştırmalar düzenli ve dikkatli glukoz ayarının diyabetin göz, böbrek ve sinir sistemine ilişkin komplikasyonlarını bir oranda önlediğini göstermiş. Yine bu çalışmaların kısa dönem sonuçları kalp damar hastalıklarını sayısal olarak azalttığını göstermiş ancak bu azalma istatistiksel olarak anlamsız bulunmuş. Bu çalışmaların sona erdirildikten sonra uzun dönem sonuçlarına bakıldığında kalp damar hastalıklarının ve ölüm oranının azaldığı saptanmış.
Kongre boyunca diyabetin nedenleri ve oluş mekanizmaları üzerinde durulacak ve diyabetin tedavisinde yeni bilgilerin etkileri konuşulacak. Diyabetin tedavisinde kullanılan insülin tedavisindeki yenilikler ve yeni insülin preparatları ve yeni kullanım şekilleri kongre bilimsel programında yer alacak. Diyabet tedavisinde özellikle inkretinler adı verilen bağırsak hormonlarının tedavideki yeri tartışılacak, yeni insülin verilme yolları (örneğin solunumla alınan ve oral yoldan alınan insülinler), pankreasın insülin salgılayan beta hücresinin ömrünün uzatılması ve yeni tedavi beklentileri üzerinde durulacak.
Obezite ve diyabetin tedavisinde artık daha fazla konuşulup tartışılan bariatrik cerrahi ile ilgili bir panelde bu tedavi şekli tartışılacak. Yaşlılarda diyabetin tedavisindeki farklılıklar tartışılacak ve hipogliseminin önemi üzerinde konuşmalar yer alacak. Gebelik Diyabeti tartışılacak diğer önemli bir konu olarak programda yer alıyor.
23-27 Nisan tarihleri arasında Antalya’da yapılacak kongre ile ilgili daha detaylı bilgilere BURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Hepimize Kutlu Olsun

Bu sabah çocukluğumdaki gibi heyecanla uyandım. Rahmetli dedemle birlikte Taksim Meydanı’na gider törenleri izlerdim çocukken. Uzun zamandır öyle görkemli kutlamalar ve törenler yapılmıyor artık, yasak. Hatta bir Taksim Meydanı da yok, vatandaşa yasaklanan beton yığını bir zevksizlik örneği var.

Atatürk
İçinizdeki çocukla birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı gönlünüzce kutlayın lütfen. Çocukları olanlar özellikle sizler; haydi en güzel giysilerinizi geçirin üzerinize ve çıkın dışarıya. Havanın güzelliğinden de yararlanıp çocuklarınızla çocuk olun, onlara bu bayramın önemini ve neden çocuklara armağan edildiğini mutlaka anlatın. Ülkenin durumundan endişe ettiği hakkında sürekli söylenen ebeveynler özellikle sizler haydi kımıldayın; kapın çocuğunuzu torununuzu çıkın dışarı, hem ona hem kendinize hatırlatın çocukluğunuzu. Varsın resmi kutlamaların önünü kapasınlar; parklar, deniz kenarları hala bizim. Hep hatırlayalım ve hatırlatalım:
“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “
25-26 Nisan 1922 Atatürk


Spidey İle İkinci Kez Buluştuk

Bu sabah öngösterimle izleme şansı buldum “The Amazing Spider-Man 2™/İnanılmaz Örümcek-Adam 2″ filmini. İkinci filmle bir kere daha karar verdim; en sevdiğim Spidey, bu duygusal ve esprili Spidey. İlk filmin başlarında “bu çocuk gerçekten örümcek gibi incecik ve çelimsiz” diye düşünsem de filmin ilerleyen dakikalarında keyifle izlediğim yeni bir Spidey’im olmuştu.

spidey1
Yönetmenliğini Marc Webb’in yaptığı ikinci film, yine heyecanlı sahnelerle dolu. Spidey olmaktan büyük keyif alan Peter için, hiçbir his gökdelenler arasında salınmakla, bir kahraman olmayı benimsemekle ve Gwen’le zaman geçirmekle bir değil. Bu filmde yeni düşmanlar çıkıyor karşısına. Jamie Foxx’un canlandırdığı Electro müthiş bir ekibin emeğinin ürünü. VFX ekibi o kadar başarılı ki, bir anda elektrik sizi de çarpacak gibi hissediyorsunuz.
Peter’ın çocukluk arkadaşı ve Oscorp’un varisi Harry (Green Goblin) rolündeki Dane DeHaan’ı uzunca bir süre “bu çocuğu nereden hatırlıyorum” hissiyle izledim. Filmden çıkınca, imdb sağolsun hatırlatıverdi 🙂 Üçüncü filmde yeniden karşılaşacağız sanırım.

spidey
Hans Zimmer, Pharrell Williams ve Johnny Marr’ın yer aldığı The Magnificent Six imzasını taşıyan müziklerle de, filmin normalden uzun süresinin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Bu haftasonu; kiminizin içindeki çocukla, kiminizin de kendi çocuklarıyla keyifli vakit geçirmek için iyi bir seçeneği var. Filmle ilgili daha fazla detaya ulaşmak ve fragmanı izlemek isterseniz BURAYA tıklayın.

Hepinize iyi seyirler…


Kanser bize yetişmeden… Yürümeye var mısın? #Lösev

Kanser bize yetişmeden… Yürümeye var mısın?

losev

 

ANKARA: Saat :10.30 | Eymir TRT Girişi 
0312 447 06 60 | 0532 723 04 44

İSTANBUL: Saat :11.00| Caddebostan Sahil
0212 268 68 68 | 0530 936 33 22

İZMİR: Saat :11.00 | Karşıyaka Anıtı
0232 381 66 44 | 0530 643 55 80

BURSA: Saat :10.00 | Botanik Park – Soğanlı
0224 233 33 36 | 0530 301 01 31

ANTALYA: Saat :11.00 | Cumhuriyet Meydanı – Varyant
0242 316 06 63 | 0530 667 47 20

*ANKARA : Ücretsiz servislerden yararlanmak isteyen katılımcıların en geç
1 Mayıs’a kadar LÖSEV Halkla İlişkiler Departmanı ile iletişime geçmesi gerekiyor.


Spidey İle Yeniden Buluşma Tarihimiz 25 Nisan

Yönetmenliğini Marc Webb’in yaptığı “The Amazing Spider-Man 2™/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” filmi 25 Nisan’da gösterime giriyor. Başrollerde Andrew Garfield, Emma Stone, Jamie Foxx, Dane DeHaan, Campbell Scott, Embeth Davidtz, Colm Feore, Paul Giamatti ve Sally Field’in yer aldığı serinin ikinci filminin yapımcıları Avi Arad ve Matt Tolmach. Hikayesi ve senaryosunu Alex Kurtzman, Roberto Orci ve Jeff Pinkner’ın kaleme aldığı “The Amazing Spider-Man 2™/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”; Stan Lee ve Steve Ditko’nun yarattığı Marvel Comic Book karakterine dayanıyor. Filmin görüntü yönetimi Dan Mindel’ın, yapım tasarımı Mark Friedberg’ün, kurgusu Pietro Scalia’nın, kostüm tasarımı Deborah L. Scott’ın, filmin müzikleri ise Hans Zimmer, Pharrell Williams ve Johnny Marr’ın yer aldığı The Magnificent Six’in imzasını taşıyor.
Yapımcılardan Matt Tolmach film hakkında şöyle demiş: “Peter Parker her zamanki gibi genç bir erkek olmak ile bir süper kahraman olmak arasında denge kurmaya çalışıyor. Her şeye sahip olabileceğini sanıyor. Ama hayat seçimler yapmayı ve tavizler vermeyi gerektirir. Bütün Örümcek-Adam hikayelerinin temelinde bu düşünce vardır. Peter’ın bu ikilemi her zaman var olacak. Ve bu filmde olaylar, Peter’ı pek de kontrol edemediği büyük bazı seçimler yapmaya mecbur bırakacak.”  spidey1
Yönetmen Marc Webb’in bakışı da şöyle; “Bizim filmimiz piyasaya çıkan herhangi bir film kadar, hatta beki daha fazla görselliğe ve aksiyona sahip. Olağanüstü büyük çaplı bir yapım. Fakat eğer karakterleri önemsemiyorsanız, bu dinamik görsel savaş ve aksiyon hiçbir şekilde bir şey ifade etmez. Peter Parker’ı çevreleyen çatışmalar, dünyada büyümeye çalışan bir çocuk hakkında inanılmaz hassas ve insani bir hikaye yaratıyor. Biz bunu destansı, operavari bir boyuta yayıyoruz, ama özü başlı başına hayat dolu, korunaklı, güzel, komik ve eğlenceli. Peter’ın güçleri kahramanlığının sadece bir parçası ve hatta en önemli parçası bile değil. Onu kendisi yapan şey, karakteri, haysiyeti”

spideyİlk filmde Peter Parker için yeni bir vizyon yaratan BAFTA ödüllü aktör Andrew Garfield, ikinci filmde rolü yine üstlenen isim. Andrew Garfield, Örümcek-Adam’ı ezilmişlerin koruyucusu olarak görüyor: “Aşırı gelişmiş bir sorumluluk anlayışı ve kahramanca dürtüleri var; ayrıca, çok derin bir adalet anlayışına sahip. Bu, öğrenebileceğiniz bir şey değil, doğuştan gelen bir şey.” Garfield yapımcıların çizgi romanlardaki karakterizasyona geri dönerek bu filmde karakteri çok daha fazla açtığını söylüyor: “Peter Parker kendi ayağına bile takılıp düşebilirken, Örümcek Adam herkese çelme takabilir. O bir dalavereci. Dalaverecinin tanımlayıcı özelliklerinden biri, düşmanlarının zayıflıklarını yumruk ve tekmeler savurmak yerine onlara karşı kullanarak, kendi kendilerini dövmelerini sağlamaktır.”

Bana göre ise; serinin bu filminde en dikkat çekici öge, stüdyo tarihinde sürdürülebilirliğe önem veren en çevreci yapım olması. Çekimler sırasında karbon ayak izini azaltmak için büyük gayret gösterilmiş. Ormanları koruduğuna dair belgesi bulunan ahşaplar kullanmak; set ışıklandırmasının büyük bir kısmında LED’den yararlanmak; hasar görmüş film arabalarını onarmak ve satmak; jeneratörlerde biyodizel yakıt kullanmak gibi çabalar gözle görülemese de gerçek bir fark yaratmış. Tekrar kullanılabilen şişeler sayesinde 193.000 plastik su şişesi israfını önlemişler. Central Park’taki su deposunu (3.971 metreküp) doldurmaya yetecek kadar malzemeyi geri dönüşümle ya da kompost olarak değerlendirmişler. 3.5 yeni Özgürlük Heykeli yapılabilecek miktarda arazi dolgusundan 755 tonluk malzemeyi dönüştürmüşler. Sette artan yemekler korunarak bağışlanmış ve New York şehrindeki muhtaç insanlar için 5.620 öğün sağlanmış. Çalışmalarla ilgili bir videoyu BURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz. https://twitter.com/ecospidey adresinden takip edebilir, Eco Spidey Game adresinden oyununa da ulaşabilirsiniz.

Film hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz, resmi web adresine BURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.
Fragmanı izlemek için de BURAYA tıklayabilirsiniz.


İkonannem Blogu İle Anılara Yolculuk

Power FM yıllarında rastlantıyla dinlemeye başlayıp, RadioOxygen ile takibe devam ettiğim sevgili DJ Barthez ‘in sabah saatlerinde Facebook üzerinde paylaştığı bir Chicago parçasına yorum yazdıktan sonra, acaba bizim Hydromel tayfasından birilerine rastlar mıyım diyerek internette tarama yaptım.

ikon anne 2
Gelen sonuçlar arasında linkten linke atlarken ilginç siyah beyaz fotograflar ilişti gözüme. Karşıma pek keyifli bir blog çıktı. İkonannem isimli blogun sayfaları arasında vaktin nasıl geçtiğinin farkına varamadım.
Fotograflar beni çocukluğuma götürüverdi bir anda. Annemle babamın davetlere katılacakları zaman nasıl özenle hazırlandıklarını hatırladım. Sonra kendi ilk gençlik yıllarımı buldum sanki fotograflarda; öğleden sonra özenle giyinilip gidilen çaylar, haftasonları akşamları önce Boğaz’a yemeğe gidilip, gecenin ilerleyen saatlerinde Hydromel veya Regine hangisinde daha çok arkadaşımız varsa sabahlara kadar dans edilip eğlenildiği günlere uzanıverdim.  ikon anne
Yıllar içindeki değişimleri gözlemlemek için pek güzel bir kaynak olmuş, emek verenlerin ellerine sağlık.
BURAYA tıklayarak mutlaka inceleyin derim.


Sayfalar:1...18192021222324...61