:::: MENU ::::

Dünyayı Kurtarmak İçin 3 Adım Yeter

paylas3Yarım saat kadar önce Slow Food Türkiye/ Fikir Sahibi Damaklar Facebook sayfasında 3 tane çok güzel görselle karşılaştım. “Kolay mı değil mi, imkanlı mı imkansız mı demeden deneyeceklere muhabbetle…” başlığıyla paylaşılmıştı.

” 3 Adımda Dünyayı Kurtarmak” başlıklı bu görselleri mutlaka iyice inceleyin. Daha güzel bir dünyada yaşamak mümkün, yeter ki bizler isteyelim ve başarmak için çaba harcayalım.
Daha büyük evler, daha yeni model telefonlar, en havalısından giysilere çok da ihtiyacınız yok, eşyaların kölesi olmayı bıraktığınızda, kendinizde hissedeceğiniz hafiflik ve mutluluğu daha önce neden fark etmediğinizi düşünüp gülümseyeceksiniz.  paylas2
Bir başka dünya mümkün; uyum sağlamaya çalışmak da mümkün. Öğretilmiş zorunluluklardan kurtulmaya başlayın; sevmediğiniz bir işte itilip kakılmaktan vazgeçin, kullanmadığınız eşyaları paylaşın, paranın karşılayamayacağı bir şeyler yapmaya çalışın. Çevrenize daha dikkatli bakın, sevdiklerinize daha fazla vakit ayırın.
Çevre felaketlerine üzülüyorsanız, daha dikkatli ve tutumlu yaşamanız gerektiğini de bilmelisiniz. Ne yardan, ne serden vazgeçmeden değişim mümkün olmuyor.

paylas1Defne Koryürek’in “İndirimden Aldığımız Sekizinci Tişört ile 3. Köprü Arasında Dümdüz Bir Bağ Var” başlıklı yazısını da BURAYA tıklayarak mutlaka okumanızı öneririm. Düşünmeden tüketmek bizi giderek daha fazla tutsaklaştırıyor.
Alışveriş etmenin çılgınca büyüsünden kurtulduğunuzda, kendinizi daha huzurlu, daha hafif ve özgür hissedeceksiniz.
Haydi şimdi sizler de önce kendiniz, sonra daha güzel bir dünya için 3 adım atın.


Eski Aile Albümlerinizi Dijitale Aktaran Sistem #Fotarama

Bir saat kadar önce sevgili Beybin Esen’in Elma+Alt+Shift‘te yayınlanan yazısı sayesinde harika bir sistemden haberdar oldum: Fotarama
Hepimizin albümlerde, kutularda, dolap köşelerinde bekleşen karta basılı fotograflarımızı dijital ortama taşıyorlar.
Yıllardır kimimizin yapmaya üşendiği, kimimizin gerekli ekipmana sahip olmadığı, kimimizin de vakit yok diye savsakladığı bir sorunu hepimiz için çözüvermişler.

fotarama-eas
Sistem şöyle çalışıyor: Adresinize gönderilecek kutuya sığdırabildiğiniz kadar fotograf dolduruyorsunuz. Albümlerinizi kutudan çıkan lastiklerle grupluyorsunuz. Daha sonra kargo poşetine koyuyor ve UPS Kargo’yu arıyorsunuz. Kargo görevlisi kutuyu adresinizden alıyor ve Fotarama ekibine ulaştırıyor. Fotograflarınız profesyonel cihazlarda dijitale aktarılıyor. 600 DPI çözünürlükte arşivlenen fotograflarınızı, dilerseniz 4 kat büyüterek bastırabiliyorsunuz. Kutunuz ve size özel arşiv CD’niz en geç 10 gün içersinde adresinize geri gönderiliyor.
Fotograflarınız tarandığı anda hesabınıza yükleniyor ve şifrenizle giriş yaparak hemen kullanabiliyorsunuz. Fotograflarınızı etiketleyebiliyor, farklı albümler oluşturabiliyor ve favorilerinizi seçebiliyorsunuz. Seçtiğiniz fotografları Facebook ve Twitter’da paylaşabiliyor, sevdiklerinize e-posta olarak da gönderebiliyorsunuz. Tabii en önemlisi de hesabınıza ve fotograflarınıza şifrenizi kullanarak sadece siz ulaşabiliyorsunuz.
Fotarama tarafından sunulan bu hizmete bayıldım, pek üşendiğim bir konuya çözüm getirdikleri için, kendi adıma bu genç girişimci arkadaşlara teşekkürü borç bilirim.
Aklınıza takılacak onlarca soru olabileceğinizi düşünerek cevaplarını da yazmışlar. ŞURAYA tıklayarak okuyabilirsiniz.


Kişisel Markalaşma İçin İpuçları

kisiel markalasma

Kişisel Markalaşma, birbirine görünmez bağlarla düğümlenmiş günümüz dünyasında bir seçenek değil gereklilik artık.
Kişisel Markanız; çevrenizdekilerin sizin hakkınızdaki düşünceleri, söyledikleri, diğer insanların tepkileri ve toplum içinde kendinizi nasıl temsil ettiğinizle çok yakından ilişkili.
Kişisel Markanızın oluşumu sizin tarafınızdan kontrol edilebilecek bir süreç. Kendinizi nasıl konumlandıracağınıza, insanların sizi nasıl görmesini ve algılamasını istediğinize siz karar vereceksiniz. Kişisel markanız yaşama biçiminizle de doğru orantılı olmalı. Davranış biçiminiz ile söyledikleriniz ve yaptıklarınız örtüşmüyorsa, güvenilir olmanız da mümkün değildir.
Kişisel Markanızı doğru inşa ettiğinizde; henüz tanışmadığınız insanların bile hakkınızda fikir edinebileceği, sizi uzun süredir tanıyormuş gibi hissedeceği, kolayca tanımlanabilir bir kişiliğe sahip olursunuz.
Güvenilir bir kişisel markanız varsa; insanlar sizi fark ederler. İsminize, ne yaptığınıza, onlara ne sunduğunuza, neler yapabileceğinize önem verirler.
Kişisel Markalaşma aşamanızın en önemli adımlarından biri de düzenli iletişim halinde olmanız. Bu konuda sosyal ağlar en büyük yardımcınızdır. İşverenlerin, bağlantıya geçmek isteyeceğiniz kişilerin; arama motorunda kısa süreli bir bakışla sizi inceleyebileceğini bilerek kişisel paylaşımlarınıza çok dikkat edin.
İş bağlantılarıyla ilgili platformlarda kullanacağınız profil fotografınıza önem verin. Çok tanınan aktör/aktris fotografları, havuzbaşı görüntüleriniz hem işverenlerin, hem de bağlantı isteği gönderdiğiniz kişilerin sizi ciddiye almasını engelleyecektir.
Sosyal ağlarda kullandığınız görseller ve sözel alıntılarda kaynak belirtmeyi asla ihmal etmeyin. Topluma mal olmuş kişilerin, ünlü bilim adamlarının sözlerini kendi fikriniz gibi paylaşmak sizi daha bilgili yapmayacak, tam tersi güvenilirliğinizin sorgulanmasına neden olacaktır.
Mümkün olduğunca farklı alanlarda uzmanlaşmış çok sayıda kişiyle bağlantıda olun. Bağlantı isteği gönderirken kendinizi tanıtan kısa bir bilgi eklemeyi ihmal etmeyin. Bu kişiler hakkındaki detayları inceleyin ve mutlaka hatırlamaya çalışın. Bağlantıda olduğunuz kişi sayısını artırmak istiyorsanız çevrimiçi anlık paylaşımlara ayrıca önem verin, yardıma ihtiyacı olduğunu gördüklerinize karşılık beklemeden yardım edin.
Sosyal ağ bağlantıları da gerçek hayattakiler gibi ilişkileri geliştirmekle ilgilidir. Size yollanan mesajları elinizden geldiğince zamanında ve nazikçe yanıtlayın. Doğum günlerini, önemli sosyal değişimleri atlamamaya çalışın. Mesleki gruplarda katılımcı olun. Mutlaka kendi adınızla bir blog açın ve sıklıkla güncelleyin.
Sosyal ağlardan tanıdığınız kişilerle gerçek hayatta da bağlantıda olabileceğiniz etkinliklere vakit ayırıp katılmaya çalışın. Elini sıkıp, gülümseyerek gözlerinin içine baktığınız kişilerin sizi olumlu hatırlaması, çevrimiçi profilinizi hatırlamasından çok daha kalıcı olacaktır.

Yazıda kullandığım fotografı bir süre önce Kadıköy yakasından dönerken görüntülemiştim, minik bir dokunuşla konuya uygun hale getirmeye çalıştım 🙂


Mutlu Çocuklar Yetiştirmek Mümkün

Tanıdığım ve birlikte vakit geçirip, sohbet edebildiğim için kendimi şanslı olarak nitelediğim dostlarımdan biri de sevgili Sedef Örsel. Ortak arkadaşımız Burcu Karakelle sayesinde tanıştık. Yazılarından çok şey öğrendim, eğitimlerine katılmalarını tavsiye ettiğim çokça dostum da onunla tanıştıktan sonra ne kadar doğru bir öneride bulunduğumu söylediler.

Sedef

Cuma sabahı, kısa süre önce Gün Yayıncılık tarafından satışa hazırlanan “Çocuklarla El Ele Ebeveynlik Yolculuğum” isimli yeni kitabının, Anael Aile Merkezi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısına katıldım.
Sedef’le konuştuğunuzda; hem sesinin tonu, hem de beden dili size kendinizi çok iyi hissettirir, o sabah da öyle oldu. İstanbul’daki aşırı nem ve sıcağa rağmen Sedef ile sohbet, deniz kenarında meltem gibi geldi.
Yıllar önce Sedef’in yazılarını okumaya başladığımda, anne olarak yaptığım hataları görüp, keşke Emir’i büyütürken böyle bir eğitime katılma şansım olsaydı diye düşündüm hep.
Kitapta yer alan 2010 yılına ait bir yazısında bizlerle paylaştığı Halil Cibran şiirinde denildiği gibi

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Sedef’i dinlerken çocukların hayatında en önemli yer tutan şeyin sevgi olduğunu, tek beklentileri sevilmek olan varlıklara her şeyi vermeye çalışıp en önemlisini atlayan bir sürü ebeveyni düşündüm. En güzel giysiler, en parlak oyuncaklar, en havalı okulları ayarlayıp en kolay verebilecekleri şeyi sevgiyi ihmal edenleri düşündüm. Çocuklara daha çok sevgi verebilsek dünya ne kadar güzel bir yer olur aslında diye düşündüm. Sevgiyi tanıyarak büyüyenler mutlu bireyler oluyorlar ve çevrelerindekileri de mutlu ediyorlar. Tıpkı suya atılan taşın yarattığı çemberler gibi yayıyorlar sevgiyi çevrelerine. Seçebiliriz başlıklı yazısında “Hayat her an bize seçim yapabilme fırsatları sunar, sınırsızca… Olan biten her ne ise yaşadığımız ‘an’ da, yaşadığımız karşısında kendi düşüncelerimizi ve davranışlarımızı seçme özgürlüğümüz vardır” diyor Sedef. Bu paragrafı her ebeveynin ezberleyip kendine hatırlatması gerek diye düşünüyorum. İşten yorgun ve sinirli gelmiş olabilirsiniz, kötü bir gün geçirmiş olabilirsiniz, hasta olabilirsiniz, ama yüreğinizdeki sevgiyi vermek yerine çocuğunuzu kendinizden uzaklaştırmaya çalışıyorsanız, bu sizin seçiminiz. Bu seçimin sonucu ise yalnızca evladınızı değil, sizi, yakın çevrenizi ve onun hayatına girecek herkesi etkileyecek.

kitap
Anael Aile Merkezi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısında yeni dostlar tanıma şansı da buldum tabii, onları da bir başka yazıda anlatacağım.
Ebeveynler için harika bir kaynak olan “Çocuklarla El Ele Ebeveynlik Yolculuğum” isimli kitabı ilk fırsatta başucunuza koyun ve dünyayı “mutlu çocuklar” ile kuşatanlara sizler de katılın.


Into The Storm 22 Ağustos Cuma Sinemalarda

Felaket filmlerinden pek hoşlanmam, ama Richard Armitage’ı Thorin dışında bir karakterde izleme fikri cazip geldi ve Warner Bros davetiyle öngösterime katıldım. Beklentinizi yüksek tutmazsanız ve belirli klişelere takılmazsanız, 89 dakikanın nasıl hızla geçiverdiğini anlamayacaksınız.

ITT STORM foto

İnsanoğlunun doğa karşısında nasıl çaresiz kaldığını, kendi hazırladığı felakete doğru koşaradım yaklaştığını izlemek, rahatsız edici olduğu kadar eğitici de. İstanbul’da da sıkça rastlamaya başladığımız hortum olayını, tam da fırtınan gözünden izlemek ilginç ve ürkütücü bir deneyimdi.

UTP-FP-0011r

New Line Cinema ile Village Roadshow Pictures aksiyon yüklü afet filmi  “Into the Storm/Fırtınanın İçinde”  22 Ağustos Cuma günü gösterime giriyor.
Profesyonel fırtına takipçileri, heyecan peşindeki ayyaşlar, öğrenciler, sıradan insanların farklı bakış açılarıyla izleyeceğiniz filmin başrollerinde The Hobbit’in Kral Thorin’i Richard Armitage , Prison Break ve The Walking Dead dizilerinden tanıyacağınız Sarah Wayne Callies, Veep dizisinin ilginç Mike karakterinden hatırlayacağınız Matt Walsh var.
Steven Quale yönetmenliğinde çekilen filmin ürkütücü görüntüleri Brian Pearson, etkileyici müzikleri ise Brian Tyler imzalı.
Film hakkında detaylı bilgilere BURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.
İyi seyirler dilerim.


Parrot Flower Power İle Çiçekleriniz Hep Bakımlı Olacak

Geçtiğimiz günlerde teknoloji mabetim olarak adlandırdığım Mobicom gezisi sırasında gördüm bu ürünü, benim gibi  yıllardır çiçeklerle bitkilerle haşır neşir olanlar, çalıştıkları mekanlarda severek aldıkları pahalı bitkilere gerekli bakımı veremeyip kurutanları da düşünerek, ürün standının fotografını paylaştım. Detayları yazarım dedim ama ülke gündemi, havanın basıncı derken atlamışım. Bu sabah hatırladım ve elimdeki bilgileri sizlerle paylaşmak için yazdım.

Flower_Power-450x376

Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Popular Science tarafında 2013 yılında ‘geleceğin ürünü’ seçilen Parrot Flower Power; bitki bakımı konusunda eşsiz olanaklar sunuyor. Alıcılarıyla, kullanıldığı saksıdaki nem oranı, ışık yoğunluğu, sıcaklık gibi birçok hayati bilgiyi ölçüp bluetooth ile cep telefonunuza gönderiyor. Ücretsiz olarak indireceğiniz uygulama sayesinde, bitkilerinizin anlık ihtiyaçları takip edilip, raporlar ve istatistik bilgiler oluşturulabiliyor. Böylece bahçede ya da evde baktığınız bitkilerin tüm ihtiyaçları ile ilgili detaylar konusunda müthiş bir yardımcıya sahip oluyorsunuz.

flower power

Parrot Flower Power, bitkilerin ihtiyacı olduğu zamanlarda kullanıcıyı uyarabildiği gerçek zamanlı alarm seçenekleri de sunuyor. Bu eşsiz teknoloji sayesinde bitkilerin bakımsız kalması tarihe karışıyor. Parrot Flower Power; Android ve Apple IOS cihazlarıyla uyumlu çalışıyor. Ürünün hafızasında 6.000 bitki türüyle ilgili bakım bilgileri bulunuyor.

Botanik bir devrim olarak nitelenen Parrot Flower Power’ı satın almak, detaylı bilgi edinmek için BURAYA tıklayınız.


Huawei Ascend P7 1299 Liralık Fiyatıyla Satışta

Dün akşam Çırağan Saray Bölümü’nde, Huawei‘nin yeni telefonu Ascend P7‘nin tanıtım toplantısına katıldım. İstanbul’daki hava muhalefeti nedeniyle çoğunluk gecikmeli olarak katılmıştı davete. Simto Alev, Nur Aydoğan, Sunipeyk, Kozan Demircan, Hamza Şamlıoğlu, Serkan Cura, İsmail Emrah Demirayak ile selamlaşıp hasret giderdikten sonra tanıtımın yapılacağı salonda yerlerimizi aldık. Otel salonlarının takım elbiseli erkeklere göre ayarlanmış klima sistemi nedeniyle, 18 derecede titreşerek konuşmacıları dinlemeye çalıştık.

Huawei Ascend P7 acilis konusmasi

Huawei Türkiye Genel Müdürü Zhao Gang “Tasarım, görüntüleme ve bağlantı konusunda çıtayı daha da yükseğe taşıyan Huawei Ascend P7’yi Türkiye’deki tüketicilerle buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz.” diyerek başladı sözlerine. IDC’nin 2014’ün ilk yarısı için açıkladığı sonuçlara göre dünyanın 3’üncü en büyük üreticisi haline geldiklerini belirten Gang, Çin ve Batı Avrupa gibi pazarların yanı sıra, Türkiye’de de Huawei marka bilinirliğinin ve algısının her geçen gün daha da güçlendiğini gözlemlediklerini sözlerine ekledi. Bu yıl Türkiye’de Huawei’nin marka bilinirliğini güçlendirmek için 5 milyon dolar kaynak ayırdıklarını ve Huawei markasını hayatın içinde çok daha fazla yerde göreceğimizi de ekleyerek sahneden indi. Daha sonra Vodafone Türkiye Kıdemli Pazarlama Müdürü Onur Yeniay sahne aldı ve Vodafone’lular ile numarasını Vodafone’a taşıyan abonelerin, Türkiye genelindeki Vodafone Cep Merkezleri aracılığıyla tarifelerine ek 36 aya varan taksitlerle ve ayda 20 TL’den başlayan fiyatlarla yeni Huawei Ascend P7 sahibi olabileceklerini belirtti. Daha sonra, üşümekten isimlerini not alamadığım biri kadın, diğeri erkek iki kişi sahneye çıkarak Huawei Türkiye hakkında ve Ascend P7 telefon hakkında bilgiler verdiler. Sunumlar bittikten sonra etkinliğin pek leziz ikramlarla ve Zeliha Sunal ve kadrosunun neşeli sahne performanslarıyla devam edecek ağırlama kısmının yapılacağı balo salonuna geçerken, yağmurun durmasını fırsat bilip Nur ile bahçeye çıkarak gün batımını görüntüledik, tabii ısındık da 🙂  Huawei Ascend P7 ciragan bahceYemek eşliğinde dostlarla sohbetten sonra hepimiz sırayla telefonu test etmeye koştuk. Hafif ve avuca rahatça oturan bir telefon Huawei Ascend P7, tek elle de rahatça kullanabiliyorsunuz. Telefonun arka yüzünde, geceleri ya da iç mekanlarda düşük ışıkta kaliteli fotoğraflar çekebileceğiniz Sony dördüncü nesil BSI algılayıcı, 13 megapiksel çözünürlüğünde, küresel olmayan 5P lense sahip kamera yer alıyor.
Ultra Snapshot fonksiyonuna bayıldım, telefon kilitli halde olsa da ses azaltma tuşuna art arda iki kez basılınca 1,2 saniyede kamerayı çekime hazır hale getiriyor.

ascendp7Selfie ve groufie meraklılarının bayılacağı 8 megapiksel 5P küresel olmayan lense sahip ön kamera; panorama çekim modu ve fotoğraflarında daha güzel görünmek isteyenler için de 10 kademeli yüz iyileştirme özelliğine sahip.
Ascend P7’nin bir başka ilginç özelliği de Voice Photo, sosyal medyada paylaşacağınız fotoğraflarınıza 10 saniyelik sesli notlar ekleyebiliyorsunuz
Huawei Ascend P7, gündelik kullanımın yıpratıcı etkilerine karşı daha dayanıklı olmasını sağlamak amacıyla ön ve arka yüzde Corning® Gorilla® Glass 3 kaplamayla güçlendirilmiş.
Ascend P7, multimedya dosyalarını daha iyi görüntülemek için 5 inçlik 1920×1080 piksel çözünürlüğünde Full HD ekranla donatılmış.
Yine teknik özellikleriyle aklımı çelen bir telefon tanıtım toplantısı oldu, fiyatı diğerlerine göre daha makul, ama İstanbul-New York uçak biletine eşit bir rakamı gözden çıkarmayı aklım keser mi bilemedim 🙂

Huawei Ascend P7 Teknik Özellikleri:

Ekran: 5” 1920 x 1080 FHD
OS: Android™ 4.4.2 Kit Kat
Hafıza: 2GB RAM, 16GB ROM, 32 GB microSD kart desteği
Ön kamera: 8.0MP
Arka kamera: 13.0MP AF –F2.0 diyafram
Video yakalama: 1080p Full HD video kayıt ve oynatma
Boyut: 139.82mm x 68.8mm x 6.5mm
Ağırlık: yaklaşık 124g
Bağlantı: LTE Cat4 / WiFi 802.11 b/g/n / Bluetooth 4.0 / NFC ile paylaşım
İşlemci: HiSilicon Kirin 910T 1.8 GHz quad-core chipset / Mali450 GPU
Batarya: 2500mAh lityum polimer


#Mobicom: Geç Keşfettiğim Teknoloji Mabeti

Tanıyanlarınız iyi bilir, teknolojik gelişmeleri ilgiyle takip ederim. 2006 yılında iPhone fotografları ortalığa sızdığında ne kadar heyecanlanmıştım. Tabii sonra özgür yazılımdan yana saf tutup, açık kaynak kodlu işletim sistemi nedeniyle Android tutkunu oldum o ayrı 🙂

mobicom cepheDün sabah, bir grup teknoloji tutkunu ile birlikte Mobicom ‘da pek keyifli vakit geçirdik. Ev sahibimiz Mehmet Mahruki; 2004 yılından bu yana tüketicileri özel tasarım kulaklıklar, mobil teknoloji, giyilebilir teknoloji ürünleriyle tanıştıran bir isim. Hem fiziksel mağazada, hem internet mağazalarında yer alan birbirinden keyfili ve ilginç yüzlerce ürün hakkında bizlere bilgiler verdi, videolar izletti veeeee en heyecanlısı da Parrot ARDrone’u uçurma deneyimi yaşattı.
Mobicom ‘da ürünleri yer alan, deneyip satın alacağınız markalar Parrot, Marley, Jawbone, Frends, Jam, Braven, Zagg, Swiss Voice, Sphero, Invisible Shield, 3Doodler, Incipio, Luxxus by Nikkei…  mobicom ic goruntuHer biri ayrı tasarım harikası olan bu markalardan beni hemen kendine çekeni Marley oldu. Tamam kabul ediyorum, hayran kalmamın nedeni Bob Marley’e adanması, ama daha da önemlisi çevreye ve onu kullanan insanlara saygılı ürünler yaratan bir marka olması. Tasarımından ambalajına kadar her adımı üzerinde düşünülerek hazırlanmış leziz bir ürün yelpazesi var. Mutlaka incelemelisiniz.  mobicom marley minibusBir başka akıl çelen de Frends, kadınlar için özel üretilmiş, ünlü tasarımcıların imzalarını taşıyan, rengarenk albenili kulaklıklar. İsminin hikayesiyle gönlümü çeldi, değiştirilebilir kulaklık kapağı serisine verdiği “Frends With Benefits” ismiyle de kahkaha attırdı 🙂
Jawbone 2006 da kurulmuş, Bluetooh hoparlörler, taşınabilir ses cihazları ve giyilebilir teknoloji alanında uzmanlaşmış bir marka. Ürün gamında yer alan Jam kablosüz hoparlörlerin renkleri aklınızı başınızdan alabilir. Benim aklımı başımdan alanlardan biri de UP bileklikler oldu. Giyilebilir teknoloji, 2007 de ilk duyduğum andan beri benim için çok heyecan verici bir gelişme, sağlayacağı yararları düşündükçe de daha heyecan verici oluyor.
Sphero ise oyun sisteminin yeni bir türü, ilk robot top da denebilir, R2D2 gibi sesler çıkarmasıyla kalbimi fethettiği doğrudur 🙂 Sphero ile çok oyunculu oyunlar oynayabilir, ekranda oyun için el kontrolör olarak, temel programlama öğrenmek için kullanabilir ve artırılmış gerçeklik oyunlarını da oynayabilirsiniz. BURAYA tıklayarak sonbaharda piyasaya çıkacak yeni ürünleri Ollie’nin videosunu mutlaka izleyin 🙂
Parrot ise tabii önce ne kadar ürkütücü olsa da ARDrone ile sonra da çiçek sulamayı unuttum işkencesine gayet sevecen bir çözüm olan Flower Power ile gönlümü kazandı. 2012 yılında görüp aşık olduğum, ses kalitesini dinledikten sonra diğer markalara havayolu kulaklığı muamelesi yaptığım Philippe Starck imzalı özel tasarım kulaklıkları Zik ise hepsinden ayrı bir yere sahip kalbimde 🙂  mobicom giftbag
Ayakkabı delisi bir kadının Jimmy Choo mağazasında hissedeceklerini ben Mobicom ‘da hissettim desem yalan olmaz. Mehmet Mahruki ve Demet Bilge’ye bu keyifli sabah toplantısı, güleryüzlü evsahiplikleri ve zarif armağanları için, Hande Yel’e de Ünite İletişim adına bu davetli listesini hazırlarken beni unutmadığı için çok teşekkür ederim.
Mobicom’da çektiğim fotograflara BURAYA tıklayarak erişebilirsiniz.


Sağlıklı ve Keyifli Yaşamak #YeniBirHayat

Yıllar önce Jane Fonda’nın TEDxWoman konuşmasını izlediğimde, kendi hayatımın üçüncü perdesine sağlıklı girmeye karar vermiştim. Her yıl denedim ama başarılı olamadım. Geçen yıl sonunda yine program yaptım kendime ama açıkçası kış ayları epey zor geçti, bırakın kilo verip sağlığıma kavuşmayı, daha kötü beslenip, hareketsiz kalıp, ruh halimi de sağlığımı da iyice riske attım.
Yeni bir hayata başlamaya karar vermek zaten oldukça zor, uygulamaya geçirmek daha da zor. Bir yerlerden başlamak gerekiyordu. Önce ruhsal arınma çalışmalarını hızlandırmakla başladım. Aile Dizimi, Seraphim Blueprint, Theta Healing, Kinesiyoloji, Bereket Meditasyonu derken epey yol aldım. Başkalarını affetmenin zor, kendimi affetmenin çok daha zor, ama aynı zamanda da çok rahatlatıcı olduğunu öğrendim. Stresin, kızgınlığın, öfkenin sadece ruhuma değil, bedenime de yıkıcı hasarlar verdiğini öğrendim. Hala üzerinde çalıştığım, içimi acıtan “cam kırıklarım” var, biliyorum, onlarla da başa çıkabileceğim zamanlar çok yakın. Endişeye, karanlığa, nefrete odaklanmak yerine manzaranın bütününe bakmaya çalışıyorum. Kızgınlık hissedeceğimi fark ettiğimde hemen dikkatimi başka yönlere veriyorum. Sinirlensem de, kızsam da ne olması gerekiyorsa oluyor zaten. Eğer engellemeye gücümün yetmediği bir durumla karşılaşmışsam, ruhumun ezilip parçalanmasına izin vermiyorum. Hayatımda mucizeler mi oldu, banka hesabımda para yığılması mı var, hayır, ama ben daha huzurluyum, hatta şükürler olsun çoğu zaman da mutluyum.
Sokaklarda yürürken, otobüste, metroda, vapurda insanların yüzlerini inceliyorum; gencecik insanların yüzlerinde endişe çizgileri derinleşmeye başlamış şimdiden, omuzları düşmüş, bedenleri yorgun. Bazen cesaretimi toplayıp onlarla sohbet edip, hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Kendilerini bu denli üzmelerinin duruma yardımcı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Azıcık da olsa gülümsemelerini ve bir sonraki güne “o başarmış, ben de başarabilirim” diyerek başlamalarını sağlamaya çabalıyorum. Kendimi daha huzurlu hissediyorum böyle zamanlarda. İnsanların yollarının boşuna birbirleriyle kesişmediğini, rastlaşmışsak bir sebebinin olduğunu biliyorum. Daha da önemlisi; eğer öğrendiklerimden, yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri paylaşmazsam, onların da bana ağırlık yapacağını biliyorum.

aranjman lifeco
Haziran başında daha da büyük bir adım atarak The LifeCo ‘da detox programına başladım. Programa başlamak sorun değildi, sonrası düşündürüyordu beni. Sürdürülebilir sağlık planlaması yapabilmek için de sevgili Emine Atar Şahin‘in eğitimi harika bir yol haritası oldu. Hayvansal gıdalardan tamamen uzaklaşıp vegan beslenme sistemine geçtim. Endüstriyel gıdaların, gazlı ve boyalı içeceklerin, şekerin de hayatımda yeri yok. Uzun zamandır aldırmadığım ürün etiketi okumayı yeniden hayatıma aldım. İçeriğinde “koruyucu filanca” yazan ürünü almıyorum. Sabahları çoğunlukla sağlıklı bir içecekle geçirip, 12.00 -18.00 arası da bitkisel ağırlıklı besleniyorum. Çok yoğun sosyal hayatım olmadığından şimdiye kadar pek de sorun yaşamadım açıkçası. Davetlere katılmam gerektiğinde de “seçme” özgürlüğümü sonuna kadar “sağlıklı yönde” kullanabileceğimi biliyorum. The LifeCo öncesi hayatımda “seçme” özgürlüğümü hep kötü gıdalardan yana yapıyordum, sonuçları ve bana verdiği zararlardan zorlukla kurtulduğum için bundan sonrasında temiz beslenmeye özen gösteriyorum.
Lütfen Jane Fonda’nın konuşmasının yer aldığı videoyu dikkatle izleyin, çevrenizde de mutlaka izlemesi gerekenlerle paylaşın. Bundan sonra yaşayacağınız günleri daha sağlıklı, daha huzurlu ve mutlu yaşamak için kocaman bir adım atın. Affetmeyi, gülümsemeyi, sağlıklı beslenmeyi ve şükretmeyi hayatınızın en önemli parçaları yapın.

Videoyu türkçe altyazılı izlemek isterseniz BURAYA tıklayınız.


Dünyanın Akciğerleri Elden Gidiyor #amazonanthem

Yeryüzündeki en büyük ekosistem Amazon ormanları; bu hızla katledilmeye devam edilirse 40 yıl sonra tamamen tükenecek. 

Oğlum Emir Cerman’ın kurucusu olduğu Rhythm Of The Universe (ROTU), Amazon Aid Foundation işbirliği ile bu konuya dikkat çekmek ve destek sağlamak için kolları sıvadılar, Anthem for the Amazon isimli yeni bir projeye başladılar.

amazon

Amazon yağmur ormanlarının önemi hakkında küresel izleyicileri bilgilendirmek için bir müzik video projesi üretecekler. Yüzden fazla ülkeden öğrenciler, sanatçılar ve bilim adamları, dünyanın en büyük ormanını kurtarmak, ülkeleri yöneten karar mekanızmalarını zorlayıcı bir eylem çağrısı yaratmak için el ele veriyorlar.

Amazon Yağmur Ormanlarını korumak için, bugünün ve yarının liderlerine; müzik, dans, şiir, multimedya ve sanat yoluyla kendi fikirleri ve düşünceleriyle bir çağrı yapacaklar.
Tanıtım videosunu çekebilmek için kaynak yaratmak üzere de Kickstarter üzerinde bir destek kampanyası başlattılar. Ve bizlere soruyorlar:
“Okyanuslara %20 taze su taşıyan, dünya üzerindeki türlerin %30 una yaşam alanı sağlayan, binlerce kabileye ev sahipliği yapan dünyanın akciğerlerini kurtarma fırsatı elinizde olsa sizler de destek olur musunuz?”
Aşağıdaki yazıya tıklayıp olanaklarınız ölçüsünde sizler de katılın, tanıtım videosunu izleyin ve çevrenizle paylaşın lütfen.

Anthem for the Amazon

Daha fazla ROTU projesi için de BURAYA tıklayabilirsiniz.


Sayfalar:1...17181920212223...61