:::: MENU ::::

Batman v Superman: Dawn of Justice

Superman wonderwoman batman

Uzun zamandır merakla beklenen Batman v Superman: Dawn of Justice filmini, Warner Bros davetiyle öngösterimde izleme şansı buldum bu sabah. Türk Hava Yollarının şık ağırlamasıyla karşılanıp, kesinlikle çok işime yarayacak hediyeleriyle uğurlanmak da pek hoş bir sürprizdi.

thy hediyeler

Film öncesinde yönetmen Zack Snyder tarafından yapılan uyarıya sadık kalarak fazla bir şey yazmak istemiyorum.
2013 yılında vizyona giren Man of Steel filminin sonunda cani General Zod ve Supermen’in savaş sahnelerini izleyiciye yeniden hatırlatıyor Snyder. Fakat bu kez saçları ağarmaya başlamış Bruce Wayne’in perspektifinden izliyoruz Metropolis’in yıkılışını, vahşi ve ürkütücü sahneleri.
Kalabalık ve ünlü oyuncu kadrosu, önemli yapımcıları ve ödüllü senaryo yazarlarıyla değişik bir film ortaya çıkarmışlar. Bu film muhtemelen 2017 de izleyeceğimiz The Justice League için de altyapı hazırlıyor, diğer metahumanlarla ilgili ipuçları veriyor. Aquaman olarak Jason Momoa’yı görmek de hoş oldu tabii 🙂

jason momoa
Ne yazsam ipucu olacak en iyisi siz bu haftasonu Hans Zimmer’in müthiş müzikleriyle bezeli bu filmi izleyin, ama mutlaka IMAX olarak izleyin.
Çocuklar için bence uygun değil, savaş ve dövüş sahneleri, kabuslar vs. epey rahatsız edici, yine de siz bilirsiniz. Hepinize iyi seyirler.
Sevgiyle ve muhabbetle…


Şükredebilmek…

bebek

Mutsuz olmak için kendinize binlerce sebep yaratabilirsiniz, gayet kolay bir eylem bu. Gelin birlikte başka bir yol seçelim; ne kadar zor durumda olsak da mutlu olacak ve yaşadığımız için şükredecek sebepler bulmayı deneyelim.
Her sabah uyandığınızda hiç olmazsa sağ salim uyandığınız için şükredebilirsiniz. Kendinize ait temiz ve rahat bir yatakta uyuyabildiğiniz için şükredebilirsiniz. Başınızın üzerinde bir çatı olduğu, etrafınızda sizi hava şartlarından koruyabilecek duvarlar olduğu için şükredebilirsiniz. Musluklarınızdan akan su için şükredebilirsiniz. Üzerinize giyecek temiz eşyalarınız olduğu için şükredebilirsiniz. Bedenen ve ruhen sağlıklıysanız; nefes alabildiğiniz, görebildiğiniz, duyabildiğiniz, konuşabildiğiniz, yediklerinizi yutabildiğiniz, lezzetlerini alabildiğiniz, kollarınızı oynatabildiğiniz, nesneleri ellerinizle tutabildiğiniz, yürüyebildiğiniz, hatta koşabildiğiniz için şükredebilirsiniz. Etrafınızda sizi seven, önemseyen, özleyen, koruyan, kollayan yakınlarınız ve dostlarınız olduğu için şükredebilirsiniz. Okuyabildiğiniz, anlayabildiğiniz, öğrenebildiğiniz için şükredebilirsiniz. Kendiniz olabildiğiniz için şükredebilirsiniz. Düşüncelerinizi özgürce ifade edebildiğiniz için şükredebilirsiniz.
Maddeleri arttırabiliriz tabii, ama ana fikir; öfürdene pöfürdene mutsuz ve huzursuz yaşamak yerine, sahip olduklarımıza şükredebilmek, gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz şeyler ve arzu ettiklerimiz için çaba harcamaya devam edebilmek.
İçinizi ısıtacağını ve biraz da olsa daha huzurlu bir hayata adım atmanıza yardım edeceğini düşündüğüm bir kısa film videosu ekledim. İzleyin lütfen.
Hepinize keyifle geçecek harika bir yeni hafta diliyorum.
Sevgiyle ve muhabbetle..

The Present from Jacob Frey on Vimeo.


Oscar Adayı #Spotlight 29 Ocakta Gösterime Giriyor

spotlight-one-sheet

29 Ocak tarihinde gösterime girecek olan Spotlight’ı Warner Bros davetiyle izleme şansı buldum. Aylardır uluslararası festivallerde ses getiren ve Oscarlarda da çeşitli dallarda ödüllere aday gösterilen filmde; Boston’da küçük yaşta çocuklara tecavüz eden bir grup rahibin suçlarının; Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı Boston Katolik Başpsikoposluğu tarafından uzun yıllar örtbas edilmesinin haberleştirilmesi sağlam bir sinematografiyle anlatılıyor.
Yönetmen Tom McCarthy, sanılanın aksine bu filmde gazetecileri kahramanlaştırmıyor, onların görevlerinin gereğini yapmalarına tanıklık ettiriyor izleyicilerini. Film bittiğinde; hem yönetmen, hem de oyunculuklar “hmm özel efektler, üç boyutlu gözlükler, patlayan zıplayan nesneler olmadan da bir nefeste film izlenebiliyormuş” dedirtiyor.
michael keaton

Filmde çok sayıda tanıdık oyuncu var, ama ağırlık bu habercilikle 2003 yılnda Pulitzer ödülü alan Spotlight ekibinde. Ekip lideri Walter ‘Robby’ Robinson’ı Michael Keaton, atak araştırmacı gazeteci Mike Rezendes’i Mark Ruffalo, ekibin tek kadın muhabiri Sacha Pfeiffer’ı Rachel McAdams canlandırıyor. Times’dan Globe’a transfer olan sakin tavırlı editör Martin Baron’u Liev Schreiber, egzantrik avukat Mitchell Garabedian’ı Stanley Tucci, taciz kurbanlarının avukatlığını yapan Eric MacLeish’i Billy Crudup, Globe’un editörlerinden Ben Bradlee Jr.’ı John Slattery başarıyla canlandırmışlar.
Stanley-Tucci-Spotlight-movie

Spotlight’ı izlerken bir kez daha dinlerin, erkek egemenliğini ve zenginleri korumak üzere yozlaştırıldığını gözlemledim. Boston’a her gidişimde adım başı Katolik Kilisesi görmemin nedeni de filmden sonra iyice netleşti; ne kadar çok ibadethane, garibanlardan tanrı adına söğüşlenen o kadar çok para aktarımı 🙂 Tanıdık geliyor değil mi? Sistem her dinde aynı, değişmiyor.
Filmin tadını kaçırmamanız için konuyu sizlere basitçe özetledim, oyunculuklar ve heyecanı düşürmeyen kurgusuyla mutlaka izlemeniz gerek Spotlight’ı.
İyi seyirler…
Filmle ilgili detaylar için BURAYA tıklayınız


Yaşlanmak…

omg we re aduts Ian Kellen

Yaşlanmak sadece aynada gördüğünüz yabancıdan hoşlanmamak değildir.

Yaşlanmak; sizi arayıp soranların sayısının hızla azalması demektir. Sizi aradıklarında bilirsiniz ki, soracakları bir konu veya dinlemenizi istedikleri bir sorunları vardır.

Birlikte eğlenilecek yerlere çağrılma miktarınız sıfıra yaklaşmışsa, yaşlandığınıza inanabilirsiniz.

Gündemi takip etmeniz, çokça konuda genç yaştakilerden daha yeni bilgiye sahip olmanız da hayatınızı kolaylaştırmaz, hatta çoğu zaman size düşman olacaklardır.

Nasihat etmek istediğinizde genellikle ukalalık olarak algılarlar, sizin daha önce bu konuda canınızın yandığını ve onların canı yanmasın diye uyardığınızı akıllarına bile getirmezler.

Gençliğin nasıl olduğunu hatırlamadığınızı düşünürler, ama bilmezler ki aslında yaşlanan sadece bedenlerdir, ruhlar kendini hep genç hisseder.

Yaşlanınca; gittiğiniz mekanda sevdiğiniz bir melodi çalarken, içinizde bir yerlerde, çılgınlar gibi dans etmek isteyen genç ruhunuzu hızla engellemezseniz, uzaylı görmüş taşralı bakışlarına maruz kalırsınız. Boynunuzu büküp yerinizde oturun, ayağınızla tempo tutmakla yetinin.

Öyle canınızın her istediğini giymeniz, fazla aksesuar kullanmanız da uygun değildir. Saçınızı atkuyruğu yapmanız, arkanızdan kikirdeşmelere neden olabilir.

Tatil yörelerinin sakin olanlarında konaklamanız beklenir sizden, eskaza gündemdeki adreslerden birine yolunuz düşmüşse, neredeyse iğrenir bakışlarla karşılaşırsınız “ne işi var bunun burada” der gibidirler.

Yaşlanmak, bir anlamda da görünmez olmaya başlamaktır. Yirmilerinizdeki ışıldayan görünüşünüze, sağlıklı bedeninize sahip olmadığınız için başkaları tarafından farkedilmeniz de zorlaşır.

Gençliğinizde size yol vermek için çekilip gülümseyenler, yaşlıysanız neredeyse bulundukları yerden geçmeye çalıştığınız için sizi tokatlar gibi bakarlar.

Karşıdan karşıya geçerken yaya geçidinde bile kornalarla protesto edilirsiniz. Toplu taşıma araçlarına binerken size yol vermelerini asla beklemeyin, ezmemeleri ve kenara itmemeleri için dua edin.

Sokağa çıkmanızı yasaklamaları mümkün olsa yapacak binlerce genç insan var etrafta. Bunu da huzur içerisinde sağa sola not olarak yazıyorlar. Sanıyorlar ki hep yirmilerinde kalacaklar.

Bizler; 50, 60, 70 li yıllarda doğanlar, farklı dünya görüşleriyle yetiştirildik ve eğitildik diye düşünüp hoşgörmeye çalışıyorum, zorlansam da deniyorum.

38 yaşımı çok sevmiştim, ruhumu oraya sabitledim ilerlemesine izin vermiyorum, bedenime de elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum, ama biyolojik olarak zamana karşı durmak zor oluyor. Yaşlanmayı gençliğin yitişi değil de, fırsatların ve gücün yeni bir aşaması olarak kabullenmek biraz olsun huzur veriyor.

Keşke bir yolu olsa da insanlar hep genç kalsalar; gözleri bozulmasa, hastalanmasalar, elden ayaktan düşmeseler, bunamasalar. Süreleri dolunca fişi çekilmiş elektronik alet gibi duruverseler. Hayal işte hoşgörün, ne de olsa sizlere göre epey yaşlıyım 🙂


Yeni Yıla Merhaba

Sunset Bodrum

Yeni bir yıla doğru koşaradım ilerliyoruz. Bilinmezliklerden mi, umutlardan mı olduğunu çözemediğimiz ürpermeler var ruhlarımızda. Yüreklerimiz hayallerimizin gerçek olabileceği heyecanıyla çarpıyor. Gençler arkadaşlarıyla katılacakları eğlencelerin, çocuklar açacakları hediye paketlerinin heyecanında, yaşlılar ise sağlıkla geçirecekleri yeni bir yılın umudundalar.
2015 yorucu bir yıl oldu çoğumuz için; ülkemiz için üzüldük, kayıplar yaşadık, sağlık sorunlarıyla cebelleştik, belki işsiz kalanlar da oldu aramızda. Şimdi yeni bir yılın getireceklerine odaklanma zamanı; geçmişe takılıp kalmanın yararı yok, gelecek günlerin belirsizliğini coşkuya çevirmek elimizde. Her sabah sağlıkla uyanıyorsak umudumuzu kaybetmek anlamsız. Sağlıkla nefes aldığımız her an, zorluklarla başa çıkabileceğimiz anlamına geliyor; yeter ki isteyelim ve çaba harcayalım.
Hayatımıza dışarıdan bakmaya çalışalım; tabii objektif olarak bakalım; varlığına şükredeceğimiz her şeyi not edelim, aklımıza her geldiğinde sahip olduklarımız için teşekkür edelim ve daha iyilerini istemeye, onlara ulaşmak için çalışmaya devam edelim. Kendimizde değiştirmek istediklerimiz için de ayrı bir liste yapalım ve yıl boyunca bunlar üzerinde çalışalım.
Kızdıklarımız, hırslandıklarımız, sinirlendiklerimiz olabilir; şimdi onları affetme zamanı, ruhumuzda ve bedenimizde yarattıkları yıkıcı etkilerden kurtulma zamanı. Kolay olacak mı, tabii ki olmayacak, ama deneyeceğiz adım adım ilerleyeceğiz. Affetmeyi başardıkça üzerimizdeki yükler hafifleyecek, ruhumuz özgürleşecek, huzuru hissedeceğiz.
İhtiyacı olan herkese yardım etmeye çalışalım, yardım sadece parasal değildir. Her fırsatı değerlendirip kahkaha atalım, gülmenin iyileştirici etkisinden yararlanalım. Yolda rastladığımız hayvanların başını okşayalım, sevilmeye de beslenmek kadar ihtiyaçları var unutmayalım.
Gerektiğinden fazla tüketmemeye çalışalım; sistemi değil ruhumuzu besleyelim. Tüketeceklerimizi alırken çevreye zarar vermeyenleri seçmeye çalışalım, ambalajlı ürünlerden vazgeçelim, olabildiğince az çöp üretmeyi deneyelim.
Günümüze aynada kendimize gülümseyerek başlayalım; kendimizi sevelim, yeri geldiğinde egosit olalım, hepimiz tek ve biricikiz, sizden bir tane daha yok, bana inanmazsanız parmak izinize sorun, retinanıza sorun 🙂
An’da kalmaya çalışalım, geçmiş yaşandı bitti geri getiremeyiz, gelecek bir gizem; nelerle karşılaşacağımızı bilemeyiz, ama “an” tamamen bize ait, onunla ne yapacağımıza karar vermek de bize ait. Yeni yılda mutsuzlukları görev edinmek yerine, yaşadığımız her an’a şükredelim ve  “Sonsuz Şimdide Olmaya” gayret edelim.
Onurumuzla, sahip olduklarımıza şükrederek, anlamsız hırslardan arınarak, bebekler gibi kibirsizce, her sabah daha da yenilenerek, “az tüketip, çok türeteceğimiz”, barış içinde “bir orman gibi hür ve kardeşcesine” yaşayacağımız; ruhlarımızın hep genç kalacağı, daha bereketli, daha huzurlu, daha adil ve çok daha güzel bir yıl olsun 2016.
Hepinize sevdiklerinizle birlikte; ağız tadıyla, huzurla, bolluk ve bereketle geçecek harika bir yıl diliyorum.
Sevgiyle ve muhabbetle…

Yeni yılda yeni biri olmayı deneyecekler bu linkleri mutlaka incelemeli:

http://abolisyonistveganhareket.org/
https://www.facebook.com/fikirsahibidamaklar
http://bugday.org/
http://zumbara.com
http://esyakutuphanesi.com


#EskrimITU Genç Şampiyonlardan Eskrim Dersleri

Çocukluğunda kitap keyfini Pardayanlar ve Üç Silahşörler gibi kitaplarla keşfeden bir nesilden gelince Eskrim sporuna da sempatiyle bakıyor insan. Bir de yeğeni madalyalı, bolca kupalı ve Akdeniz, Balkan Şampiyonu biriyse ilgi daha da artıyor 🙂 Geçtiğimiz yıllarda yeğenim Berke Türkaydın‘dan söz etmiştim sizlere. O zamanlar yıldız kategorisinde yarışan Berke; İTÜ Genetik ve Moleküler Biyoloji bölümünde mezun olmaya koşarak giden bir genç adam. İTÜ Eskrim takımıyla da kupalar ve madalyalar kazanmaya devam ediyor. Şimdi de İTÜ Eskrim kulubünde diğer sporcu arkadaşlarıyla birlikte ders vermeye başladı.
Bu derslerde Güz ve Bahar dönemlerinde hem 6-12 yaş hem de 17-45 yaş arasındaki eskrim sevdalılarına eğitim veriyorlar. Kurslar İTÜ Ayazağa Maslak Kampüsü Merkez Spor Salonunda yapılıyor. Büyükler için Çarşamba günleri 18.00-19.30 veya 19.30-21.00 saatleri arasında, küçükler için ise Cumartesi-Pazar günleri 13.00-14.00 veya 14.00-15.00 saatleri arasında düzenleniyor. Ders ücretleri İTÜ mensupları için 200 TL/Ay, diğer katılımcılar için ise 225 TL/Ay olarak belirlenmiş.
berke kupali

Eskrim uzun yıllardır olimpik bir spor; ama onu sadece bir spor olarak adlandırmak da haksızlığın büyüğü olur. Genel olarak kılıç kullanma sanatı olarak tanımlanan eskrim, sportif anlamda düelloları esas alıyor ve gelişerek günümüzde uygulayanların neredeyse aşık oldukları zarif bir sevgiliye dönüşüyor.

Top peşinde koşturulan takım sporlarından hoşlanmayan çocuklarınız için biçilmiş kaftan bu eğitimler; dengeyi, gücü, kişisel mükemmelliğe ulaşmayı, bazen yarışmak bazen de sadece eğlenmek ve mutlu olmak için yapılan fiziksel aktiviteyi keşfedecekler.

Büyükler için de günlük hayattaki aşırı yoğunluktan, stresten uzaklaşmak, daha dengeli, algıları açık, aktif ve esnek olmak için keyifli bir fırsat.

Eskrim kursları için detaylı bilgi almak isterseniz; kurs koordinatörü Berke’ye 05394627675 numaralı telefondan ulaşabilir veya eskrim@itu.edu.tr adresine eposta yazabilirsiniz. Başlangıç seviyesindekiler için kıyafet ve ekipman da Eskrim kulübü tarafından karşılanıyor.

Programa katılanlardan ricam, yeğenim Berke’ye benden selam söylemeleri 🙂 Bu yıl ders-spor-aktiviteler derken programı o kadar yoğun ki yüzünü göremez oldum 🙂 Ben de kursa yazılmayı düşündüm ama yaşım uymadı  🙂


#SXSWAccelerator programı Türk girişimcileri bekliyor

SxSw

SXSW Accelerator 2016 programı Türk girişimcileri, SXSW festivalinde sunum yapmaya ve yatırım almaya davet ediyor.

Her yıl Texas eyaletinin Austin kentinde düzenlenen SXSW festivali bünyesindeki SXSW Accelerator programı; 12-13 Mart 2016 tarihlerinde, girişimcilik dünyasının önde gelen isimlerinin yer aldığı seçilmiş jüri üyelerine sunum yapmak üzere Türk girişimcileri de bekliyor.

2009 yılından bugüne 305’ün üzerinde girişimin katıldığı SXSW Accelerator programı kapsamında, katılımcı girişimlerin %62’si yatırım alırken, %13’ü de Google, British Telecom, Apple başta olmak üzere çeşitli şirketler tarafından satın alınmış. accelerator-2016-color-page

Klout, Hipmunk, Wildfire, Siri, Foodspotting ve Tango gibi bir çok büyük firmanın erken aşamalarında katıldığı program dahilinde son 6 sene sürecince girişimcilere 2.6 milyar dolar yatırım imkanı sağlanmış.

2016 SXSW Accelerator programı bu yıl; “Akıllı Data Teknolojileri”, “Eğlence ve İçerik Teknolojileri”, “Sağlık ve Giyilebilir Teknolojiler”, “Yaratıcı Dünya Teknolojileri”, “Ödeme ve Finansal Teknolojiler” ve “Sanal Gerçeklik” alanında faaliyet gösteren Türk girişimcileri de programına davet ediyor.

Detaylar için websitesinden sxsw.com/interactive/accelerator bilgi alabilir ve SXSW Accelerator 2016 programı global danışma kurulu üyesi değerli dost Çağdaş ÖNEN’e cagdasonen@gmail.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz.


#TheIntern Bayramda Sinemalarda

65 yaş üstü ve emekliyseniz; iş hayatına geri dönmek, hem de yarı yaşınızdan küçük gençlerle dolu bir internet şirketinde stajyer olarak işe başlamak oldukça ürkütücü görünebilir. Robert De Niro’nun canlandırdığı Ben Whittaker ise emeklilikten çoktan sıkılmış ve yeniden iş hayatına döndüğü için neredeyse kanat atkıp uçacak kadar heyecanlı. Eşinin ölümünden sonra günlük hayatını sıradan meşguliyetlerle geçiren Ben; aldığı yatırımla başarı basamaklarını hızla tırmanan çevrimiçi moda sitesi yaratıcısı (Anne Hathaway) Jules Ostin’in stajyeri olur. Özenli giyimi, çalışma prensipleri, sorun çözücülüğyle şirket çalışanlarının gönlünde taht kuran Ben Whittaker, patronuyla iletişim kurmakta zorlansa da kısa sürede onun için de vazgeçilmez birine dönüşür.

25 Eylülde gösterime girecek olan The Intern/Stajyer; ödüllü yapımcı Nancy Meyers tarafından kendi yazdığı senaryo ile yönetilmiş. Oscar ödüllü ünlü oyuncu Robert De Niro ve yetenekli oyuncu Anne Hathaway’in başrolleri paylaştığı bu eğlenceli filmde yan rollerde Rene Russo, Adam DeVine, Andrew Rannells ve Robert De Niro’nun kızı Drena De Niro da yer alıyor. Filmle ilgili daha fazla detay için BURAYA tıklayınız.


The Man from U.N.C.L.E.

UNCLE

Bu sabah Warner Bros öngösterimiyle eğlenceli bir yeniden çevrim casus filmi izledim. The Man from U.N.C.L.E. 64-68 yılları arasında yayınlanmış bir casus dizisinden yararlanılarak filmleştirilmiş.
The Man From U.N.C.L.E yüksek tempolu aksiyon sahneleri, neşeli müzikleri, altmışların ikinci yarısıyla yetmişlerin başı arasındaki zaman diliminin modası ağırlıklı görüntülerle işlenmiş eğlenceli bir film. Cavill ve Hammer birlikteliği daha iyi yönetilebilir miydi diye düşündüğümü itiraf etmeliyim, kimyaları uyan bu iki yakışıklı oyuncudan çok daha fazla verim alınabilirdi. Alicia Vikander kesinlikle göz kamaştırıcıydı, Ex Machina ile gönüllerde taht kuran genç yetenek, bu filmde de zorlanmadan aradan sıyrılıveriyor. Jared Harris ve Hugh Grant kısa rollerinde göz dolduruyorlar. Kötülerin karakter analizleri biraz daha işlenebilseydi keşke, mizah dozu fazla olsun diye mi bilemem ama havada kalmışlar sanki.
John le Carré, Len Deighton, Alistair MacLean, Ian Fleming, Tom Clancy, Donald Hamilton, Frederick Forsyth, Ümit Deniz, Osman Aysu kitaplarını yalayıp yutmuş, filmi yapılanlarını heyecanla izlemiş ve televizyon-bilgisayar ikilisi hakimiyetinden önce yetişen kuşaktan benim gibi birine Guy Ritchie’nin yeni nesil casusluk filminin hafif gelmesi normal sanırım. Yanlış anlamayın, izlerken pek eğlendim. Hikaye anlatımı, karakter gelişimlerinin zayıf kalmasına karşın gayet eğlenceli vakit geçirten, rahat izlenen bir film The Man from U.N.C.L.E.
28 Ağustosta gösterime girecek filmle ilgili detaylı bilgiler için BURAYA tıklayınız. İyi seyirler.

Görsel kaynağı: http://cdn.idigitaltimes.com/sites/idigitaltimes.com/files/2015/08/14/man-uncle-movie-review.jpg


Denge… Turgut Uyar

Turgut Uyar

Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım

Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Turgut Uyar / 4 Ağustos 1927 – 22 Ağustos 1987

Görsel kaynağı  http://www.izdiham.com/uploads/yazi/5jeLuNHr6M.jpg


Sayfalar:1...14151617181920...61