:::: MENU ::::

Ruhunuzu Okşayan Bir Film : La La Land

la-la-land-afis
Günlerdir süren soğuk, gri hava ile yarışan yürek burucu ülke gündeminden biraz olsun uzaklaşmak ve güzel havada kendime nefes payı vermek için sabah erken saatlerde çıktım evden, uzun uzun yürüdüm, derin derin nefes aldım. Uzunca bir süredir kaos ve karanlığa teslim olmaktansa, kendimi oyalayacak, ruhumu dinlendirecek bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bir rastlantıyla soundtrackini dinleyip bayıldığım La La Land filmini izlemeye karar verdim. Özdilek içinde yer alan Cinetime sinemalarında pazartesi ve çarşamba günleri indirim olduğunu hatırlayınca ilk seansa yetiştim. Benden başka kimse yoktu, kendime sinema kapatmış gbi hissedip izlemeye başladım.
Damien Chazelle’in yönetmenliğinde; Justin Hurwitz’in müthiş müziği eşliğinde, Linus Sadngren’in harika görüntülerinin sihrine bırakıverdim kendimi. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle izledim 128 dakikalık filmi.

lalaland-bridge
Emma Stone ve Ryan Gossling üçüncü kez aynı perdeyi paylaşıyorlar, kamera bu ikiliyi çok seviyor ve kesinlikle güzel bir kimyaları var. Her ikisinin de hem dans, hem de müzikal performanslarına bayıldım. Tamam kabul Ginger Rogers ve Fred Astaire değiller ama gayet başarılılar.
Warner Bros Stüdyolarındaki kafede barista olarak çalışan ve filmlerde bir rol kapabilmek için seçmeden seçmeye koşturan genç aktris Mia ve klasik caza aşık, kendi caz kulübün kurmak için uğraşan inatçı müzisyen Sebastian trafikte karşılaşırlar ilk kez. Mia’nın Sebastian’a malum parmak hareketiye sonuçlanan bu karşılaşmadan sonra kader yine ikisini bir araya getiriyor.
Chazelle müzisyen olmayan Gossling’i müthiş bir caz piyanisti olarak algılatıyor izleyenlere, Whiplash’ta yaptığı gibi, sanırım onun ayrıcalığı da bu. Filmde Watson ve Gossling’e eşlik eden diğer oyuncular arasında J.K. Simmons, Tom Everett Scott ve John Legend var. Müziğin, renklerin ve tabii en önemlisi muhteşem Los Angeles’in arka plan olarak kullanıldığı bu filmi mutlaka izleyin ve kendinize gündemden uzaklaşıp, nefes alma şansı tanıyın.
Mia’nin hayallerine ulaşmasını sağlayacak rol için gittiği seçmede söylediği The Fools Who Dream adlı parçanın sözlerine bayıldım ve eve döner dönmez internette arayıp buldum, sizler de beğenirsiniz umarım. Sözleri okurken arka planda melodisini de kopyala-yapıştır yaparak bu linkten https://youtu.be/UlunjmpaRVU dinleyebilirsiniz.
Hepinize iyi seyirler
Filmin fragmanı: https://youtu.be/lu4RHvouJH8
Soundtrack videosu: https://youtu.be/HSg3tBzAVFk
imdb linki: http://www.imdb.com/title/tt3783958/

The Fools Who Dream

My aunt used to live in Paris
I remember, she used to come home
and tell us these stories about being abroad
and I remember she told us that she jumped into the river once, barefoot

She smiled

Leapt, without looking
And tumbled into the Seine
The water was freezing
She spent a month sneezing
But said she would do it again

Here’s to the ones who dream
Foolish as they may seem
Here’s to the hearts that ache
Here’s to the mess we make

She captured a feeling
Sky with no ceiling
The sunset inside a frame

She lived in her liquor
And died with a flicker
I’ll always remember the flame

Here’s to the ones who dream
Foolish as they may seem
Here’s to the hearts that ache
Here’s to the mess we make

She told me
“A bit of madness is key
To give us new colors to see
Who knows where it will lead us?
And that’s why they need us”

So bring on the rebels
The ripples from pebbles
The painters, and poets, and plays

And here’s to the fools who dream
Crazy as they may seem
Here’s to the hearts that break
Here’s to the mess we make

I trace it all back to then
Her, and the snow, and the Seine
Smiling through it
She said she’d do it again

Görsel kaynakları:
http://thetorchentertainmentguide.com/wp-content/uploads/2016/10/La-La-Land-Reviews.jpg
http://www.hollywoodreporter.com/sites/default/files/imagecache/scale_crop_768_433/2016/08/lll_d41-d42_06803_r-h_2016.jpg

 

 


#2017 Dostluk, Huzur, Bolluk ve Bereket Getirsin Hepimize

booktree

2016 yılını arkamızda bırakmaya hazırlanıyoruz. Şimdi yeni bir yılın getireceklerine odaklanma zamanı; geçmişe takılıp kalmanın yararı yok, gelecek günlerin belirsizliğini coşkuya çevirmek elimizde. Her sabah sağlıkla uyanıyorsak umudumuzu kaybetmek anlamsız. Sağlıkla nefes aldığımız her an, zorluklarla başa çıkabileceğimiz anlamına geliyor; yeter ki isteyelim ve çaba harcayalım.
Hayatımıza dışarıdan bakmaya çalışalım; tabii objektif olarak bakalım; varlığına şükredeceğimiz her şeyi not edelim, aklımıza her geldiğinde sahip olduklarımız için teşekkür edelim, güzellikleri görmeye ve onlara ulaşmak için çaba harcamaya devam edelim. Kendimizde değiştirmek istediklerimiz için de ayrı bir liste yapalım ve yıl boyunca bunlar üzerinde çalışalım.
Onurumuzla, sahip olduklarımıza şükrederek, anlamsız hırslardan arınarak, bebekler gibi kibirsizce, her sabah daha da yenilenerek, “az tüketip, çok türeteceğimiz”, barış içinde “bir orman gibi hür ve kardeşcesine” yaşayacağımız; bedenlerimizin sağlıklı, ruhlarımızın hep genç kalacağı, daha bereketli, daha huzurlu, daha adil ve çok daha güzel bir yıl olsun 2017.
Hepinize sevdiklerinizle birlikte; ağız tadıyla, huzurla, bolluk ve bereketle geçecek harika bir yıl diliyorum.
Sevgiyle ve muhabbetle…

Görsel kaynağı:
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/f2/77/d0/f277d02da7bfac6841477339b350759d.jpg


24 Kasım Öğretmenler Günü

flowers-purple

Canım kardeşim Bilge Mintaş’ın,  sevgili kuzenim Zerrin Bıçakçı’nın, can dostlar Didem Özbahçeci Sönmez, Sedef Örsel Özçelik ve yıllar içinde tanıdığım değer verdiğim bütün eğitmen dostlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Bana emeği geçen, hayatta olan ve olmayan öğretmenlerim hepinize teşekkür ederim. İyi bir insan olmayı önce, ilk öğretmenim olan rahmetli anneciğimden öğrendim, üzerine kendi kişiliğimi inşa ederken de sizler yol gösterdiniz bana.

Yaşadıkları zorluklara rağmen; öğrencilerine ışık olmaya çalışan bütün öğretmenlere teşekkürler, yarınlar için umut olacak gençler sizlerin desteği ve rehberliğiyle yetişecekler.
Öğretmenler Günü kutlu olsun.


#FantasticBeasts and Where to Find Them / Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar

fantastic-beasts-and-where-to-find-them-final-poster-banner

Warner Bros davetiyle öngösterimine katıldığım harika bir film izledim. Fantastic Beasts and Where to Find Them / Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar filmiyle; yönetmen David Yates bizleri J.K. Rowling’in Büyücülük Dünyası’nda yeni bir yere, Harry Potter’dan yıllar öncesine ve Amerika kıtasına götürüyor. Harry Potter’ın yıllar sonra okuyacağı, Magizoolojist Newt Scamander’ın fantastik yaratıklar ve gezi notları hakkındaki kitabının hikayesini izliyoruz bu filmde. Scamander’in hikayesi; 1926 yılı New York’unda fantastik yaratıkların peşinde koşarken, bir yandan da dünyanın gözünden uzakta yaşamaya çalışan büyücü komitesiyle arasında geçenleri içeriyor.

Film hakkında ipucu vermeden yazmakta zorlandığımı itiraf ediyorum, siz haftasonu kendinize bir iyililk yapın ve bu keyifli filmi mutlaka izleyin. 133 dakika süreyle, görsel mucizelerin, keyifli oyuncuların ve heyecanı zirveye taşıyan müziklerin tadını çıkarın.

colin

David Yates yönetiminde, bol sayıda tanınmış ve ödüllü oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filmde başrollerde her filmiyle biraz daha hayran olduğum Eddie Redmayne’e; Colin Farell, ana kahramandan rol çalan Dan Fogler, etkileyici bir Ezra Miller, Katherine Waterston, Zoë Kravitz, Ron Perlman,Jon Voight veee tabii az da olsa Johnny Depp eşlik ediyorlar. Görüntü yönetmeni Philippe Rousselot, müzikler ise James Newton Howard’a ait.

Film hakkında daha detaylı bilgiler isterseniz aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz.
http://www.fantasticbeasts.com/
http://www.imdb.com/title/tt3183660/
https://www.pottermore.com/fantastic-beasts

Yazıda kullandığım görsellerin linkleri:

http://www.liveforfilm.com/wp-content/uploads/2016/09/Fantastic-Beasts-and-Where-to-Find-Them-final-poster-banner.jpg
http://www.blackfilm.com/read/wp-content/uploads/2016/11/Fantastic-Beasts-and-Where-to-Find-Them-39.jpg


29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

Ataturk-meclis

Cumhuriyetimiz 93 Yaşında, kutlama yapmak için kimsenin iznine ve icazetine ihtiyacımız yok. Emperyalist devletlerin kuyruk acıları nedeniyle silip yok etmeye çalıştıkları bu zaferi; millet olmayı ümmet olmaya tercih edenlere, resmi törenleri yasaklayanlara inat, her zamankinden daha coşkuyla kutlayacağız.

Fikri ve vicdanı hür olarak yaşamamızı sağlayan Atatürk ve silah arkadaşlarını; kimsenin kölesi olmadan yaşayabilmemiz için kendilerini 7 düvelin askerine siper eden gazilerimizi ve şehitlerimizi minnetle anıyoruz.

Karşılarına dikilmiş tam donanımlı emperyal ordulara rağmen; Atatürk ve silah arkadaşlarının başardıklarını, küçük yaşlarımızdan başlayarak eğitimimizin her adımında öğrendik. Yeniden hatırlayalım.

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.”

“Biz bir amaç takibediyoruz. Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir. Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek. Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır. Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir. Bunun için muharebe ediyoruz. Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır.” (1920)

“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. ”
25-26 Nisan 1922 Atatürk

“Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. ”
1922 (Atatürk’ün S.D. I, S.240)


The Accountant

affleck-kendrick

Dün sabah öngösterimle izleme şansım oldu The Accountant filmini. Muhasebeci ismi sizi yanıltmasın, oldukça hareketli, yüksek dozda aksiyon sahneleri olan bir film bu. Hatta bir ara, silahlı adamlar filmden çıkıp bizleri de tarayacak gibi hissetiğimi itiraf etmeliyim 🙂

Geçmişe dönüşlerle karakterlerin gelişimini anlatan filmleri seviyorum. The Accountant / Hesaplaşma filminde de dikkatle izlenmesi gereken bolca geri dönüş sahnesi var. Filmin can alıcı detayları da o geri dönüşlerde.

Gavin O’Connor’ın yönettiğ filmin senaryosu Bill Dubuque, müziği Mark Isham, görüntü yönetimi de Seamus McGarvey imzalı.

THE ACCOUNTANT

Tanıdık oyuncularla renklenen kadroda, başrolde yer alan Ben Affleck’e, J.K. Simmons, Anna Kendrick, Jeffrey Tambor, John Lithgow, Jean Smart, Jon Bernthal, Cynthia Addai-Robinson eşlik ediyorlar.

Ne yazsam ipucu olacak, basın bülteni cümleleri de kurmak istemiyorum, filmi keyifle izlediğimi ve puzzle yapan çocuğun tek parçayı yerleştirdiği sahneden çok etkilendiğimi yazayım sadece. En iyisi sizler de 28 Ekimde gösterime girecek bu filmi kendi gözlerinizle izleyin.
İyi seyirler

THE ACCOUNTANT

Film hakkında detaylı bilgi almak için bu linki kullanabilirsiniz http://www.imdb.com/title/tt2140479/
Görsel linkleri:
http://www.texasartfilm.net/wp-content/uploads/2016/10/The-Accountant-TV-Spot-6-HD.jpg
https://reggiestake.files.wordpress.com/2016/10/the-accountant-image-1.jpg
http://cdn.collider.com/wp-content/uploads/2016/09/the-accountant-cynthia-addai-robinson-jk-simmons.jpg


Inferno / Cehennem

inferno-buyuk

Film izlemek keyif verici bir eylemdir benim için. Sinemaya giderken önyargılarımdan arınmaya çalışırım, roman uygulaması ise kitabı okuduğumu unutmayı yeğlerim. Bu sabah öngösterimine davetli olduğum Inferno/Cehennem adlı film için de aynı şeyi yaptım, kitabı okuduğumu unutmayı ve önyargısız izlemeyi denedim. Keyifle izledim filmi.
İpucu vermeden filmi kısaca özetlemeye çalışayım:
Harvard profesörü ve uluslararası üne sahip sembol bilimci Dr. Robert Langdon, hafızasını yitirmiş olarak İtalya’da bir hastanede uyanır. Genç doktor Sienna Brooks ile birlikte anılarına yeniden kavuşmak ve iyileşmek için çalışırlar. Birlikte; dünyayı küresel bir krizle karşı karşıya getirmeye çalışan, çılgınlığı zenginliğini aşan genetik bilimci Bertrand Zobist’i engellemek amacıyla Floransa, Venedik, Budapeşte ve Istanbul’da geçen heyecanlı bir öykü izletiyorlar seyirciye.

inferno-meydan

Hans Zimmer’in müzikleri de film izleme keyinizi arttırıyor her zaman olduğu gibi.
Yönetmen Ron Howard, Dan Brown’ın romanından senaryolaştıran David Koepp, görüntü yönetmeni Salvatore Totino, oyuncular Tom Hanks, Felicity Jones, Ben Foster, Omar Sy, Irrfan Khan, Sidse Babett Knudsen
Önyargılarınızı evde bırakın, kitabı okuduğunuzu unutun, koltuğunuza oturun ve keyifle izleyin 14 Ekim tarihinde gösterime girecek filmi.
Hepinize iyi seyirler.
Film ile ilgili detaylara bu linkten ulaşabilirsiniz : http://www.imdb.com/title/tt3062096/
Görsel kaynakları: https://d262ilb51hltx0.cloudfront.net/max/800/1*on6cCIOkcfnYz05NToe5iQ.jpeg
http://cdn03.cdn.justjared.com/wp-content/uploads/2015/04/hanks-getto/tom-hanks-felicity-jones-get-to-work-on-inferno-movie-07.jpg


Huzurlu Bir Hayat İçin İpuçları

olumlama

Pazar günü sevdiğim bir dostumla epey gecikmeli doğum günü kutlamamı yaparken, uzun zamandır ihmal ettiğim bir noktaya dikkatimi çekerek ” olumlu cümleler kur ki istediğin ve söz ettiğin yan yana durabilsin” demişti. Tabii ben yine günlük hay huy içinde not almayı atlayıvermiştim.
Suret kitabında, değerli dost Ömer Taylan Tuğut’un yazdığı notları görünce sevinçle gülümsedim kendi kendime, tam aradığım bilgileri paylaşıvermişti. Kalıcı olsun ve her aradığımda “ay neredeydi bu ya hu” diye hayıflanmamak için bir blog yazısı ile paylaşmaya karar verdim. Hepimize şifa olsun.
Sevgiyle ve muhabbetle…

1. Olumlama cümleniz olumlu olsun! Yani “Hasta olmak istemiyorum” yerine “Sağlıklıyım” gibi tamamen olumlu kelimelerden seçilmiş kalıplar kullanın.

2. “İstiyorum” ifadesinden kaçının. “Mutlu bir hayat istiyorum” demek yerine “Mutlu bir hayata sahibim” deyin. Evren onaylayandır. İstiyorum dedikçe istemekle kalırsınız. Sahibim dediğinizde tüm hücreleriniz o andan itibaren mutlu bir hayata sahip olduğu komutunu alır ve size bunu yaşatmaya başlar.

3. Cümleler hedefinizi net içersin. “Zayıflıyorum” gibi sonunun nereye gittiği belli olmayan cümleler kullanmayın. Eğer muhakkak zayıflamakla ilgili bir cümle kurmak istiyorsanız, varmak istediğiniz hedef kiloyu da içine koyarak “55 kilodayım” , hatta “55 kiloda olduğum için şükürler olsun” deyin.

4. Belirsiz ifadelerden kaçının. Kurduğunuz cümle herkes tarafından anlaşılabilecek basitlikte olsun.

5. Cümlelerinizi gelecek zaman yerine şimdiki zaman veya geniş zaman kipinde kurun. “Çok mutlu olacağım” demek yerine “Çok mutluyum” deyin. Gelecek zaman kipi yaşamak istediğiniz durumu her zaman daha ileri bir zamana öteler. Böylece hiçbir zaman o durumun içinde olamazsınız.

6. Olumlamalarınız başka insanlar hakkında değil kendiniz hakkında olsun. “Bana saygı göstersin” demek yerine, “saygı görmeyi hak ediyorum” deyin.

7. Cümlelerinizi yumuşatabilirsiniz. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum şeklinde ilk başta ikna olmakta zorluk çektiğiniz cümleleri kendimi olduğum gibi kabul etmeye niyet ediyorum/ hazırım/ başlıyorum, kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğreniyorum şeklinde yumuşatın. Zamanla bu cümleleri kabul ediyorum şeklinde değiştirirsiniz.

Japon Dr. Masaru Emoto suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne serer. Vücudumuzun 4’te 3’ünün su olduğunu düşünürseniz, ağzınızdan çıkan her sözle önce kendinize, sonra çevrenize neler yaptığınızı daha iyi anlayabilirsiniz.

Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, mutlaka kullandığınız cümleleri de değiştirin ve olumlama cümlelerini bol bol kullanarak ruh halinizi daha olumluya çekin.

Olumsuz cümleleri şimdiki zaman kipinde değil, geçmiş zaman kipinde söyleyin: İlişkilerim kısa sürüyor yerine Bugüne kadar ilişkilerim hep kısa sürdü deyin. Böylece kendinizi bütün yeni ihtimallere açarsınız.

Olumlama cümlelerini kullanırken, aynı zamanda harekete de geçin: Artık her gün “zenginim” deyip, yakında zengin olmanız zor. Sadece zihininizi yeniden programlamanız yetmez. Hedeflediğiniz duruma doğru adım da atmalısınız. Bir aksiyon planı oluşturmalı ve harekete geçmelisiniz.

Notlar için kaynak : http://www.zestcoaching.com/olumlama-cumleleri.html

Görsel kaynağı : http://2.bp.blogspot.com/-sgwUEM16uao/VPWkewFXsKI/AAAAAAAAQBQ/LuFxKeGI48U/s1600/i%2Bam%2Bme.jpg


30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

Ataturk-meclis
Son yıllarda, unutulması için epey uğraş verilen 30 Ağustos; Türkiye Cumhuriyeti’nin “Ulusal Bayramı” dır. İlk kez 1923 yılında kutlanan, 1935 yılında resmileşen bu bayram; Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni anmak için kutlanan bayramdır. Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve onların komutasında savaşmış askerlerimize şükranlarımızı sunduğumuz bayramdır.
30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının, işgal kuvvetlerinden geri alındığı gün olarak kutlanır.
Kutlamak için kimsenin iznine ve icazetine ihtiyacımız olmayan bu bayramda; hangi ülkede yaşadığınızı, bu topraklar için şehit olan aile büyüklerinizi, ne şartlarla başarılan ve bizlere neredeyse altın tepside sunulan bu özgürlüğü nelere feda edebildiğinizi yeniden düşünün lütfen.
30 Ağustos Zafer Bayramımız hepimize kutlu olsun.

“Beni inkar edeceksiniz…Hatta büştanla (iftirayla) yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.”

Mareşal Gazi Mustafa Kemal 8 Mart 1929


Café Society

Dün kendime bir keyif kaçamağı izni verdim, alışveriş ve fatura ödeme koşturmasından sonra. Özdilek içinde yer alan sinemalarda pazartesi ve çarşamba günleri indirimli tarife vardır ve ben Woody Allen’ın son filmi Café Society ‘yi kesinlikle izlemek istiyordum .
Woody Allen filmlerini izlemeyi seviyorum, uzun yıllar önce Annie Hall ile başlayan tutkum; Manhattan, The Purple Rose of Cairo, Hanna and Her Sisters ile sürdü. Eski filmlerini de merak edip bulduğum video kasetlerden izlemeye başlamıştım. Ve sonra sinema diline hayran olup 3 kez izlediğim Radio Days geldi.
Yazıyı hazırlarken hata yapmamak için sinematografisine baktığımda görmediğim pek az filmi olduğunu fark ettim. Bazılarını izlerken içimin şiştiği doğrudur ama çoğunu da en az 3 er kez izlemişliğim vardır. Mesela; Charlie: The Life and Art of Charles Chaplin, Match Point, Scoop, To Rome with Love ve Midnight in Paris. Eğer bu filmlerden bir kaç tanesini izleyip hoşlandınızsa Café Society filmini de seveceksiniz.

Jesse

Woody Allen kesinlikle kendini canlandıracak karakteri de bulmuş bu filmle: Jesse Eisenberg mimikleri, hafif kambur duruşu, sakar hareketleri, elini kolunu koyacak yer bulamayışıyla Allen’ın gençliği gibiydi film boyunca ve bu yetenekli genç oyuncu giderek daha ilginç bir aktör olmaya başladı. Şimdi bu satırları yazarken düşündüm de aslında To Rome with Love filminde Allen’ın karakterine bürünme sinyallerini vermişti zaten ama o zaman yeterince dikkat etmemişim 🙂
Film boyunca görüntüsü ve oyunculuğuyla beni rahatsız eden tek tipleme; ünlü vampir filmleri oyuncusu kızımız Kristen Stewart’ın canladırdığı Vonnie karakteri oldu. Filme başlarken artist ajanı rolü için seçilen Bruce Willis’in kaprisleri ve yetersizliği nedeniyle kadrodan çıkarılmasıya o karaktere bürünen Steve Carrel bile Kristen kadar rahatsız etmedi neden bilmem.
Dini bütün ve ilginç anne karakterinde Jeannie Berlin pek eğlenceliydi. Oğluna verdiği ilginç nasihati de hemen not ettim: “Live every day like it’s your last, and someday you’ll be right.” Kabaca çevirirsem “Her gününü sonuncuymuş gibi yaşa, günün birinde haklı çıkacaksın”
Allen pek çok filminde olduğu gibi Café Society’de de yine Musevi inancıyla ince ince dalga geçiyor. Gangster ağabey rolünde Corey Stoll var ve Midnight in Paris filminde canlandırdığı Ernest Hemingway’den sonra yine göz dolduruyor. Blake Lively için fazla söze gerek yok, iyi bir oyuncu bu kız ve yine gayet rahat oynamış rolünü.

Cafe-Society Jesse and Bake

Café Society izlerken 1930 larda geçen; dönemin ışıltılı giysileri, gece kulüpleri, gösterişli villaları, devasa ofisleri, arka planda oyunculardan rol çalan New York sahneleri ve enfes müzikleriyle bitmesini istemeyeceğiniz dakikalar yaşayacaksınız. Woody Allen’ın kendi sesinden anlatımıyla izlemekten keyif aldığım ikinci film bu, ilki Radio Days idi. Senaryo içine sıkıştılmış özlü sözlerden pek sevdiğim bir tanesi de hikayenin en önemli kahramanı Bobby’nin söylediği “Life is a comedy, written by a sadistic writer” “Hayat, sadist bir yazar tarafından kaleme alınmış bir komedidir”.
Film ile ilgili bilgilere bu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.imdb.com/title/tt4513674/
Filmin harika soundtrackini de buradan dinleyebilirsiniz: https://play.spotify.com/track/6heEBab4kl4Nrq7A9jiHyZ
Hepinize iyi seyirler

Görsel kaynakları:
https://thefilmstage.com/wp-content/uploads/2016/05/Cafe-Society-5-
620×413.png
http://cdn.wegotthiscovered.com/wp-content/uploads/download-11-1.jpeg


Sayfalar:1...12131415161718...61