:::: MENU ::::
Browsing posts in: Sanat

Monet’nin Bahçesi

Geçtiğimiz pazar sabahı; 8 kasımda hasta olduğu için çıkamadığımız doğum günü kahvaltısına götürdüm teyzemi. İkimiz de erken uyananlardan olduğumuz için, gittiğimiz saatte Bebek Cookshop’ta bizden başka sadece bir masa daha vardı 🙂
Gri havaya rağmen manzaraya nazır doyurucu kahvaltımızı, güzel demlenmiş çaylarımız eşliğinde tamamladıktan sonra, günün ikinci durağı olan Sakıp Sabancı Müzesi‘ne doğru yola çıktık.
Müze karta sahip olma keyfini SSM’de de kullanıp güvenlikten geçtiğimizde yağmur çiselemeye başlamıştı. Hiç istifimizi bozmadan köşke doğru kıvrılarak ilerleyen yoldan yukarı yürüdük. Toprağın kokusu, yeşilin binbir rengiyle sarhoş olmamak mümkün değil.

Bu duygu serginin girişinde de devam etti. Giverny Bahçesi’nin çekimleri ve kuş sesleri karşıladı bizleri. Bir bölümde Monet’nin piposu gözlüğü ve paleti de sergileniyor. Yine aynı bölümde ailenin portrelerine ek olarak bir başka usta Renoir’ın fırçasından Monet ve ilk eşi Camille’in portresi de var.

İlerledikçe sanatçının ünlü tabloları “Dalların Arasından İlkbahar” ve “Argenteuil Yakınlarında Yürüyüş”ü göreceksiniz. Yıllardır beni en çok büyüleyenler “Nilüferler” olmuştur.  

Girişte elimde fotograf makinası olmadığı için olsa gerek çekim yapılamayacağı uyarısını atlamışlar. Sergiyi gezerken bir iki kare görüntü aldıktan sonra bir görevli yanıma yaklaşıp nazikçe bu sergi için fotograf yasağı olduğunu söyledi. Ben de boynumu büküp Monet’nin muhteşem nilüferlerini izlemeye devam ettim. Pek çok kitapta, filmde eserlerini görmüştüm daha önce, ama tablolarında eflatunun ve turkuazın bu denli yer aldığının ayırdına ancak sergiyi gezince vardım. Empresyonizmin yaratıcısı bu ilginç ressamın Giverny Bahçesi’yle ilgili eserlerine bayıldım.
Sanat dünyasının en önemli isimlerinden birinin eserlerine bu kadar yakından bakabilmek güzel bir duyguydu. Sergide ressamın olgunluk dönemine ait ve daha önce sergilenmemiş eserlerini görebiliyorsunuz. Sonlara doğru onun katarakt nedeniyle izlenimcilikten soyuta dönen tabloları var. “Salkımsöğüt” ve “Güllü Yol” modern sanata öncülük eden tablolar olmuş zaman içinde. Bu dönemdeki resimlerinde kırmızı tonların hakim olduğunu görüyoruz ve ne ilginç ki katarakt hastalarının görüş biçimiymiş bu.
Çıkıştan hemen önce oluşturulmuş bir salonda Monet’nin Giverny’deki evinde yapılan çekimlerden bölümler izledim. Hüzün verici ama bir o kadar da harika görüntüler bunlar. Mutlaka vakit ayırıp izleyin. Hatta gitmeden önce ŞURAYA tıklayarak önbilgiler edinin derim.   

SSM’de yer alan her sergiyi gezdikten sonra, kitap ayracı gibi hesaplı ve cüzdanıma yük olmayacak anılar alırım kendime. Bu kez biraz daha hovarda davrandım ve hediyelik eşya galerisini dolaşırken rastladığım 15 TL tutarındaki gözlük kutusunu sahipleniverdim hemen, en sevdiğim tablolardan biri olduğu için de büyük bir mutlulukla kullanıyorum 🙂
Sergiyi 6 Ocak 2013 tarihine kadar, pazartesi hariç her gün gezebilirsiniz. Müzekart+ sahiplerine giriş ücreti sadece 4 TL ve tabii 65 yaş üzeri konuklar ücretsiz gezebiliyorlar.
BURAYA tıklayarak Google Art Project üzerinde, Monet eserlerinden oluşturduğum galerimi de görebilirsiniz.


The Great Masters Sergisi Istanbul

2 Temmuz öğleden sonra; Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi, Beş Kubbe Salonu’nda yer alan The Great Masters Sergisini gezdim. Vestel ana sponsorluğunda, Arter Tasarım ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliği ile bizlere ulaşan bu sergide; her yaştan konuk kendi ilgi alanlarına hitap eden çok ilginç detaylar bulabilir.

Sizlere önerim, önce sergiyi hızlı adımlarla bir gezip gözden geçirin. Sonra her bölümde yer alan interaktif ekranlardaki bilgiler ve sergi alanı girişinde mutlaka almanız gereken kulaklıklı elektronik rehberler yardımıyla sindirerek gezin.

Elektronik rehber çubuğunu eserlerin üzerlerinde veya yanlarında yer alan metal daireye tuttuğunuzda başarılı bir çeviri ve seslendirmeyle, hatta bazılarında dramatik anlatımlarla bilgi alabiliyorsunuz. Bir grupla gezdiğim için benim turum hızlı oldu, bu nedenle en kısa sürede bir kez de sindirerek gezeceğim.
The Great Masters Sergisi; 2010 yılında İsveç’in Göteborg kentinde açılan, binlerce ziyaretçi tarafından gezilen “And There Was Light” sergisinin geliştirilmiş bir versiyonuymuş. Bu şekliyle dünyada ilk kez İstanbul’da sergileniyormuş. Sergi İstanbul’da yerelleştirilmiş, 3 büyük ustanın çağdaşları olan Osmanlı sanatçıları ve mimarlarından örneklere de yer verilmiş. 
Sistine Şapeli’nin orantılı olarak küçültülmüş bir örneği içinde dolaşmak, Vitrivius İnsanı’nı incelemek, Davut heykelinin ne muhteşem bir eser olduğunu bir kez daha hayretle izlemek, “Son Akşam Yemeği” tablosunu bir kez de interaktif ortamda detaylıca görmek, San Pietro Bazilika’sının kesiti içinde inceleme yapmak, Leonardo’nun müthiş kanat taslaklarını hayran hayran izlemek, yıllarca sütun başlığı sanılan Michelangelo çizimlerinin aslında bir çanta taslağı olduğunu öğrenmek harikaydı.

En ilgimi çeken bölümlerden biri de Leonardo’nun mektubu oldu. Büyük usta; 3 Temmuz 1503’da Sultan II. Bayezid’e bir mektup yazarak; Haliç’e tek kemerli bir köprü ile İstanbul – Pera arası için bir köprü tasarladığını, rüzgâr değirmenleri, yenilikçi hidrolik cihazlar imal etmeyi önermiş. Bu mektup ve mektupta söz edilen Galata Köprüsü’nün modelini görmek içimi acıttı. Daha da acısı mektubun çeviriminde yer alan “Leonardo nam kafir” cümlesiydi. Bu bağnazlık yaşadığımız yüzyılda bile gözleri kör etmiyor mu?
Kendinize ve yakınlarınıza, özellikle çocuklarınıza hoş bir gün armağan edin ve bu sergiyi mutlaka gezin. Sergi süresince çeşitli etkinlikler de var. Bunlar arasında çocuklar için olanlar kadar büyükler için olanlar da çok ilgi çekici. Ayrıca her perşembe akşamı açık hava sinemasında National Geographic sponsorluğunda harika belgeseller izleme şansına da sahipsiniz. Sergiden görüntülediğim daha farklı kareleri incelemek için BURAYA tıklayınız.
Sergi hakkındaki en güzel yazılardan biri olan sevgili dost Süleyman Sönmez’e ait olan yazıyı BURAYA tıklayarak mutlaka okumanızı öneririm. Yazımda göreceğiniz bütün yabancı isimlerle ilgili bilgi linklerine onun yazısından kolaylıkla ulaşabilirsiniz. 
Bu harika sergiyi inceleme fırsatı için öncelikle bizlere güleryüzlü ev sahipliğiyle ve dostluğuyla harika bir rehber olan Arter Tasarım’dan Sebla Şahin’e,  sonra bloglarımızı inceleyip bizleri bulan MedyaSOS ekibinden Gamze Hal’e ve tabii en önemlisi Vestel başta olmak üzere bütün sergi sponsorlarına tek tek teşekkürü borç bilirim.

 


Sayfalar:12345