:::: MENU ::::
Browsing posts in: İzlediklerim

Rampage

Warner Bros davetiyle izleme şansı bulduğum Rampage; aynı adlı 1980’lerin klasik video oyununa dayanmakta. Hareketli sahnelerin birbirini takip ettiği, heyecan dozunun düşmediği, araya eğlenceli espriler sıkıştırılmış, CGI teknolojisinin zirve yaptığı bir monster mash up diyebilirim. İtiraf etmeliyim ki izlemeye karar vermeden önce epey düşündüm, sonra Jeffrey Dean Morgan aşkına kalkıp gittim sinemaya. 107 dakikalık filmi keyifle izledim, kahkahalar bile attım.

Geçmişte yaşadıkları nedeniyle insanları kendinden uzak tutan Primatolog Davis Okoye’nin doğumundan beri gözetiminde olan olağanüstü akıllı, gümüş sırtlı goril George ile aralarında sarsılmaz bir bağ kurulmuş. Bir kaza sonucu genetik deney kurbanı olan bu nazik ve eğlenceli primat azgın bir canavara dönüşüyor. Gerilimin dozu artıyor, aynı şekilde 2 vahşi canlı daha genetik değişime uğruyor ve insanlara saldırıyor. Davis Okoye, genetik değişim projesinde çalışmış olan mühendis ile birlikte, hem bebekliğinden beri dost olduğu George’u, hem de Chicago şehrinde yaşayanları kurtarmak üzere zorlu bir savaşa başlarlar. Buradan sonrası fazla ipucu vermek olur. Başarılı CGI sahneler, güzel müzik ve eğlenceli bir film izlemek isterseniz Rampage’e bir şans verin derim. Çocuklarınızı götürmenizi önermem, rüyalarına girebilir o yaratıklar.
Yönetmen Brad Peyton, oyuncular Dwayne Johnson, Naomie Harris, Malin Akerman, Jeffrey Dean Morgan, Jake Lacy, Joe Manganiello. Müzikler Andrew Lockington, görüntü yönetmeni Jaron Presant

Filmde defalarca duyacağınız CRISPR (Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats), CRISPR-Cas9 genom düzenleme teknolojisinin temelini oluşturan bir bakteriyel savunma sisteminin ayırt edici özelliği olan “Kümelenmiş Düzenli Aralıklı Kısa Palindromik Tekrarlar” anlamına geliyor. Genom düzenleme (gen düzenleme olarak da adlandırılıyor), bilim adamlarına bir organizmanın DNA’sını değiştirme yeteneği veren bir teknoloji. Bu teknolojiler genetik materyalin genomdaki belirli yerlere eklenmesini, çıkarılmasını veya değiştirilmesini sağlıyor. Hayatı zorlaştıran hastalıklara, genetik anomalilere karşı kullanıldığında işe yarayacağı muhtemel olan bu müthiş teknolojinin yanlış ellere ve hırslı manyakların denetimine geçtiğinde dünyanın ne kadar zarar göreceğini tahmin edersiniz. Çok ütopik olduğunu düşünen varsa, hep birlikte laboratuar kaçağı Zika virüsünü hatırlayalım dilerseniz.
İyi seyirler

Filmin IMDB linki http://www.imdb.com/title/tt2231461/
Görseller http://www.superherohype.com/news/398555-rampage-set-photos#/slide/1
http://theactionelite.com/trailer-for-rampage-with-dwayne-johnson/


Ready Player One

Bu sabah Warner Bros davetiyle izledim Spielberg’in son filmini. Ernest Cline romanından uyarlanan ve 2045 yılında geçen hikayede; insanların kendi zorlu hayatlarından kaçıp dilediği kimliğe bürünerek yaşadıkları OASIS isimli sanal gerçeklik platformunun dünyanın en büyük ekonomik kaynağına dönüşmesiyle başlayan olaylar anlatılıyor. OASIS’in kurucusunun ölümünden sonra oyuncular, ipuçlarına ulaşmak ve sistemin yeni sahibi olmak için birbirleriyle ölesiye yarışıyorlar. AI, VR, dronelar, Bitcoin vs. o kaotik geleceğe çok da uzak olmadığımızı hatırlatmaya yetiyor. Yönetmen Steven Spielberg, senaryo Zak Penn ve Ernest Cline, görüntü yönetmeni Janusz Kaminski. Oyuncular: Tye Sheridan, Olivia Cooke, Simon Pegg, Ben Mendelsohn, Lena Waithe, T.J. Miller, Mark Rylance

Fazla ipucu vermeden anlatmak zor bu filmi, 80 ve 90 larda doğup bilgisayar oyunlarıyla büyüyenlerin heyecanla ve keyifle izleyeceği bir film olmuş. Alan Silvestri’nin müthiş müziğiyle de izleme keyfiniz katlanıyor. Filmi mutlaka 3 boyutlu ve Imax olarak izleyin.
Hepinize iyi seyirler.

Detaylar: http://www.imdb.com/title/tt1677720/
Görsel linki : https://codigoespagueti.com/noticias/posters-individuales-ready-player-one/


Tomb Raider 2018

Bu sabah Warner Bros davetiyle izleme şansım oldu yeni Tomb Raider filmini. İlk filmleri oğlum Emir’in zoruyla izlemiştim. Bilgisayar oyunu ile karşılaştırma yapmam zor ama itiraf etmeliyim ki Alicia Vikander, Angelina Jolie’den daha fazla yakışmış Lara Croft rolüne. Hareketli ve pek çoğu nefes kesici sahnelerin birbiri ardına izlendiği 118 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım.

Yönetmenliğini Roar Uthaug’ın yaptığı filmin müziklerinde Junkie XL imzası var. Diğer rollerde ise Dominic West, Daniel Wu, Walton Goggins, Kristin Scott Thomas, Derek Jacobi var. İpucu verip izleme keyfinizi bozmak istemem. Filmi mutlaka 3 boyutlu ve Imax izlemenizi öneririm. İyi seyirler

Filme ait detaylar: http://www.imdb.com/title/tt1365519/
Görsel kaynağı: https://www.polygon.com/2018/3/14/17114648/tomb-raider-movie-2018-review-alicia-vikander


Cebimdeki Yabancı

Zarif ve yetenekli oyuncu Serra Yılmaz’ın bu kez kamera arkasında olduğu Cebimdeki Yabancı’yı keyifle izledim. Kalabalık sofralarda geçen filmleri seviyorum. Şebnem Bozoklu, Çağlar Çorumlu ve Burak Gürsoy müthişler. Serkan Altunorak da her zamanki gibi rahat bir oyunculuk sergiliyor. Belçim Bilgin’in oyunculuğuna ısınamadım bir türlü, izlerken sesiyle bile yoruyor insanı. Diğer iki genç oyuncu da ellerinden gelenin en iyisini sergilemişler. Unutmadan önemli bir uyarı yapayım, kesinlikle tok karnına izleyin filmi, masada öyle leziz tabaklar dolaşıp duruyor ki, eğer aç karnına izlerseniz filmin detaylarını kaçırabilirsiniz ????

Filmin uyarlandığı 2016 yapımı “Perfetti Sconosciuti” de ilk fırsatta izlenecekler listeme eklendi. Arka planda çalan enfes müzikler de filmin akıp gitmesine destek oluyor, ilk yarı nasıl geçti anlamadım. Filmde kullanılan “İhtimal Ki” şarkısını da Sezen Aksu özel olarak bestelemiş, Youtube da aratıp dinleyebilirsiniz. Filmle ilgili peşin hükümlü olmayın, sağda solda öfürdenenleri boş verin derim. Unutmadan bir minik uyarı daha yapayım, film bitti diye hemen kapıya koşmayın, sevimli bir son sahne var, kaçırmayın.

Cebimdeki Yabancı http://www.imdb.com/title/tt7862330/
Görsel kaynağı https://cdn1.ntv.com.tr/gorsel/sanat/cebimdeki-yabancinin-cekimleri-tamamlandi/cebimdeki-yabanci-kamera-arkasi,K8-0wPYx6UmoVYSqgnr0vw.jpg?width=960&mode=crop&scale=both&v=20171104173111528


Thor: Ragnarok

Marvel evreni eğlenceli bir filmle sinemalarda bu hafta. Thor:Ragnarok; sıradan izleyiciye keyifle vakit geçirtirken, Marvel tutkunlarını pek de tatmin etmeyebilir. Ben eğlendim ve güzel vakit geçirdim, tabii Loki ile tekrar buluşmanın katkısı da var ????

Oyuncuların çekim sırasında epey eğlendiklerini düşündüm filmi izlerken. İtiraf etmeliyim süper kahramanların güldürebildiği filmlerden daha çok hoşlanıyorum. Sinemaya gitmek eğlence amaçlı benim için ve bu film de ona verdiğim parayı sonuna kadar hak etti ???? En sevdiğim Led Zeppelin parçalarından biri olan Immigrant Song (Valhalla I’m Coming) dinlemek de ayrıca keyifliydi.

Filmin oyuncu kadrosu, Oscar törenindeki kırmızı halı tadında kalabalık. Yönetmen Taika Waititi cömert davranmış hem kadroyu, hem de konuk oyuncuları seçerken. Chris Hemsworth, Mark Ruffalo, Cate Blanchett, Jeff Goldblum, Tom Hiddleston, Anthony Hopkins, Idris Elba, Tessa Thompson ana rollerdeler. Kısacık da olsa Dr.Strange olarak hınzır görüntüsüyle aklınızı alıverecek Benedict Cumberbatch. Tiyatro sahnesinde ise Loki ‘yi Matt Damon , Thor’u küçük kardeş Luke Hemsworth ve Odin‘i de Sam Neill canlandırıyor. Yine kısa süre de gözükse karizmasıyla sıyrılıveren Ken Watanabe atlanmamalı. Topaz rolünde Yenı Zelanda’lı oyuncu Rachel House ve Volstagg rolünde İrlandalı oyuncu Ray Stevenson da göz dolduruyorlar. Arada Zachary Levi’ı fark edememek de benim ayıbım olarak kalsın.

Bu haftasonu kendinizi eğlendirin derim. İstanbul dışında ve 2D izlemek zorunda kaldım, sizler IMAX seçeneğini tercih edin. Film 13 yaş altı için uygun değil, çocuklarınıza başka eğlenceler bulun.

Film ile ilgili detaylar: http://www.imdb.com/title/tt3501632/
Soundtrack bilgileri: https://g.co/kgs/CRrE3W

Görsel kaynakları:

http://forumcinemaslv.blob.core.windows.net/1012/Event_8610/gallery/ThorRagnarok%20(24).jpg
http://www.etonline.com/sites/default/files/images/2017-10/cate-blanchett-thor-ragnarok.jpg
http://akns-images.eonline.com/eol_images/Entire_Site/2017920/rs_1024x429-171020123519-1024.thor-ragnarok-4.102017.jpg


#FantasticBeasts and Where to Find Them / Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar

fantastic-beasts-and-where-to-find-them-final-poster-banner

Warner Bros davetiyle öngösterimine katıldığım harika bir film izledim. Fantastic Beasts and Where to Find Them / Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar filmiyle; yönetmen David Yates bizleri J.K. Rowling’in Büyücülük Dünyası’nda yeni bir yere, Harry Potter’dan yıllar öncesine ve Amerika kıtasına götürüyor. Harry Potter’ın yıllar sonra okuyacağı, Magizoolojist Newt Scamander’ın fantastik yaratıklar ve gezi notları hakkındaki kitabının hikayesini izliyoruz bu filmde. Scamander’in hikayesi; 1926 yılı New York’unda fantastik yaratıkların peşinde koşarken, bir yandan da dünyanın gözünden uzakta yaşamaya çalışan büyücü komitesiyle arasında geçenleri içeriyor.

Film hakkında ipucu vermeden yazmakta zorlandığımı itiraf ediyorum, siz haftasonu kendinize bir iyililk yapın ve bu keyifli filmi mutlaka izleyin. 133 dakika süreyle, görsel mucizelerin, keyifli oyuncuların ve heyecanı zirveye taşıyan müziklerin tadını çıkarın.

colin

David Yates yönetiminde, bol sayıda tanınmış ve ödüllü oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filmde başrollerde her filmiyle biraz daha hayran olduğum Eddie Redmayne’e; Colin Farell, ana kahramandan rol çalan Dan Fogler, etkileyici bir Ezra Miller, Katherine Waterston, Zoë Kravitz, Ron Perlman,Jon Voight veee tabii az da olsa Johnny Depp eşlik ediyorlar. Görüntü yönetmeni Philippe Rousselot, müzikler ise James Newton Howard’a ait.

Film hakkında daha detaylı bilgiler isterseniz aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz.
http://www.fantasticbeasts.com/
http://www.imdb.com/title/tt3183660/
https://www.pottermore.com/fantastic-beasts

Yazıda kullandığım görsellerin linkleri:

http://www.liveforfilm.com/wp-content/uploads/2016/09/Fantastic-Beasts-and-Where-to-Find-Them-final-poster-banner.jpg
http://www.blackfilm.com/read/wp-content/uploads/2016/11/Fantastic-Beasts-and-Where-to-Find-Them-39.jpg


The Accountant

affleck-kendrick

Dün sabah öngösterimle izleme şansım oldu The Accountant filmini. Muhasebeci ismi sizi yanıltmasın, oldukça hareketli, yüksek dozda aksiyon sahneleri olan bir film bu. Hatta bir ara, silahlı adamlar filmden çıkıp bizleri de tarayacak gibi hissetiğimi itiraf etmeliyim 🙂

Geçmişe dönüşlerle karakterlerin gelişimini anlatan filmleri seviyorum. The Accountant / Hesaplaşma filminde de dikkatle izlenmesi gereken bolca geri dönüş sahnesi var. Filmin can alıcı detayları da o geri dönüşlerde.

Gavin O’Connor’ın yönettiğ filmin senaryosu Bill Dubuque, müziği Mark Isham, görüntü yönetimi de Seamus McGarvey imzalı.

THE ACCOUNTANT

Tanıdık oyuncularla renklenen kadroda, başrolde yer alan Ben Affleck’e, J.K. Simmons, Anna Kendrick, Jeffrey Tambor, John Lithgow, Jean Smart, Jon Bernthal, Cynthia Addai-Robinson eşlik ediyorlar.

Ne yazsam ipucu olacak, basın bülteni cümleleri de kurmak istemiyorum, filmi keyifle izlediğimi ve puzzle yapan çocuğun tek parçayı yerleştirdiği sahneden çok etkilendiğimi yazayım sadece. En iyisi sizler de 28 Ekimde gösterime girecek bu filmi kendi gözlerinizle izleyin.
İyi seyirler

THE ACCOUNTANT

Film hakkında detaylı bilgi almak için bu linki kullanabilirsiniz http://www.imdb.com/title/tt2140479/
Görsel linkleri:
http://www.texasartfilm.net/wp-content/uploads/2016/10/The-Accountant-TV-Spot-6-HD.jpg
https://reggiestake.files.wordpress.com/2016/10/the-accountant-image-1.jpg
http://cdn.collider.com/wp-content/uploads/2016/09/the-accountant-cynthia-addai-robinson-jk-simmons.jpg


Inferno / Cehennem

inferno-buyuk

Film izlemek keyif verici bir eylemdir benim için. Sinemaya giderken önyargılarımdan arınmaya çalışırım, roman uygulaması ise kitabı okuduğumu unutmayı yeğlerim. Bu sabah öngösterimine davetli olduğum Inferno/Cehennem adlı film için de aynı şeyi yaptım, kitabı okuduğumu unutmayı ve önyargısız izlemeyi denedim. Keyifle izledim filmi.
İpucu vermeden filmi kısaca özetlemeye çalışayım:
Harvard profesörü ve uluslararası üne sahip sembol bilimci Dr. Robert Langdon, hafızasını yitirmiş olarak İtalya’da bir hastanede uyanır. Genç doktor Sienna Brooks ile birlikte anılarına yeniden kavuşmak ve iyileşmek için çalışırlar. Birlikte; dünyayı küresel bir krizle karşı karşıya getirmeye çalışan, çılgınlığı zenginliğini aşan genetik bilimci Bertrand Zobist’i engellemek amacıyla Floransa, Venedik, Budapeşte ve Istanbul’da geçen heyecanlı bir öykü izletiyorlar seyirciye.

inferno-meydan

Hans Zimmer’in müzikleri de film izleme keyinizi arttırıyor her zaman olduğu gibi.
Yönetmen Ron Howard, Dan Brown’ın romanından senaryolaştıran David Koepp, görüntü yönetmeni Salvatore Totino, oyuncular Tom Hanks, Felicity Jones, Ben Foster, Omar Sy, Irrfan Khan, Sidse Babett Knudsen
Önyargılarınızı evde bırakın, kitabı okuduğunuzu unutun, koltuğunuza oturun ve keyifle izleyin 14 Ekim tarihinde gösterime girecek filmi.
Hepinize iyi seyirler.
Film ile ilgili detaylara bu linkten ulaşabilirsiniz : http://www.imdb.com/title/tt3062096/
Görsel kaynakları: https://d262ilb51hltx0.cloudfront.net/max/800/1*on6cCIOkcfnYz05NToe5iQ.jpeg
http://cdn03.cdn.justjared.com/wp-content/uploads/2015/04/hanks-getto/tom-hanks-felicity-jones-get-to-work-on-inferno-movie-07.jpg


Café Society

Dün kendime bir keyif kaçamağı izni verdim, alışveriş ve fatura ödeme koşturmasından sonra. Özdilek içinde yer alan sinemalarda pazartesi ve çarşamba günleri indirimli tarife vardır ve ben Woody Allen’ın son filmi Café Society ‘yi kesinlikle izlemek istiyordum .
Woody Allen filmlerini izlemeyi seviyorum, uzun yıllar önce Annie Hall ile başlayan tutkum; Manhattan, The Purple Rose of Cairo, Hanna and Her Sisters ile sürdü. Eski filmlerini de merak edip bulduğum video kasetlerden izlemeye başlamıştım. Ve sonra sinema diline hayran olup 3 kez izlediğim Radio Days geldi.
Yazıyı hazırlarken hata yapmamak için sinematografisine baktığımda görmediğim pek az filmi olduğunu fark ettim. Bazılarını izlerken içimin şiştiği doğrudur ama çoğunu da en az 3 er kez izlemişliğim vardır. Mesela; Charlie: The Life and Art of Charles Chaplin, Match Point, Scoop, To Rome with Love ve Midnight in Paris. Eğer bu filmlerden bir kaç tanesini izleyip hoşlandınızsa Café Society filmini de seveceksiniz.

Jesse

Woody Allen kesinlikle kendini canlandıracak karakteri de bulmuş bu filmle: Jesse Eisenberg mimikleri, hafif kambur duruşu, sakar hareketleri, elini kolunu koyacak yer bulamayışıyla Allen’ın gençliği gibiydi film boyunca ve bu yetenekli genç oyuncu giderek daha ilginç bir aktör olmaya başladı. Şimdi bu satırları yazarken düşündüm de aslında To Rome with Love filminde Allen’ın karakterine bürünme sinyallerini vermişti zaten ama o zaman yeterince dikkat etmemişim 🙂
Film boyunca görüntüsü ve oyunculuğuyla beni rahatsız eden tek tipleme; ünlü vampir filmleri oyuncusu kızımız Kristen Stewart’ın canladırdığı Vonnie karakteri oldu. Filme başlarken artist ajanı rolü için seçilen Bruce Willis’in kaprisleri ve yetersizliği nedeniyle kadrodan çıkarılmasıya o karaktere bürünen Steve Carrel bile Kristen kadar rahatsız etmedi neden bilmem.
Dini bütün ve ilginç anne karakterinde Jeannie Berlin pek eğlenceliydi. Oğluna verdiği ilginç nasihati de hemen not ettim: “Live every day like it’s your last, and someday you’ll be right.” Kabaca çevirirsem “Her gününü sonuncuymuş gibi yaşa, günün birinde haklı çıkacaksın”
Allen pek çok filminde olduğu gibi Café Society’de de yine Musevi inancıyla ince ince dalga geçiyor. Gangster ağabey rolünde Corey Stoll var ve Midnight in Paris filminde canlandırdığı Ernest Hemingway’den sonra yine göz dolduruyor. Blake Lively için fazla söze gerek yok, iyi bir oyuncu bu kız ve yine gayet rahat oynamış rolünü.

Cafe-Society Jesse and Bake

Café Society izlerken 1930 larda geçen; dönemin ışıltılı giysileri, gece kulüpleri, gösterişli villaları, devasa ofisleri, arka planda oyunculardan rol çalan New York sahneleri ve enfes müzikleriyle bitmesini istemeyeceğiniz dakikalar yaşayacaksınız. Woody Allen’ın kendi sesinden anlatımıyla izlemekten keyif aldığım ikinci film bu, ilki Radio Days idi. Senaryo içine sıkıştılmış özlü sözlerden pek sevdiğim bir tanesi de hikayenin en önemli kahramanı Bobby’nin söylediği “Life is a comedy, written by a sadistic writer” “Hayat, sadist bir yazar tarafından kaleme alınmış bir komedidir”.
Film ile ilgili bilgilere bu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.imdb.com/title/tt4513674/
Filmin harika soundtrackini de buradan dinleyebilirsiniz: https://play.spotify.com/track/6heEBab4kl4Nrq7A9jiHyZ
Hepinize iyi seyirler

Görsel kaynakları:
https://thefilmstage.com/wp-content/uploads/2016/05/Cafe-Society-5-
620×413.png
http://cdn.wegotthiscovered.com/wp-content/uploads/download-11-1.jpeg


Suicide Squad

suicide squad 13Gösterme girdiğinden bu yana üzerinde çok fazla konuşulan ve eleştiri bombardımanına tutulan Suicide Squad filmini Warner Bros öngösterimiyle izledim bu sabah. Hep yazarım ya, sinema benim için eğlenilecek bir aktivite son yıllarda. Eğer bir filmi çok izlemek istiyorsam, eleştirileri okumaktan özellikle kaçınıyorum. Kafamda bir fikir oluşturmadan ve beklentimi düşük tutarak izlemek filmden keyif almamı sağlıyor.
DC evreni tiplemelerini,  keyifli müzikleri ve özel efektleri seviyorsanız bu filmi severek izleyeceksiniz. (yapılan filmleri beğenmemeyi ve her sahneyi eleştirmeyi vazife edinen über geek tayfasındansanız gitmeyiverin lütfen)
Superman ve diğer meta humanlar ile yaşananlardan sonra; Amanda Waller (Viola Davis acımasız kadın rollerinden uzun süre kurtulamayacak sanırım ) tarafından yönetilen gizli devlet kurumu A.R.G.U.S, olağanüstü yetenekleri olan acımasız suçlulardan oluşan bir takımla gelecek tehlikelere karşı koymayı önerir. Harley Quinn, Deadshot, Captain Boomerang, Killer Croc, Diablo, Katana, ve Slipknot’tan oluşan bu garip, acımasız ve dengesiz katiller takımını denetleme görevini de saha komutanı deneyimli asker Rick Flag üstlenir.
Bana göre filmi taşıyan karakterler Harley Quinn ve Deadshot olmuş. Özellikle Margot Robbie oynadığı karakterin dengesiz zihniyle insani yönünü pek güzel harmanlıyor ve kendilerinden nefret eden bir dünyayı neden kurtarmaları gerektiğini harika bir ironiyle aktarıyor. Ve tabii bir de Will Smith faktörü var, uzun yıllar önce Fresh Prince of Bel Air ile tanıyıp sevdiğim bu müthiş oyuncu her zamanki cazibesiyle, sempatik oyunuyla göz dolduruyor.
Ne yazsam ipucu vereceğim korkusuyla fazla uzatmak istemiyorum ama Jared Leto’nun Joker’ine de değinmeden geçemeyeceğim. Tamam kabul; Jack Nicholson ve Heath Ledger’dan sonra bu role soyunmak oldukça cesaret isteyen bir iş, ama hakkını vermeliyim Leto da işini gayet iyi yapıyor.
John Ostrander’ın çizgi karakterlerine hayat veren yönetmen David Ayers’a müziklerde Steven Price destek vermiş. Filmin süresi 123 dakika, kullanılan dil ve şiddet görüntüleri nedeniyle de 13 yaş üzerine uygun. Detaylara filmin web sitesinden ulaşabilirsiniz.
İyi seyirler hepinize.


Sayfalar:123