:::: MENU ::::
Browsing posts in: Hayata dair paylaşımlar

Kişisel Markalaşma İçin İpuçları

kisiel markalasma

Kişisel Markalaşma, birbirine görünmez bağlarla düğümlenmiş günümüz dünyasında bir seçenek değil gereklilik artık.
Kişisel Markanız; çevrenizdekilerin sizin hakkınızdaki düşünceleri, söyledikleri, diğer insanların tepkileri ve toplum içinde kendinizi nasıl temsil ettiğinizle çok yakından ilişkili.
Kişisel Markanızın oluşumu sizin tarafınızdan kontrol edilebilecek bir süreç. Kendinizi nasıl konumlandıracağınıza, insanların sizi nasıl görmesini ve algılamasını istediğinize siz karar vereceksiniz. Kişisel markanız yaşama biçiminizle de doğru orantılı olmalı. Davranış biçiminiz ile söyledikleriniz ve yaptıklarınız örtüşmüyorsa, güvenilir olmanız da mümkün değildir.
Kişisel Markanızı doğru inşa ettiğinizde; henüz tanışmadığınız insanların bile hakkınızda fikir edinebileceği, sizi uzun süredir tanıyormuş gibi hissedeceği, kolayca tanımlanabilir bir kişiliğe sahip olursunuz.
Güvenilir bir kişisel markanız varsa; insanlar sizi fark ederler. İsminize, ne yaptığınıza, onlara ne sunduğunuza, neler yapabileceğinize önem verirler.
Kişisel Markalaşma aşamanızın en önemli adımlarından biri de düzenli iletişim halinde olmanız. Bu konuda sosyal ağlar en büyük yardımcınızdır. İşverenlerin, bağlantıya geçmek isteyeceğiniz kişilerin; arama motorunda kısa süreli bir bakışla sizi inceleyebileceğini bilerek kişisel paylaşımlarınıza çok dikkat edin.
İş bağlantılarıyla ilgili platformlarda kullanacağınız profil fotografınıza önem verin. Çok tanınan aktör/aktris fotografları, havuzbaşı görüntüleriniz hem işverenlerin, hem de bağlantı isteği gönderdiğiniz kişilerin sizi ciddiye almasını engelleyecektir.
Sosyal ağlarda kullandığınız görseller ve sözel alıntılarda kaynak belirtmeyi asla ihmal etmeyin. Topluma mal olmuş kişilerin, ünlü bilim adamlarının sözlerini kendi fikriniz gibi paylaşmak sizi daha bilgili yapmayacak, tam tersi güvenilirliğinizin sorgulanmasına neden olacaktır.
Mümkün olduğunca farklı alanlarda uzmanlaşmış çok sayıda kişiyle bağlantıda olun. Bağlantı isteği gönderirken kendinizi tanıtan kısa bir bilgi eklemeyi ihmal etmeyin. Bu kişiler hakkındaki detayları inceleyin ve mutlaka hatırlamaya çalışın. Bağlantıda olduğunuz kişi sayısını artırmak istiyorsanız çevrimiçi anlık paylaşımlara ayrıca önem verin, yardıma ihtiyacı olduğunu gördüklerinize karşılık beklemeden yardım edin.
Sosyal ağ bağlantıları da gerçek hayattakiler gibi ilişkileri geliştirmekle ilgilidir. Size yollanan mesajları elinizden geldiğince zamanında ve nazikçe yanıtlayın. Doğum günlerini, önemli sosyal değişimleri atlamamaya çalışın. Mesleki gruplarda katılımcı olun. Mutlaka kendi adınızla bir blog açın ve sıklıkla güncelleyin.
Sosyal ağlardan tanıdığınız kişilerle gerçek hayatta da bağlantıda olabileceğiniz etkinliklere vakit ayırıp katılmaya çalışın. Elini sıkıp, gülümseyerek gözlerinin içine baktığınız kişilerin sizi olumlu hatırlaması, çevrimiçi profilinizi hatırlamasından çok daha kalıcı olacaktır.

Yazıda kullandığım fotografı bir süre önce Kadıköy yakasından dönerken görüntülemiştim, minik bir dokunuşla konuya uygun hale getirmeye çalıştım 🙂


Parrot Flower Power İle Çiçekleriniz Hep Bakımlı Olacak

Geçtiğimiz günlerde teknoloji mabetim olarak adlandırdığım Mobicom gezisi sırasında gördüm bu ürünü, benim gibi  yıllardır çiçeklerle bitkilerle haşır neşir olanlar, çalıştıkları mekanlarda severek aldıkları pahalı bitkilere gerekli bakımı veremeyip kurutanları da düşünerek, ürün standının fotografını paylaştım. Detayları yazarım dedim ama ülke gündemi, havanın basıncı derken atlamışım. Bu sabah hatırladım ve elimdeki bilgileri sizlerle paylaşmak için yazdım.

Flower_Power-450x376

Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Popular Science tarafında 2013 yılında ‘geleceğin ürünü’ seçilen Parrot Flower Power; bitki bakımı konusunda eşsiz olanaklar sunuyor. Alıcılarıyla, kullanıldığı saksıdaki nem oranı, ışık yoğunluğu, sıcaklık gibi birçok hayati bilgiyi ölçüp bluetooth ile cep telefonunuza gönderiyor. Ücretsiz olarak indireceğiniz uygulama sayesinde, bitkilerinizin anlık ihtiyaçları takip edilip, raporlar ve istatistik bilgiler oluşturulabiliyor. Böylece bahçede ya da evde baktığınız bitkilerin tüm ihtiyaçları ile ilgili detaylar konusunda müthiş bir yardımcıya sahip oluyorsunuz.

flower power

Parrot Flower Power, bitkilerin ihtiyacı olduğu zamanlarda kullanıcıyı uyarabildiği gerçek zamanlı alarm seçenekleri de sunuyor. Bu eşsiz teknoloji sayesinde bitkilerin bakımsız kalması tarihe karışıyor. Parrot Flower Power; Android ve Apple IOS cihazlarıyla uyumlu çalışıyor. Ürünün hafızasında 6.000 bitki türüyle ilgili bakım bilgileri bulunuyor.

Botanik bir devrim olarak nitelenen Parrot Flower Power’ı satın almak, detaylı bilgi edinmek için BURAYA tıklayınız.


Sağlıklı ve Keyifli Yaşamak #YeniBirHayat

Yıllar önce Jane Fonda’nın TEDxWoman konuşmasını izlediğimde, kendi hayatımın üçüncü perdesine sağlıklı girmeye karar vermiştim. Her yıl denedim ama başarılı olamadım. Geçen yıl sonunda yine program yaptım kendime ama açıkçası kış ayları epey zor geçti, bırakın kilo verip sağlığıma kavuşmayı, daha kötü beslenip, hareketsiz kalıp, ruh halimi de sağlığımı da iyice riske attım.
Yeni bir hayata başlamaya karar vermek zaten oldukça zor, uygulamaya geçirmek daha da zor. Bir yerlerden başlamak gerekiyordu. Önce ruhsal arınma çalışmalarını hızlandırmakla başladım. Aile Dizimi, Seraphim Blueprint, Theta Healing, Kinesiyoloji, Bereket Meditasyonu derken epey yol aldım. Başkalarını affetmenin zor, kendimi affetmenin çok daha zor, ama aynı zamanda da çok rahatlatıcı olduğunu öğrendim. Stresin, kızgınlığın, öfkenin sadece ruhuma değil, bedenime de yıkıcı hasarlar verdiğini öğrendim. Hala üzerinde çalıştığım, içimi acıtan “cam kırıklarım” var, biliyorum, onlarla da başa çıkabileceğim zamanlar çok yakın. Endişeye, karanlığa, nefrete odaklanmak yerine manzaranın bütününe bakmaya çalışıyorum. Kızgınlık hissedeceğimi fark ettiğimde hemen dikkatimi başka yönlere veriyorum. Sinirlensem de, kızsam da ne olması gerekiyorsa oluyor zaten. Eğer engellemeye gücümün yetmediği bir durumla karşılaşmışsam, ruhumun ezilip parçalanmasına izin vermiyorum. Hayatımda mucizeler mi oldu, banka hesabımda para yığılması mı var, hayır, ama ben daha huzurluyum, hatta şükürler olsun çoğu zaman da mutluyum.
Sokaklarda yürürken, otobüste, metroda, vapurda insanların yüzlerini inceliyorum; gencecik insanların yüzlerinde endişe çizgileri derinleşmeye başlamış şimdiden, omuzları düşmüş, bedenleri yorgun. Bazen cesaretimi toplayıp onlarla sohbet edip, hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Kendilerini bu denli üzmelerinin duruma yardımcı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Azıcık da olsa gülümsemelerini ve bir sonraki güne “o başarmış, ben de başarabilirim” diyerek başlamalarını sağlamaya çabalıyorum. Kendimi daha huzurlu hissediyorum böyle zamanlarda. İnsanların yollarının boşuna birbirleriyle kesişmediğini, rastlaşmışsak bir sebebinin olduğunu biliyorum. Daha da önemlisi; eğer öğrendiklerimden, yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri paylaşmazsam, onların da bana ağırlık yapacağını biliyorum.

aranjman lifeco
Haziran başında daha da büyük bir adım atarak The LifeCo ‘da detox programına başladım. Programa başlamak sorun değildi, sonrası düşündürüyordu beni. Sürdürülebilir sağlık planlaması yapabilmek için de sevgili Emine Atar Şahin‘in eğitimi harika bir yol haritası oldu. Hayvansal gıdalardan tamamen uzaklaşıp vegan beslenme sistemine geçtim. Endüstriyel gıdaların, gazlı ve boyalı içeceklerin, şekerin de hayatımda yeri yok. Uzun zamandır aldırmadığım ürün etiketi okumayı yeniden hayatıma aldım. İçeriğinde “koruyucu filanca” yazan ürünü almıyorum. Sabahları çoğunlukla sağlıklı bir içecekle geçirip, 12.00 -18.00 arası da bitkisel ağırlıklı besleniyorum. Çok yoğun sosyal hayatım olmadığından şimdiye kadar pek de sorun yaşamadım açıkçası. Davetlere katılmam gerektiğinde de “seçme” özgürlüğümü sonuna kadar “sağlıklı yönde” kullanabileceğimi biliyorum. The LifeCo öncesi hayatımda “seçme” özgürlüğümü hep kötü gıdalardan yana yapıyordum, sonuçları ve bana verdiği zararlardan zorlukla kurtulduğum için bundan sonrasında temiz beslenmeye özen gösteriyorum.
Lütfen Jane Fonda’nın konuşmasının yer aldığı videoyu dikkatle izleyin, çevrenizde de mutlaka izlemesi gerekenlerle paylaşın. Bundan sonra yaşayacağınız günleri daha sağlıklı, daha huzurlu ve mutlu yaşamak için kocaman bir adım atın. Affetmeyi, gülümsemeyi, sağlıklı beslenmeyi ve şükretmeyi hayatınızın en önemli parçaları yapın.

Videoyu türkçe altyazılı izlemek isterseniz BURAYA tıklayınız.


Dünyanın Akciğerleri Elden Gidiyor #amazonanthem

Yeryüzündeki en büyük ekosistem Amazon ormanları; bu hızla katledilmeye devam edilirse 40 yıl sonra tamamen tükenecek. 

Oğlum Emir Cerman’ın kurucusu olduğu Rhythm Of The Universe (ROTU), Amazon Aid Foundation işbirliği ile bu konuya dikkat çekmek ve destek sağlamak için kolları sıvadılar, Anthem for the Amazon isimli yeni bir projeye başladılar.

amazon

Amazon yağmur ormanlarının önemi hakkında küresel izleyicileri bilgilendirmek için bir müzik video projesi üretecekler. Yüzden fazla ülkeden öğrenciler, sanatçılar ve bilim adamları, dünyanın en büyük ormanını kurtarmak, ülkeleri yöneten karar mekanızmalarını zorlayıcı bir eylem çağrısı yaratmak için el ele veriyorlar.

Amazon Yağmur Ormanlarını korumak için, bugünün ve yarının liderlerine; müzik, dans, şiir, multimedya ve sanat yoluyla kendi fikirleri ve düşünceleriyle bir çağrı yapacaklar.
Tanıtım videosunu çekebilmek için kaynak yaratmak üzere de Kickstarter üzerinde bir destek kampanyası başlattılar. Ve bizlere soruyorlar:
“Okyanuslara %20 taze su taşıyan, dünya üzerindeki türlerin %30 una yaşam alanı sağlayan, binlerce kabileye ev sahipliği yapan dünyanın akciğerlerini kurtarma fırsatı elinizde olsa sizler de destek olur musunuz?”
Aşağıdaki yazıya tıklayıp olanaklarınız ölçüsünde sizler de katılın, tanıtım videosunu izleyin ve çevrenizle paylaşın lütfen.

Anthem for the Amazon

Daha fazla ROTU projesi için de BURAYA tıklayabilirsiniz.


21 Günde 8 Kilo #60ta60 #YeniBirHayat #TheLifeCo

“Eat less and Dream more, Sleep less and Breathe more, Die less and Live forever. “

Tanrılar Okulu kitabından alıntı yaptığım bu cümle artık benim yaşama biçimim. Geçtiğimiz günlerde 21 günlük detox programımı başarıyla tamamladım. The LifeCo da bana anlatılanları, öğretilenleri dikkatle dinledim ve azimle uyguladım.

icecekler

Her sabah yürüdüm, yüzdüm, gün boyunca yeşil sebzelerin suyunu ve en az 2 litre alkali su içtim, günde bir kez mutlaka buğday çimi içtim, besin destekleri aldım, sebze suyu çorbası içtim. 21 gün sonunda 8 kilo verdim. Hem daha hafifledim, hem daha sağlıklıyım. Başlarken açlık kan şekerim 117 idi, 94e geriledi, tansiyonum artık 10/7. Hızlı yürüdükten sonra kan ter içinde kalmıyorum, hatta yokuş yukarı yürürken cep telefonumla konuşabilir hale geldim 🙂 Evden çıkarken eğilip ayakkabımı bağlamak bile işkenceydi bir ay önce, şimdilerde hiç sorun değil. Bluzlarımın, pantalonlarımın üstümden dökülmesine hazırdım da, ayakkabımın ayağımdan fırlayacağına rüyamda görsem inanamazdım 🙂 Evet kilo kaybedip, ödemlerden de kurtulunca ayaklarım da küçüldü. turbosonic

The LifeCo sayesinde yeni bir hayata başladım. Sağlıklı Yaşam, Arınma ve Beslenme Uzmanı Emine Atar Şahin’in güleryüzlü, insanı katı kurallarla daraltıp boğmayan içten yaklaşımı sayesinde; normal zamanda arkama bakmadan kaçacağım bir beslenme düzenine güle oynaya geçiverdim. Hayvansal beslenmeyi tamamen hayatımdan çıkardım, ben artık veganım. Detoxa başlarken yazdığım yazıda da belirtmiştim; kuzu, koyun, deniz ürünleri ve kümes hayvanlarını çocukluğumdan beri tüketmezdim. Dana etinden ürünlere de bu sayede kolayca veda ettim.

omletDetox süresince internetten yoğurt, süt ve yumurta konusunda neler yapabileceğimi araştırırken değerli dost sevgili Nükhet Everi’nin vegan blog yazılarıyla alternatifler üretmeyi öğrendim ve uygulamaya başladım.

Detox sonrasında da kilo kontrolüme ve egzersizlerime devam ediyorum, yolum uzun ve zorlu, hedefim 60 kiloya inmek. Tartıda 85 kiloyu gördüğümde nasıl mutlu olduğumu anlatmama yetecek kelime yok. 4 yıldır bu rakamları göremiyordum 🙂

21 günlük The LifeCo maceram süresince sorularımı cevaplayan, moral desteğiyle zorlu günleri kolayca atlamama yardımcı olan, bıkmadan oksijen almam, TurboSonic ve trambolin kullanmam konusunda beni sürekli teşvik eden Sağlıklı Yaşam, Arınma ve Beslenme Uzmanı Emine Atar Şahin, zaman zaman sorularımla içini bayılttığımdan emin olduğum, ama yüzünden gülümseme eksik olmadan cevaplayan ve destek olan Halkla İlişkiler Müdürü Sevilay Öztürk, sabahın erken saatlerinde başlayıp akşama kadar bütün maskaralıklarıma sabırla katlanan ve güleryüzle çalışan Juice Bar sorumluları Erhan, Bahadır ve Burak, her sabah kan şekerime ve tansiyonuma bakarken vızıldanmama sabredip, güleryüzle ve sevgiyle yardımcı olup günümü aydınlatan Ezgi ve Bahar, ilk günlerde havuza giderken içine sığacak bornoz bulamadığımda hemen imdadıma yetişip erkek bölümünden büyük beden bornoz getiren güleryüzlü, candan çalışkan görevliler Sadeli ve Nagehan, her sabah kapıdan girer girmez herkesi gülümseyerek karşılayan ve akşamları da gülümseyerek uğurlayan Yeliz, Başak ve Esra, ne zaman karşılaşsak zarif tavrıyla halimi hatırımı soran The LifeCo Akatlar Genel Müdürü Yusuf Gülaçtı, kilo verme çabama moral desteğini eksik etmeyen Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Gürsel Velioğlu ve adını yazamadığım onlarca kişiye çok teşekkür ederim.
The LifeCo detox deneyimim sırasında yeni dostlar da edindim. Kimi kilo vermek, kimi stresli çalışma ortamı nedeniyle, kimi toksinlerinden arınmak, kimi de kendini şımartmak için gelen, her yaştan çok sayıda misafirle tanışıp sohbet etme şansı buldum. Bazıları haftasonunu değerlendirmişti, bazıları da bir haftalık paket programı uyguluyordu. Programları bittiğinde hepsi daha hafiflemiş, arınmış ve mutlu olarak ayrılıyorlardı.
Doğum sonrası kilolarınızdan, menopoz fazlalıklarınızdan, tatil kaçamağında veya kış boyunca yer eden yağlanmalarınızdan kurtulmak, sigara-alkol-kahve üçlüsünün ve yoğun stresin bedeninizde yarattığı hasarlardan arınmak isterseniz BURAYA tıklayarak detaylı bilgi edinebilirsiniz.


Kilo Verdikçe Sevinecekleriniz #60ta60 #YeniBirHayat

Beautiful young woman looking in the mirrorYeniden aynada kendinize bakmaya başlamak ve gördüğünüz “siz” den hoşlanmak.

Ruhunuzdaki açlığı bastırmak için düşünmeden tıkınmak yerine, kendinizi daha sağlıklı hissedecek biçimde beslenmek

Yürürken bacaklarınızın birbirine sürtünmesi nedeniyle giymekten vazgeçmek zorunda kaldığınız elbise ve eteklerinize yeniden kavuşmak

Yokuş çıkarken perişan olmamak, hatta cep telefonunuzla bile konuşabilmek

Diet woman on scale res 700Tartıda yıllardır görmeye alıştığınız rakamın hızla değişmesi

Sabahları yataktan sürünerek kalkmak yerine, zımba gibi uyanmak

tying-shoes-630x421Ayakkabılarınızı bağlarken nefessiz kalmadan kolayca eğilip kalkabilmek

2 yıldır baldırınızdan yukarı çıkartamadığınız mayonuzu rahatça giyebilmek

Gece terlemelerinden tamamen kurtulmak

Ayakkabılarınızın ayağınıza, giysilerinizin bedeninize bol gelmesi

 

 

Yazıda kullandığım görsellere ait linkler:
http://drmommyonline.com/hub/wp-content/uploads/2013/02/women-looking-in-mirror.jpg
https://www.moxywomen.com/content/Diet%20woman%20on%20scale%20res%20700.jpg
http://cdn.running.competitor.com/files/2013/01/tying-shoes-630×421.jpg


#60ta60 Yeni Bir Hayat

Hepinize merhaba, cuma sabahından itibaren The Life Co Detox programıyla yeni bir hayata başladım. Tanıyanlar bilir, son yıllarda aldığım kilolar nedeniyle halimden hiç memnun değildim.

TheLifeCo paket

Uzun yıllar alımlı bir kadın olarak yaşayınca, aynada gördüğüm tombul kadından hoşlanmam mümkün değildi. Beslenme sistemimi, yaşama biçimimi değiştirmedikçe de sorun çözülmüyordu. 4 Eylül 1956 doğumluyum ve Altın Çağ’a adım atmama az zaman kaldı.

Muge

 Yıllar içinde özenle biriktirdiğim kilolar hem sağlığımı, hem de ruh halimi etkilemeye başlayınca; hayatımın yeni devresine olan iki yıllık yolculuğumda daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı ve daha bakımlı bir kadın olmaya karar verdim.Kilolu insanların çoğunun “stres yemesi” diye sığındığı bahane aslında “yerine koymak”, yaşanan üzüntüler, sıkıntılar, kayıplar ile başa çıkamayıp, kendilerini de yeterince sevemediklerinde bütün duyguların yerine yemek koyuluyor. Hal böyle olunca da kilo üstüne kilo eklemek kaçınılmaz oluyor. “Ay şekerim su içsem yarıyor” yalanına yıllardır inanmam, kendimden biliyorum, yediklerime dikkat etmedikçe, kirli beslendikçe kilo almaya devam ettim.
Thelifeco poster

Cuma sabahından itibaren temiz beslenmeye, özellikle de vegan beslenme sistemine geçtim. Çocukluğumdan beri yüzgeçliler ve kanatlıları yemem, daha doğrusu kendimden küçük hayvanları yemedim diyebilirim 🙂 Yumurta, peynir, yoğurt, köfte, döner, sucuk gibi ne kadar hayvansal gıda varsa tüketiyordum. Tabii olumsuz etkileri sadece kilo olmadı, sağlığımı da çok etkiledi.

Thelifeco menu
Bu sabahtan itibaren de The Life Co Akatlar‘da sıkı bir detox programına başladım. Kahve, çay, sigara içmem, içki zaten kırk yılda bir idi, böyle olunca detoks bana çok da zor gelmedi, ilk günüm gayet keyifli geçti. Çok kararlı olmamın da etkisiyle enerjim hiç düşmedi diyebilirim. Sabah erken saatte kan şekeri, tansiyon gibi değerlere bakıldıktan sonra detoks programım başladı.
Her yaştan misafirin katıldığı bir bilgilendirme toplantısından sonra alkali suyum, yeşil içeceklerim vitamin ve mineral desteklerimle birlikte günüme devam ettim. Yoga saatine yetişemeyince yüzmeye koştum hemen. 1 saatten fazla yüzdüm ve suda egzersizler yaptım. Nasıl iyi geldi ruhuma bilemezsiniz. Suyun iyileştirici gücüne hep saygı duyarım, içerek de içinde yüzerek de şifa bulunur. Sonrasında güzel bir duş ve detox beslenmeme devam ettim. Bütün bu koşuşturma içinde bardak bardak alkali su içtiğimi de eklemeliyim. Oksijen terapim ve sodyum inhaler için salonun sakin bir köşesinde yer alan recliner koltuğa uzanıp dergilere göz attım. Hava durumundaki ani değişiklikle şimşekler çakmaya başladı ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru izlerken de ilginç bir alette egzersiz yaptım. Minik shut bardaklarda buğday çimi vs gibi sağlıklı şeyler ve tabii yine büyük bardak yeşil içeceğimi de içtim.
Salonda bulunan diğer misafirlerle sohbet etmeyi de ihmal etmedim 🙂 The Life Co ekibinin hepsi güleryüzle çalışıyorlar, bir dediğinizi iki etmemek için koşturuyorlar. Her yer tertemiz, arka planda sakin bir müzik çalıyor, gevşemek ve stres atmak için ideal. Daha sonraki günlerde deneyeceğim bölümleri de yazarım. Şehirden uzaklaşamayanlar için bulunmaz fırsat, değerlendirin derim.

Muge zayif
İki fotografımı koydum yazının içine ilki tombul halim, diğeri de 60 kilo günlerimden, hedefim o kiloya geri dönmek. Programa 95.5 kiloyla başladım, bakalım bir haftanın sonunda rakam ne olacak. Kararlıyım, bedenime yük olarak bindirdiğim bu kilolardan kurtulacağım.
Bu maraton sırasında deneyimlediklerimi de sizlerle paylaşacağım. Belki içinizde yeni bir hayata başlamak, temiz beslenmek, hatta daha da iyisi hayvansal gıdalara veda etmek isteyenler olabilir. Benim için planlanan detox ve egzersiz programım uygun oldukça da detayları Instagram, Twitter, Facebook hesaplarımdan #60ta60 #YeniBirHayat #TheLifeCo #Detox ipuçlarıyla paylaşacağım. Bu zorlu yolculukta bana vereceğiniz moral desteğiniz çok işime yarayacak.
Sevgiyle ve muhabbetle…


3 Haziran Emir Cerman’ın Doğum Günü…

Emir Cerman Yedi tepeden yedi kitaya konser

Bundan 30 yıl önce, 1984 yılının güzel bir pazar günü, 9 aylık heyecanlı bekleyişin sonunda, biricik oğlum Emir ’i kucağıma aldığım gündü. Sabaha karşı başlayan küçük gaz sancısını andıran ağrıların doğum sancısı olduğunu anlamam pek zor olmuştu. Nereden bilebilirdim, bu benim ilk bebeğimdi. Filmlerde izlediğimiz kadınların “amanın yetişin yandıım öldüüm” diye bağırdıkları türden ağrılar da değildi.

Oturduğumuz çatı katının boğazı gören manzarasına bakarak terasta dakikalarca yürüyüp, hala “gaz” dan kurtulamayınca saat tutmak aklıma gelmişti. Tabii ağrı aralarının 5 dakikada bir olması kafamda şimşekler çaktırmış, hemen günler öncesinden hazırladığım küçük bavulu kapının dibine koyup beklemeye başlamıştım.Ne mi bekliyorum  “haydi vakit geldi” dediğimde aynı filmlerde görülen tepkiyi veren kocamın telaşla hazırlanmasını 🙂 Evet sonunda tam hazırlanıp kapıya çıkarken asansör bizim katta durdu ve içinden o anda en son görmem gereken kişi babam çıkmaz mı, haydi bakalım bir şey anlamasın diye tornistan eve geri dönüş ve “kahve içer misin babacığım” sorusuna verdiği cevabı duymadan mutfağa kaçış ve ağrıya katlanmak için nefes egzersizi yapmaya devam.

O günlerde kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle ani üzüntüler yaşamaması gereken annemin kulağına gitmesin diye babama binbir şaklabanlık yaptım. Adamcağızın da keyfi yerinde, anlatıyor da anlatıyor. Ben ise ne oturabiliyorum ne kalkabiliyorum, durum git gide vahimleşiyor. En sonunda aklıma, bir arkadaşımızın bizi kahve içmeye davet ettiğini söyleyip müsaade istemek geldi. Tabii bavulu almadan birlikte indik asansörle. O evlerine yürüdü, ben arabaya attım kendimi, kocam son hızla geri çıkıp bavulu aldı ve nihayet yola çıktık. Hastaneye girdik, ilk kontrol yapıldı, beni bir odaya aldılar ve sürpriz, sancılarım duruverdi. O kadar kasmışım ki kendimi, ortalık süt liman. Hemen doktorumu aradılar, kadıncağız tatili nedeniyle Tuzla’daki kardeşine ziyarete gitmiş. Bana ” Zeynep Doktor seni tekrar kontrol edecek ve bana durumu bildirecek gerekirse eve gidersin” der demez, can havliyle haykırdım “kesinlikle olmaz. Eve girince bir daha çıkamayabilirim, bakarsınız yine babam uğrar, ben en iyisi şurada bekleyeyim” dediğimde, akşamüstüne doğru geleceğini söyleyip beni rahatlattı.

Saatler geçmek bilmiyordu, gazeteler, magazinler, TV programları vs derken nihayet doktorum geldi ve kontrolü bitince de müjdeyi verdi “haydi hazırlan suni sancı ile başlayacağız” bende bir sevinç bir sevinç. Yaşlı bebek hemşiresi elinde lavmanla gelene kadar da keyfime diyecek yoktu 🙂 Bundan sonrası hızlandırılmış film gibiydi. Suni sancı ile normal sancı arasındaki tek fark sadece süreleri, buna inanın, acı aynı derecede can yakıcı. Nasıl bir acı diye merak ediyorsanız şöyle diyebiliriz; şiddetle bağırsaklarınız bozulmuş ama asla çıkış yolu yok, hayal edebildiniz mi ağrının şiddetini? Bütün bu keşmekeşte bana can yoldaşlığı eden arkadaşım Jale de ikinci bebeğine hamileydi “ya ben bu fasılları unutup neden tekrar hamile kalmışım” demez mi, onca can acısına rağmen gözümden yaşlar gelerek gülmüştüm.

Sonunda, “vakit geldi” diyerek beni sedyeye koyup doğumhaneye doğru yola çıkardılar. İşte o an yaşanan acı, ağrı her neyse sanki bir anda hafifledi, kaybolmadı, ama aylardır heyecanla beklediğim bebeğime kavuşacağım anın yaklaşmış olması fikri harikaydı.

Doğumhanede yattığım yerin tam karşısında kocaman bir saat vardı. Oğlumun doğduğu ve sağlam olduğunun söylenmesi sırasında saat tam 18.05 idi. Yer yüzündeki hiç bir örnek o anda hissettiklerimi anlatmaya yetmez.

Canım oğlum; iyi ki doğmuşsun, teşekkür ederim beni hep mutlu eden ve gururlandıran bir evlat olduğun için. Doğum günün kutlu olsun, karşına hep iyi insanlar çıksın, yaşayacağın her gün bir öncekinden daha mutlu olsun, bedenin ve ruhun her daim sağlıklı olsun, ihtiyacı olanlarla sevgiyle paylaşacağın kadar da çok paran olsun.

 


Depreme Hazırlıklı Olun!

Aksigorta’nın AKUT’la birlikte; toplumumuzu başta deprem olmak üzere sel ve yangın gibi doğal afetler konusunda bilgilendirmek üzere 2010 yılında başlattığı ve 5 yıllık kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak tasarladığı “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. ve son etabı Sabancı Müzesi’nde.

akut tir

“Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. etabı boyunca; Aksigorta’nın deprem tırı Sabancı Müzesi’nin bahçesinde olacak. Müze’nin ziyaretçilerine ve İlköğretim öğrencilerine 30 Haziran’a kadar G Force deprem simülatöründe 1999 yılında yaşanan 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi yaşatılarak, konunun önemine bir kez daha vurgu yapılacak. “Güvenli Oda” ve “Güvenli Olmayan Oda” olarak iki farklı bölümün bulunduğu deprem tırında eşyaları sabitlemek gibi alınabilecek basit önlemlerin önemine dikkat çekilecek.

aksigorta_akut(1)

Binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz 1999 Marmara ve ardından yaşanan depremlerde, afetler konusunda bilgi yetersizliğinin, kayıpları daha da artırdığı gerçeğinden yola çıkılarak tasarlanan ve uygulanan “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin ilk 4 yılında 52 il, 174 ilçede toplamda 5.4 milyon kişi “Hayata Devam” demiş. 700 bine yakın öğrenciye ulaşılan kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 60 bin kilometre yol katedimiş, eş zamanlı olarak sosyal medyada gerçekleştirilen çalışmalarla da 1.4 milyon kişi bilgilendirilmiş.

guvenlik1(1)

“Hayata Devam Türkiye” projesi, geçtiğimiz 4 yıl içinde 3 kez ödülle taçlandırılmış. 2013 yılında 2.400 başvurunun yapıldığı SABRE ödüllerinde Türkiye’den Altın SABRE 2013 ödülünü alan “Hayata Devam Türkiye” Projesi; aynı yıl Stevie 2013 Uluslararası İş Ödülleri’nde de bronz ödüle layık görülmüş. “Hayata Devam Türkiye” Projesi, 2012 yılında da Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen ve Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan Altın Pusula Ödülleri’nde Kurumsal Sorumluluk-Eğitim kategorisinde en iyi proje ödülünü almış.

Deprem konusunda hem çocuklarınızı bilgilendirmek, hem kendi bilgilerinizi tazelemek, hem de bu sıcak günlerde Sabancı Müzesi’nin muhteşem bahçesinin keyfini çıkarmak için mutlaka uğrayın.


Kanser bize yetişmeden… Yürümeye var mısın? #Lösev

Kanser bize yetişmeden… Yürümeye var mısın?

losev

 

ANKARA: Saat :10.30 | Eymir TRT Girişi 
0312 447 06 60 | 0532 723 04 44

İSTANBUL: Saat :11.00| Caddebostan Sahil
0212 268 68 68 | 0530 936 33 22

İZMİR: Saat :11.00 | Karşıyaka Anıtı
0232 381 66 44 | 0530 643 55 80

BURSA: Saat :10.00 | Botanik Park – Soğanlı
0224 233 33 36 | 0530 301 01 31

ANTALYA: Saat :11.00 | Cumhuriyet Meydanı – Varyant
0242 316 06 63 | 0530 667 47 20

*ANKARA : Ücretsiz servislerden yararlanmak isteyen katılımcıların en geç
1 Mayıs’a kadar LÖSEV Halkla İlişkiler Departmanı ile iletişime geçmesi gerekiyor.


Sayfalar:1...6789101112...28