:::: MENU ::::
Browsing posts in: Beğendiklerim

” Hayatım darmadağınık. Fırsat bulur bulmaz bir düzene koyacağım”

Okuyacağınız satırlar, Steven Harrison‘un “Olduğun yere varmak (Getting to where you are)” isimli kitabından alınmıştır. Sevgili dost Nilgün Nart vermişti okumam için. Sayfalar arasında ilerledikçe, yazı başlığı yaptığım cümleyi, bu aralar pek çok arkadaşımdan duyduğumu hatırladım ve bu bölümü sizlerle paylaşmak istedim. Kitabı bulup okumanızı öneririm.

Denetimden çıkmış yaşamlarımızın gerçekliğini değiştirmeye gerek duyduğumuza dair esaslı kavrayışla yüzleşelim; yalnızca, kendi kendine hizmet eden olumsuzluğumuz tarafından yakıtı sağlanan kayıtsızlık yolunda, yalpalayarak görevden göreve koşan yaşamlarımızda ne yaptığımız apaçık ortada; erteliyoruz. Zamanı belirliyoruz. “Zamanım olur olmaz bir düzene başlayacağım”. “Sonra”. “Yarın”. “Gelecek ay”. “Gelecek yıl”. “Çocuklar üniversiteye gidince”. “Emekliye ayrıldıktan sonra”.

Ertelemenin sorunu, elbette işe yaramamasıdır. Yoksa erteleme, insan ruhunun güzelim niteliklerinden biri olurdu gerçekten.

Bir an için dolu çöp kovasının boşaltılması gerektiğini hayal edin. “Yarın yaparım”. “Bu gece çöpü dökmek istemiyorum”. Erteleme en incelmiş halindedir. Etkilidir. Kesindir. Sorun, en azından yarına kadar çözülmüştür. Enerji korunmuştur. Yarın, aynı çöp, aynı sorun, aynı karşılık. “Yarın yaparım”. Her gece böyle sürer gider. Aylar geçer. Bunun gerçekten işe yarayıp yaramadığını düşünün.

Gerçekte, çöp bütün eve yayılmakta ve kokmaktadır. Zararlı gazlar salgılanmaktadır. Pisliğin içinde böcekler yumurtlamaktadırlar. Sonunda komşular sağlık ekiplerini çağırırlar. Sosyal Hizmet Bürosu çocuklarınızı alıp götürür. Evi ipotek eden şirket, malını korumak için evi geri almaya karar verir. Erteleme yalnızca bizim zihinlerimizde işe yarar. Gerçekte bir işe yaramaz.

Bu açıktır. Yaşamlarımızı değiştirmek bu açıklığın dışında kalır elbette. Değişimin her zaman daha sonra gerçekleşmesi gerektiğine inanmış görünüyoruz. Ancak değişimin şimdi olması gerektiğini de biliyoruz. Değişimin gerçekleşmesi için başka yer ve zaman yoktur. Yalnıza şimdi vardır. Zihinlerimiz bize “sonra” nın da olduğunu  söyleyecektir, ama biz sonranın dağ gibi yükselen ve çürüyen çöpler, yaşamlarımızın bulanık karmaşası olduğunu biliyoruz.

Yaşamlarımızı sadeleştirmek, düzene koymak, temizlemek istiyorsak, zamanı şimdidir. Bu gerçeği kavramak, şimdinin içinde bulunan erteleme labirentinin duvarlarını parçalayıp, dışarı çıkmamızı sağlar. Gelecek bu anın içinde çökmüştür. Değişimin anahtarını bulduk, çünkü değişimin nerede oturduğunu öğrendik. Şimdi’yi keşfettik.

Artık, daha fazla mazeretimiz olamaz. Artık, daha fazla yarınlarımız yok. Şimdi, yaşamlarımızdaki şeylerle doğrudan temasımız var; zamanın baskısını ve her şeyi durmaksızın geleceğe iteklemeyi yaratan anlaşmaların ve zorunlulukların ağırlığını artık hissedebiliyoruz.

Gelin, yaşamlarımızı sadeleştirelim. Gelin, varolduğunu bildiğimiz, yaşamın zamansız niteliğini şimdi bulalım. Gelin, varoluşumuzun gerçek anlamını, sevgimizi ve dünya ile aramızdaki bağlantıyı ifade etmenin yolunu şimdi bulalım. Gelin, yaşam ve ölüm hakkındaki sorulardan kaçmak yerine, onlarla ilgilenelin. Birbirimizle, kasıtlı ilişkiler yerine dürüst ilişkiler kuralım. Ayakta kalmaya çabalamak yerine, birleşelim. Korkuyla yaşamak yerine, korkumuzla yüzleşelim.
ŞİMDİ.


Didemime, Çiğdemime

2003 yılının sıcak bir yaz günü akşamüstü saatleriydi, Didem’i tanıdığımda.
Gülüşü, gözlerinde başlayan ve bütün yüzüne yayılan insanlardan diye düşündüm, elimi sıktığında da, kendine güvenini ve hayata sağlam bağlanışını hissettim. Serbest zamanlı olarak bir projeye destek vermek üzere gittiğim, sevgili Mukaddes Akça’nın sahibi olduğu Mozaik Reklam Ajansı’nda 6 ay birlikte çalıştık. Hem çok eğlendik, hem de sağlam bir dostluğun temellerini attık.
Dostları, arkadaşları Didem için hep ön plandadır, kim “aman” dese en kısa sürede derdine çözüm bulmak için kolları sıvayıverir. Evi hepimiz için çölde vaha gibidir. Sevgili eşi Alihan ile konuklarına en özenli ikramın yanında, sevgilerini de sunarlar.
Atadan dededen gelen örf ve adetlere, yaşanmışlıklara, doğal hayata, çevreye saygılıdır. Herkesi bilgilendirip, yönlendirmeye çalışır çevre duyarlığı konusunda.
Geçirdiği onca zorlu hastalıktan sonra yeniden doğmuş gibi yaşamayı bilen, içindeki olağanüstü sevgiyi, iyiliği ve enerjiyi coşkuyla paylaşan, taklit yeteneğiyle bizleri kırıp geçiren Didem’den çok şey öğrendim ben, en önemlisi de enseyi karartmadan, kuyruğu dik tutmayı tabii. Kişisel gelişim adına 2006 dan beri attığım her adım, onun rehberliği sayesinde oldu.
Ankara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü mezunu olan Didem’im; kalemi gerçekten kuvvatli bir yazardır. Titizlikle araştırır, inceler, hem yazarken hem de konuşurken, düzgün türkçe kullanmaya da ayrıca özen gösterir. Sistemli çalışması nedeniyle sanırım, çalıştığı şirketlerde en zor işler ona verirlir hep 🙂
Emir’in müzik kariyerindeki kilometre taşlarından biridir Didem, ona sürekli “sanatçı” diyerek destek veren, hep moral olan, her başımız sıkıştığında çözüm için yanımızda beliren gönül insanıdır.
Canım Çiğdemim ( ben ona arada böyle seslenirim, harf hatası yok)
İyi ki doğmuşsun ve iyi ki tanımışım seni. Yaşayacağın her yeni gün diğerlerinden daha huzurlu, daha sağlıklı ve daha bereketli olsun.
Doğum günün kutlu olsun Didem Özbahçeci Sönmez .


Sansüre karşı yürüyüşe destek verin

Sansüre karşı yürüyüşe destek verin.  Kaynak:  Sansüre karşı yürüyüş


Tarih : 17 TEMMUZ 2010
Yer : TAKSİM MEYDANI
Saat : 17:00

İnternet’te uygulanan sansürü protesto etmek için 17 Temmuz 2010 Cumartesi günü

Taksim Meydanında buluşuyor, temel hak ve özgürlüklerimiz için yürüyoruz.


İnternet’te Sansüre Karşı Ortak Platform Deklarasyonu

Temel Hak ve Özgürlükler Engellenemez
1. Internet kullanıcılarının düşünce özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı engellenemez.
2. Türkiye’de bireylerin, kurumların, ve şirketlerin bilişim alt yapılarını istedikleri şekilde oluşturmaları ve istedikleri servislerden yararlanmaları engellenemez. Sansür ülke ekonomisine de kabul edilemez bir bedel yüklemektedir.
Hukuka Aykırı, Ölçüsüz ve Keyfi İdari İşlem Demokratik Hukuk Devletinde Kabul Edilemez
3. 03 Haziran 2010 tarihinden beri Google servislerine uygulanan dolaylı sansür Anayasa’ya ve hukukun temel ilkelerine aykırıdır. BTK ve TİB tarafından alınan karar ve uygulama ölçüsüz ve tutarsız bir uygulamadır. Bu konuya ilişkin yapılan açıklamalarda, idarenin böyle bir yetkisinin olmadığı vurgulanmıştır. Nitekim, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı talebi ile Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 17.06.2010 tarihinde YouTube sitesine erişim sağlayan 44 IP adresini engelleme kararı daha önce yapılan işlemin yetki bakımından hukuka aykırı olduğunu ispatlanmıştır.
4. 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 17.06.2010 tarihinde verdiği ek karar, yetki sorununu çözmüş bulunmakla birlikte, kullanıcıların anayasal haklarını dikkate almadığı için yanlıştır ve en kısa sürede kaldırılması gerekir.
Sansür Amaçlı Kullanılan 5651 Sayılı Kanun Kaldırılmalıdır
5. Erişim engelleme hukuka aykırı içeriği engellemede yetersiz bir yöntemdir. Mevcut engelleme yöntem ve araçlarının hiçbiri hukuka aykırı olduğu veya çocuklar açısından uygun olmadığı iddia edilen içeriğe ulaşmayı engelleyecek etkili bir çözüm sunmamaktadır. Erişim engelleme ile iddia edilen suçu işleyenden ziyade tüm Internet kullanıcıları cezalandırılmaktadır. Eğer filtre kullanımı gerekli görülüyorsa, bu kullanım bireyler tarafından kendi kişisel bilgisayarları üzerinde gerçekleştirilmelidir.
6. Ayrıca, engelleme kararları sadece hukuka aykırı olduğu iddia edilen içeriğe değil, bu sistemlerin tümünün çalıştığı tek bir alanın içeriğinde bulunan milyonlarca yasal sayfa ve dosyaya da erişimi imkânsız kılmaktadır. Bu nedenle, 5651 sayılı Kanun ve uygulaması, Anayasa’da öngörülen ve AİHM tarafından geliştirilen zorunluluk ve orantılılık testlerinin gereğini yerine getirememektedir.
7. 5651 Sayılı Kanunun uygulanması sansürle aynı kapıya çıkmaktadır. Türkiye’de mahkeme kararları ve idari engellemelerle 5000’den fazla web sitesi şu anda erişime kapatılmış bulunmaktadır. Yüzlerce web sitesi de 5651 Sayılı Kanun’un kapsamı dışında engellenmiştir. Mevcut rejimin taşıdığı esasa ve usule dair eksiklikler ifadeyi sansürleyen ve susturan bir yapı oluşturmuştur. Kanun ve uygulamasının etkileri geniştir, yalnızca ifade özgürlüğünü değil, özel yaşamın gizliliğini ve adil yargılanma hakkını da ihlâl etmektedir. Demokratik bir toplumda sansürün bu ölçüde yaygınlaşması kabul edilemez.
8. 5651 Sayılı Kanun Kaldırılmalıdır. 5651 Sayılı Kanun, çocukları hukuka aykırı ve zararlı İnternet içeriğinden korumak amacıyla hazırlanmıştır. Fakat benimsenen engelleme politikası, hükümetin çocukları koruma amacının çok ötesine geçmektedir. Uygulamada yaygın olarak görünen sonuç, hukuka aykırı olmayan içeriğin ve 03 Haziran 2010’dan itibaren Google şirketinin Türkiye’den milyonlarca kişi tarafından kullanılan 40’a yakın servisine yetişkinlerin erişiminin ve bu servislerin kullanılmasının yasaklanması olmuştur.
Çocukların Zararlı İçerikten Korunması için Öngörülen Devlet Politikası Yetişkinleri Etkilememelidir
9. Hükümet, mevcut politikası yerine çocukları gerçekten zararlı İnternet içeriğinden korumak için yeni bir politikayı katılımcı bir şekilde geniş kamuoyu desteği (sivil toplum, akademi, ve özel sektör) ile geliştirmelidir. Ancak bu yeni yapılanma, çoğunluğun ahlaki değerlerini diğerlerine dayatacağı bir çalışma olmamalıdır. İnternet düzenlemesine ilişkin yeni politika, ifade özgürlüğüne ve yetişkinlerin her türlü İnternet içeriğine erişim ve tüketim haklarına saygı temelinde geliştirilmelidir. Bu ilkeleri içeren yeni politika, şeffaf, açık, katılımcı, ve çoğulcu bir yöntemle belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.
10. Vatandaşların Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerini korumak hükümetin ve idarenin asli görevidir. Bu güvencenin sağlanmaması halinde sorumluların istifa etmesi demokratik bir toplumun zorunlu sonucudur. Bu nedenle, yukarıda sayılan önlemleri en kısa sürede almamaları halinde gelişmelerden sorumlu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Daire Başkanlığı Başkanı Sayın Osman Nihat Şen, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Sayın Tayfun Acarer ve Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın istifa etmesi acil bir zorunluluk haline gelecektir.
IMZALAYANLAR:
1.Cyber-Rights.Org.TR – http://privacy.cyber-rights.org.tr/
2.İNETD (Internet Teknolojileri Derneği) – http://inetd.org.tr/
3.Türkiye İnsan Hakları Vakfı – http://www.tihv.org.tr/
4.Bianet, Bağımsız İletişim Ağı – http://bianet.org/
5.Elektrik Mühendisleri Odası – – http://www.emo.org.tr/
6.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti – http://www.tgc.org.tr/
7.Türkiye Kütüphaneciler Derneği-TKD – http://www.kutuphaneci.org.tr/
8.Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği – UNAK – http://www.unak.org.tr
9. Linux Kullanıcıları Derneği – http://www.lkd.org.tr
10. TiEV – Tüm Internet Evleri Derneği – http://www.tiev.org.tr/
11.Sakarya Bilişim Sektörü Derneği (SABİDER) – http://www.sabider.org/
12.Bilgi Teknolojileri ve Eğitim Derneği (BİLTEDER) – http://www.bilteder.org.tr/
13.Pardus Kullanıcıları Derneği – http://www.pkd.org.tr/
14.Türkiye Zeka Vakfı – http://www.tzv.org.tr
15.Java Teknolojileri ve Programcıları Derneği – http://www.jtpd.org/
16.İnsaat Mühendisliği Odası http://www.imo.org.tr
17.Bilisim Muhabirleri Derneği http://www.bmd.org.tr
18.SansüreSansür – http://sansuresansur.org/
19.Arı Hareketi – http://www.ari.org.tr/
20.Netdaş  – http://www.netdas.org
21.Engelli Web – http://engelliweb.com/
22.Ekşi Sözlük – http://sozluk.sourtimes.org/
23.Korsan Partisi Oluşumu- http://korsanpartisi.org
24.Gelecekonline – http://www.gelecekonline.com
25.Neonebu.com – http://www.neonebu.com/
26.Alternatif Bilişim – http://alternatifbilisim.org/
27.Millimotor.com / millitup.com
28.3H Hareketi – http://www.3hhareketi.org/
29.Korsanparti – Korsan Partisinin Korsanı – http://friendfeed.com/korsanparti
30.Sunipeyk – http://www.sunipeyk.com/
31.MMistanbul.com – http://mmistanbul.com
32.Muz Cumhuriyeti – Sansüre Karşı Ekşi Sözlük Zirvesi – muzcumhuriyeti@googlegroups.com
33.Yeşiller Partisi Korsan Cephesi – http://www.ypkc.org/
34.Antikapitalist Öğrenciler – http://www.antikapitalistogrenci.org/
35.Fotograf Web TR – http://www.fotograf.web.tr/
36.Genç Siviller – http://www.gencsiviller.net/
37.Bilgi Sözlük – http://www.bilgisozluk.com

Deklarasyonu bireysel olarak imzalamak ve mevcut imzaları görmek için tıklayınız.


Yaşadığınızı hissedin…


Uzun zamandır yazmak gelmiyordu içimden. Hastalar, hastaneler ve cenazeler üçgeninde yaşarken bazen sadece akışa bırakıyorum kendimi. O an nasıl davranmak kendimi iyi hissettiriyorsa onu yapmaya gayret ediyorum. Tabii sorumluluklarım el verdiğince. Biraz önce Friendfeed’de sevgili Alemşah Öztürk‘ün bir soru yazdığını gördüm.

“Size yaşadığınızı hissettiren şey ne?”

Bir an düşündüm gözlerimi kapatıp. Ne çok şey geçiverdi saniyeler içinde aklımdan. Evladım, güneş ve deniz, seyahat etmek… sanırım özlem nedeniyle düşünüvermiştim bunları. Sonra derin bir nefes aldım, hem de yeni öğrenmeye çalıştığım şekliyle diyaframdan uzun bir nefes. Sağduyumla bir kez daha düşündüm ve fark ettim ki bana yaşadığımı hissettiren şeyler işte tam da bu ikili,
“Nefes almak ve düşünebiliyor olmak”
Nefes almadan ne kadar dayanabilirsiniz, bir düşünün. Aynı cümlede kullandığım bu iki eylem olmadan hayatımız da olamaz. Nefes alın, fırsat buldukça derin derin içinize çekin havayı ve sonra yavaş yavaş verin dışarıya, yaşadığınızı hissedin. Bütün bu eylem sırasında aklınızdan geçenlerin, düşüncelerinizin ne kadar yoğun ve net olduğuna inanamayacaksınız.
Nefes alabilmek ve düşünebilmek…
Derin derin nefes alın ve düşünün, sonra da yaşadığınızın ayırdına varın, hazır zaman varken, anın tadını çıkarın, yaşayın.

Not.Yazıda kullandığım görsel, google aramasıyla bulduğum şu adresten alınmıştır.


Yoksulluk… Yazan Gizem Nur Koç

Dünyamızda fakir insanlar çoktur. Bizim elimizden geldiğince onlara yardım etmemiz gerekir. Bizim aile gelirimiz yüksek ise bir kısmını bağışlayabiliriz. Çoğu kişi aile geliri yüksek olmasına rağmen bencillik yapar. 

Mesela biz sınıfça doğudaki bir okula yardım yaptık. Bizim yardımımızdan sonraki resimlerini gördüm ve gözlerinin içi gülüyordu. Diğer kişiler de yoksullara yardım edip onları mutlu edebilirler. Okula gitmeyen çocukların okula gitmesine katkı sağlayabilirler. Böyle yardımlar yaparak onların o küçücük yaşlarında çalışmamalarına da yardım etmiş olurlar. Bizlerin yardımları sayesinde o çocuklar bugünlerimizin doktoru, öğretmeni vb. gibi meslek sahipleri olabilirler. Onlara yardım edip onların da bizim sahip olduğumuz imkanlara sahip olmalarını sağlamalıyız.

Bu duyarlı satırların sahibi Gizem Nur Koç, 11 yaşında pırıl pırıl bir kız çocuğu.  Çiftlik İlköğretim okulu 5 B sınıfında okuyor. Unicef sayesinde, 23 nisanda bu blog onun.

Teşekkürler Gizem Nur, yazdığın ve paylaştığın için.                                                                                  Yolun ve bahtın açık olsun.


Gurur veren bir evlada sahip olmak…

Uzun yıllar o hep Muge Cerman’ın oğluydu. Beni tanıyanlar ondan söz edecekleri zaman ismini anımsayamazlarsa Müge’nin oğlu derlerdi. Yıllar geçtikçe kişiliği gelişti, hem iyi bir evlat, hem de iyi bir müzisyen olarak hatırlanmaya başlandı. Artık ben Emir Cerman‘ın annesiyim. Gurur duyuyorum oğlumla, yeteneğini fark edip, kalbinin sesini dinleyip, dünyanın en prestijli okullarından birinde Berklee College of Music’te burslu okumaya hak kazandı. Ona güvenenlerin yüzü kara çıkmasın diye, gündüzünü gecesine katarak çalışıyor. Kendisine tanınan şansın bilincinde olduğu için; planlarında, projelerinde hep imkanı olmayan yetenekli gençlere kaynak yaratmaya çabalıyor. Geçen yıl Berklee yöneticilerini ikna ederek İstanbul’da da yetenekli öğrenciler seçmelerine getirdi ve tabii onlara kaynak sağlamak için yapılan konserde de sahne aldı ve çok emek verdi. Son üç aydır da dünya çapında bir etkinlik için hazırladığı projeye yoğunlaşmıştı. 18 nisan günü bu projenin ilk adımını gerçekleştirdi arkadaşlarıyla.

Rhythm of the Universe ; farklı ülkelerden gelen öğrencilerden oluşan, her öğrencinin, ülkesini tanıtacağı ve ülkesindeki yetenekli müzisyenlere kaynak sağlayacağı bir projenin adı.
80 ülkeden genç ve yetenekli müzisyen dün Boston’da bir salonda toplandı. Her biri konusunda en iyi olan bu gençler; neşe ve coşku içerisinde projenin ilk adımı olan, Emir’in bestesine söz yazma aşamasını tamamladılar.

80 ülkeden öğrenciyle tek tek ilgilenip projeyi anlatan ve katılımlarını sağlayan oğlumu tebrik ediyor ve hepsine bundan sonrasında başarılar diliyorum. Yolları uzun ve zorlu, ama onlar kararlı, bu işi başaracaklar.
Henüz projenin detaylarını tam olarak paylaşmıyorlar, ama fikir edinebilmeniz için aşağıya bir link ekledim.
Yolun ve bahtın açık olsun oğlum, seninle gurur duyuyorum.

Rhythm of the Universe


Karacaoğlan der ki…

karacaoglan-kimdir-hayati-ve-siirleri-gelgez-1

Sabahları uyanınca günlük işlere başlamadan Saatli Maarif Takvimine bakarım. Çocukluktan kalma bir alışkanlık. O gün neler olmuş? Hava durumu hakkında bir not var mı? Ders alınabilecek bir deyiş var mı?
Bu sabah da aynı şeyi yaptım, gördüm ki en sevdiğim halk ozanlarımızdan Karacaoğlan’ı anma günüymüş bugün. Hem dizelerinin bir kısmını yeniden okumak, hem de hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için azıcık dolaştım internet sayfalarında.
Çeşitli rivayetler var hakkında; 17. yüzyılda Karacaoğlan’ın Güney Anadolu’da Toroslar yöresinde yaşadığından tutun da, Belgratlı olduğuna kadar. Şiirlerine bakılırsa en akla yakını tabii Toroslar.

“Vatanımız Adana, Maraş,
Çukurova ilimiz var.”

Ortaokulda bir öğretmenim sayesinde çok sayıda şiirini okuma şansı bulduğum, ama çoğumuzun

“İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif deyi…
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi…”

dizeleriyle tanıdığı bu usta halk şairini analım.
70 lerde Ersen ve Dadaşlar ın severek dinlenen

“Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm”

sözleriyle hatırlayacağınız parçası da, çok kişinin Karacaoğlan şiirleri peşine düşmesini sağlamıştır.

Yaşadığı topraklara hayran, dürüstlüğe tutkun, haksızlığa katlanamayan ünlü ozanın en sevdiğim ve her devir için güncel olan dizlerinden birini daha sizlerle paylaşmak istedim.

“Bu dünyada adam oğluyum dersin,
Helâli, haramı durmayıp yersin,
Yeme el malını er geç verirsin,
iğneden ipliğe sorulur bir gün.

Gökte yıldızların önü terazi,
Ülker ile aşar gider birazı,
Yarın mahşerde de sorarlar bizi,
Hak mizan terazi kurulur bir gün.”

Alıntılar yaptığım ve bilgileri aldığım linkleri de listeliyorum, antolojisine göz atmak isteyebilirsiniz. Yaşadığımız dönemde bile etkisini kaybetmeyen dizeler bunlar.

http://www.siraze.net/antoloji/karacaoglan/index.htm
http://siir.gen.tr/siir/k/karacaoglan/karacaoglan.htm
http://www.turkuler.com/ozan/karaca.asp

 

Görsel kaynağı: https://www.gelgez.net/wp-content/uploads/2017/01/karacaoglan-kimdir-hayati-ve-siirleri-gelgez-1.jpg


Bilim, gözlem yapmakla başlar

Çevrenizdeki çocuklara, gençlere;  hayata daha kolay hazırlanmaları, gözlem yeteneği ve sorumluluk duygusu kazanmalarına yardımcı olacak bir projeden söz etmek istiyorum. Bu projenin adı “İlk teleskobum“.  Friendfeed  paylaşımlarıyla tanıdığım ve takipçisi olduğum sevgili Nurcan Ötügen Gök sayesinde haberim oldu bu projeden. 70 lerin başları; Michael Crighton ve Daniken kitaplarıyla merak sardığım bilim kurguyla geçen yaz tatillerinde, Saros Körfezindeki yıldızlı gökyüzüne hayran hayran bakıp astronot olmayı düşlediğim yıllardı. İmkanlar sınırlı olduğu için teleskop sahibi olamadım, tabii astronot da olamadım 🙂

Gelecek nesillerin ise bizden daha çok şansları var bu konuda. Onlara;  bilim dünyasına katkıda bulunabileceklerini fark etmeleri, gözlem yeteneği ve sorumluluk duygusu kazanmaları için bir şans verin; gökyüzüne, dolayısıyla doğaya olan ilginin ve merakın artırılması için bu projeyi destekleyin. Buraya tıklayarak proje hakkında bilgi alıp dostlarınızla paylaşınız lütfen.


“Ve o saat, bir milletin kaderini değiştirdi…”

Gözyaşlarına boğulduğum bir armağan aldım bugün. Veda filminin tanıtımı için hazırlanan siyah çok şık  bir kutuydu beni ağlatan. Film ile ilgili epey bilgi ve görsel paylaşıldı, videolarını da izledim ama bu kutuyu almak beni daha çok etkiledi. Tanıtım dosyasını kaldırıp köstekli saati görünce sel oldu gözyaşlarım. “Ve o saat, bir milletin kaderini değiştirdi…” Anılar, sesler, görüntüler üşüşüverdiler.
Ailemde Çanakkale’de, Kurtuluş savaşlarında şehit olan büyüklerim var, gazi bir büyük dayıyı tanımak şerefine de erişmiştim. Bizler için Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının, Cumhuriyet’in, vatan sevgisinin önemi büyüktür. Şimdilerde moda olan aşağılama ve karalamaları içim acıyarak izliyorum. Yapılanları küçümsemek olsa olsa cahilliktir bana göre. Düşman işgali altında; silahsız, parasız, umutsuz insanları bir araya toplayıp, onlara ümmet olmayı değil millet olmayı öğreten, özgürlüğe koşmaları için yol gösterenlere saygım sonsuz. Veda filmini izlemek için 26 şubat tarihini heyecanla bekliyorum.
Teşekkürler emeği geçen herkese; yönetmeninden oyuncusuna, montajcısından ışıkçısına, set işçisinden, tanıtım ekibine… sağolun varolun.
Yazımı yazarken arka planda “Manastırın Ortasında” türküsü çalıyordu. Şuradan dinleyebilirsiniz.
Filmin detaylı tanıtımına videolarına ve görsellerine buradan ulaşabilirsiniz.


Sayfalar:1...30313233343536...41