:::: MENU ::::
Browsing posts in: Atatürk

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

Ataturk-meclis
Son yıllarda, unutulması için epey uğraş verilen 30 Ağustos; Türkiye Cumhuriyeti’nin “Ulusal Bayramı” dır. İlk kez 1923 yılında kutlanan, 1935 yılında resmileşen bu bayram; Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni anmak için kutlanan bayramdır. Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve onların komutasında savaşmış askerlerimize şükranlarımızı sunduğumuz bayramdır.
30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının, işgal kuvvetlerinden geri alındığı gün olarak kutlanır.
Kutlamak için kimsenin iznine ve icazetine ihtiyacımız olmayan bu bayramda; hangi ülkede yaşadığınızı, bu topraklar için şehit olan aile büyüklerinizi, ne şartlarla başarılan ve bizlere neredeyse altın tepside sunulan bu özgürlüğü nelere feda edebildiğinizi yeniden düşünün lütfen.
30 Ağustos Zafer Bayramımız hepimize kutlu olsun.

“Beni inkar edeceksiniz…Hatta büştanla (iftirayla) yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.”

Mareşal Gazi Mustafa Kemal 8 Mart 1929


Unutma, unutturma…

Ataturk

Ata’yı yok sayanlara, adını ve yaptıklarının izlerini silmeye çalışanlara inat; sözlerini ve öğrettiklerini paylaşmaya devam.

“Büyük olmak için hiç kimseye dalkavukluk etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın.

Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.

Herkes sana karşı çıkacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen buna dayanıklı olacaksın, önüne sonu gelmeyen engeller çıkacaktır.

Kendini büyük değil; küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanmış olarak bu engelleri aşacaksın.

Bundan sonra da sana ‘BÜYÜKSÜN’ derlerse bunu söyleyenlere güleceksin!. “

Mustafa Kemal Atatürk


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Hepimize Kutlu Olsun

Bu sabah çocukluğumdaki gibi heyecanla uyandım. Rahmetli dedemle birlikte Taksim Meydanı’na gider törenleri izlerdim çocukken. Uzun zamandır öyle görkemli kutlamalar ve törenler yapılmıyor artık, yasak. Hatta bir Taksim Meydanı da yok, vatandaşa yasaklanan beton yığını bir zevksizlik örneği var.

Atatürk
İçinizdeki çocukla birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı gönlünüzce kutlayın lütfen. Çocukları olanlar özellikle sizler; haydi en güzel giysilerinizi geçirin üzerinize ve çıkın dışarıya. Havanın güzelliğinden de yararlanıp çocuklarınızla çocuk olun, onlara bu bayramın önemini ve neden çocuklara armağan edildiğini mutlaka anlatın. Ülkenin durumundan endişe ettiği hakkında sürekli söylenen ebeveynler özellikle sizler haydi kımıldayın; kapın çocuğunuzu torununuzu çıkın dışarı, hem ona hem kendinize hatırlatın çocukluğunuzu. Varsın resmi kutlamaların önünü kapasınlar; parklar, deniz kenarları hala bizim. Hep hatırlayalım ve hatırlatalım:
“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “
25-26 Nisan 1922 Atatürk


Boyun Eğmeyeceğim, Bu Partiye Oy Vermeyeceğim

boyun egme-Son 10 yılda yaşananlardan dersler çıkarıp; adam gibi çalışmayan,
-Gençlere, kadınlara adaylık hakkı tanır(mış) gibi yapan,
-“Her kanattan seçmenim var” demek adına olmadık şaklabanlıklara imza atan,
-Bölücüye, gericiye, hırsıza kucak açıp; düzgün isimleri dışlayan,
-İnşaat baronları ve taşeronlarıyla halvet olanları listelerin başına oturtan,
-Parti başkanlarının oy kullanmasını bile sağlayamayan,
-“Çevreye saygılıyız” derken, içine edilmesine çanak tutan,
-Ekonomik çözümler konusunda, bir arpa boyu yol alınmamış hamasetlerle oyalanan,
-Adalet, hak, hukuk kelimelerinin anlam yitirmesine göz yuman,
-Yıllardır bölüp durdukları sol’u bir araya getirmek yerine; döneklerden medet uman,
-Yumurta kapıya gelene kadar adaylarını belirleyemeyen,
-Ölümü gösterip; sıtmaya razı olmamı yüzsüzce bekleyen bu partiye oy vermeyeceğim, “bak öcü gelir ama” tehditlerine boyun eğmeyeceğim.

“Aman ne yapıyorsun, karşı tarafa yarayacak” safsatasından çok sıkıldım; “40 katır mı, 40 satır mı” sorusundan daha da çok sıkıldım. Bir önceki seçimlerdeki hezimet ertesinde adam gibi çalışmaya başlamaları çok mu zordu? “İstenmeyen tarafa oy gitmesin” diye nasıl olsa kendilerine oy verileceğinden emin olarak yayıldıkça yayıldılar. Solda birlik sağlamak, bölünen oyları toparlamak yerine köşelerine çekilmeyi seçtiler. Vatandaşa “kümesteki kaz” gözüyle bakan karşıtlarından ne farkları kalıyor ki bizlere “çantada keklik” diye baktıklarında.
Gezi Parkı sürecinin başında ne sesleri çıktı, ne solukları; gencecik çocuklar telef olurken sokaklarda, onlar sırça köşklerinde rant hesaplarına devam ettiler. Ne zaman kendilerine politik sahnede yer olduğunu gördüler, sesleri yükseliverdi. Geç kaldınız beyler; o gençlerin vebali sizlerin de boynunda artık, kanları sizin de ellerinize bulaştı. Genel seçimlere kadar aklınızı başınıza devşirin, bu vatan için canını veren atalarımızdan emanet aldığınız partiyi, layık olduğu yere taşımak için çalışın. Hırsızları, uğursuzları, dönekleri, çapsızları itin elinizin tersiyle. Solda birliği sağlamak için çabalayın, bölünen oyları bir araya getirmek için uğraşın. Bu ülkede yüreği hala vatan sevgisiyle çarpan milyonlar var; yeter ki sizler de yürekten bakmayı, bakıp da görebilmeyi bilin.

Görsel Muhsin Akgün’e ait http://www.muhsinakgun.com/


Türkiye Cumhuriyeti Bir Gecede Kurulmadı

Ne tarafa dönsem bir karamsarlık, bir umutsuzluk görmeye başladım. Bu kadar umutsuz ve karamsar olmamalıyız; elimizde Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere bıraktığı sağlam bir yol haritamız var. Bizlere emanet ettikleri Türkiye Cumhuriyeti bir gecede kurulmadı.
Karşılarına dikilmiş tam donanımlı emperyal ordulara rağmen Atatürk ve silah arkadaşlarının başardıklarını, küçük yaşlarımızdan başlayarak eğitimimizin her adımında öğrendik. Belki yeniden hatırlamamızın da zamanı gelmiştir. Atatürk

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.”

“Biz bir amaç takibediyoruz. Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir. Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek. Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır. Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir. Bunun için muharebe ediyoruz. Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır.” (1920)

“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “
25-26 Nisan 1922 Atatürk

“Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. “
1922 (Atatürk’ün S.D. I, S.240)


Bir Asker Mektubu

Öğle saatlerinde bir eposta geldi sevgili dost Banu Gündüz‘den. Kendisine gelen bir mektubu ve eklerini paylaşmış bizlerle.
Yılmaz Özdil’in 25 Ekim 2013 tarihli “Mektubunuz var” başlıklı yazısını okuyunca, Banu da hemen bilgilerini yollamış. Geçtiğimiz günlerde de Deniz Kurmay Albay Kerem Eren’in aşağıda okuyacağınız mektubu, bir başka deyişle haksızlığa uğradıklarını haykırışı gelmiş. Mektubu ve ekteki dosyaları gözyaşlarıyla okudum.  Deniz Kurmay Albay Kerem Eren mektubu
Bir başka değerli dost Aylin Türkşen Aysel‘in ağabeyi Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen de bu mesnetsiz iftiralarla cezaevinde, onun dava haberlerini takip ederken okuyup gördüklerim gibi, Balyoz davası bilgiler yazısına tıklayarak inceleyeceğiniz pdf formatındaki belgeler de çok iç acıtıcı.
Bir başka zengin kaynak da Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı ve damadı olan Pınar Doğan ile Dani Rodrik’in “Balyoz Davası ve Gerçekler” başlıklı blogu.
Lütfen her birini sindirerek okuyun ve sizler de yakın çevrenizle paylaşın. Çok sayıda insan neler olduğunun farkında değil, farkına varsa da tam algılayamıyor olabilir, ana akım medyada yer alan çarpıtılmış haberlerin ne boyutlarda olduğuna Gezi Direnişi sırasında gayet net tanık olduk.


Muhtaç Olduğumuz Kudret…

Ataturk

İyiye giden bir durum yok, derecesi artan ruh daralmalarımıza her haberle bir çentik daha atılıyor. Geçen yıla oranla minik de olsa bir umut, gençlerin artık olan bitenin ayırdında ve gerektiği durumda tepkilerini gösteriyor olmaları.
Yeni bir yazı yazamadım, geçen yıl yazdıklarımı aşağıya ekliyorum.

Klavye delikanlılığının anlamı yok utanıyorum, bizlere emanet ettiklerini korumayı başaramadığımız için. Hala senden medet ummaya çalışanları gördükçe daha da utanıyorum. Yıllardır olana bitene göz yumanlar, şimdilerde dövünmeye başlamışlar, günaydın mı desem onlara acaba.
Tepki yürüyüşlerinde, protesto mesajlarında destek istediğimde “aman sanki sana kalmış bu işler” diye dalga geçenler bu sabah profil fotografı değiştirme aktivisti olmuşlar ve hala ” ah Atam” diye senden medet umuyorlar.
Bizlere bıraktıklarına sahip çıkamadıkları gibi, anlayıp sindirememişler de söylediklerini. “Muhtaç olduğumuz kudret” in nerede olduğunu da söylemiştin, ama hala seni uyandırmaya çalışıyorlar, kendileri silkelenip ayılmak yerine.
Kadınlarımıza; Avrupa’lı hemcinslerinden çok uzun yıllar önce sağladığın birey olma hakkını elinin tersiyle itmeye çalışan aymazları düşündükçe, utancım daha da artıyor.
Demokratik haklarına sahip çıkmayıp, gölgelere kaçanları, köşelerine sinenleri gördükçe içim acıyor, yumruklarım sıkılı kollarım iki yanıma düşüyor, utanıyorum.
Işıklar içinde yat ve bizleri affet.


Türkiye Cumhuriyeti 90 Yaşında

Ataturk-meclisBu sabah çocukluğumdaki gibi heyecanla uyandım. Rahmetli dedemle birlikte Taksim Meydanı’na gider törenleri izlerdim. Uzun zamandır öyle görkemli kutlamalar ve törenler yapılmıyor artık. Hatta bir Taksim Meydanı da yok, beton yığını bir çirkinlik örneği var.

Kutlama için Bağdat Caddesi çevresinde oturan dostlarımla buluşacağım.
Kutlama yapmak için kimsenin iznine ve icazetine ihtiyacım yok. Emperyalist devletlerin kuyruk acıları nedeniyle silip yok etmeye çalıştıkları bu zaferi; millet olmayı ümmet olmaya tercih edenlere, resmi törenlere katılmamak için hastalık bahanelerine sığınanlara inat, her zamankinden daha coşkuyla kutlayacağım.

Fikri ve vicdanı hür olarak yaşamamı sağlayan Atatürk ve silah arkadaşlarına; kimsenin kölesi olmadan yaşayabilmem için kendilerini siper eden gazilere ve şehitlerimize teşekkür ederim.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yaşı hepimize kutlu olsun.


30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Ataturk-meclis

Son yıllarda, unutulması için epey uğraş verilen 30 Ağustos; Türkiye Cumhuriyeti’nin “Ulusal Bayramı” dır. İlk kez 1923 yılında kutlanan, 1935 yılında resmileşen bu bayram; Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni anmak için kutlanan bayramdır. Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarımızı sunduğumuz bayramdır. 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının, işgal kuvvetlerinden geri alındığı gün olarak kutlanır
Kutlamak için kimsenin iznine ve icazetine ihtiyacımız olmayan bu bayramda; hangi ülkede yaşadığınızı, bu topraklar için şehit olan aile büyüklerinizi, ne şartlarla başarılan ve bizlere neredeyse altın tepside sunulan bu özgürlüğü nelere feda edebildiğinizi düşünün.
30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun.

“Beni inkar edeceksiniz…Hatta büştanla (iftirayla) yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.” Mareşal Gazi Mustafa Kemal 8 Mart 1929


19 Mayıs Neden Önemli

Ataturk-meclis

19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gündür. Emperyalist güçler tarafından unutturulup, silinmeye çalışılan, Atatürk’ü anma günüdür. Atamızın; geleceğin ışık saçan çiçekleri olduğuna inandığı ve bütün ümidinin onlarda olduğunu söylediği gençlere armağan ettiği bayramdır 19 Mayıs. İzlerini silmeye çalışsalar da, başaramayacaklar. Dünya liderlerinin örnek gösterdiği Atatürk’e sevgimiz ve saygımız artarak sürecek.

“Muhterem Gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Kazanmak, yenilmek. Size, Türk Gençliği’ne terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima kazanmaktır ve eminim daima kazanacaksınız. Milleti yükseltmek için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti yükseltmek için dikilecek engellere hep birlikte engel olacağız. Bunun için beyinlerinize, irfanlarınıza, bilgilerinize, gerekirse bileklerinize, pazularınıza, bacaklarınıza başvuracak, fakat sonuçta mutlaka ve mutlaka o amaca varacağız… Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.”

Mustafa Kemal Atatürk
(1923,Tarsus) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 137)


Sayfalar:1234567