Gerçekten özgür irademiz var mı? Yoksa arızalanınca yok olma emri verilen, başka bedenlerde yeniden yaşam hakkına kavuşturulan çok gelişmiş robotlar mıyız?
Geçtiğimiz günlerde okuduğum birkaç makale ile bu konuyu sorgulamaya başladım. Bulduğum makaleleri üstüste okuyunca, epey kafa karıştıran konular ortaya çıktı. Özgür iradeli gelişmiş bir yaşam formu olma fikrine daha yakınım tabii. Ama bir düşünün, hiç hasta olmayan, hep genç ve dinç kalan,düşünebilen gelişmiş bir robot olmak da fena fikir değil hani.
Şaka bir yana, geçmiş yaşamlar, reenkarnasyon gibi konuların da daha rahat sindirilmesini sağlayabilir mi bu araştırmalar. Daha da ileri gidersek din denen kavramı derinden sarsıp, bütün inanç sistemlerini değiştirebilir mi?
California Üniversitesi nörofizyologlarından Prof. Benjamin Libet, 1973 yılında yaptığı deneyler sonucunda tüm kararlarımızın, seçimlerimizin önceden belirlendiğini, bilincin ise herşey olup bittikten yarım saniye sonra devreye girdiğini ortaya koymuş. Bu durum, diğer nörofizyologlarca da hep geçmişte yaşadığımız ve bilincimizin tüm yaşananları yarım saniye sonra gösteren bir “monitör” gibi olduğu şeklinde yorumlanmakta. Araştırmalarını sürdüren Benjamin Libet daha da ilginç sonuçlara ulaşmış.
Bu sefer Libet, parmakları hareket ettirme “kararını” deneklere bırakmış ve bunun neticesinde beyinde oluşan sinyalleri incelemiş. Parmağı hareket ettirmenin karar anı, beyinden emir yollanması anı ve parmağın hareket anlarını not etmiş. Son derece ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Karar anından önce, parmağı hareket ettirmek için beyinde ilgili hücreler harekete geçiyorlar. Yani aslında parmağınızı hareket ettirme emri, sizden önce veriliyor. Ondan sonra size bu kararınız bir his olarak yaşatılıyor. Libet’in bu çalışmaları, bilim dünyasını derinden etkilemiş. Çünkü deneyin sonuçları derin anlamlar içeriyor. Son olarak Max Planck Enstitüsünden bilim adamı Prof. John-Dylan Haynes gelişmiş manyetik rezonans ve bilgisayar tekniklerini kullanarak ilginç araştırmalar yapmış. Araştırmalarda deneklerden önlerinde bulunan 2 düğmeden birini seçmeleri istenmiş. Düğmeye basılışın karar anının incelendiği bu deneylerde, Benjamin Libet’in deneylerini doğrular neticeler elde edilmiş. Esasen seçim yapıldığı düşünülen an, hissettirilen bir algıdan ibaret. Yapılan deneylerde düğmeye basma kararının 6 saniye öncesinden deneklerin hangi düğmeye basacağı, beyin hücrelerinin aktivitelerinden tahmin edilebildiği görülmüş.
Ülke gündemini işgal eden üzücü, sinirlendirici konularından biraz da olsa uzaklaşmak böyle bilimsel araştırmaları okumak iyi oluyor.
Sevgi ve ışıkla kalın…
İlgili linkler:
Benjamin Libet, “Unconscious cerebral initiative and the role of conscious will in voluntary action”, The Behavioral and Brain Sciences, 1985, ss. 529-566.
Chun Siong Soon, Marcel Brass, Hans-Jochen Heinze & John-Dylan Haynes Unconscious determinants of free decisions in the human brain. Nature Neuroscience April 13th, 2008.
Üstadım, gereksiz gündemlerden biraz değil çokça uzaklaşmak ve bu konulara kafa yormak gerekiyor. Daha önce yazmıştım “Başına buyruk beyin” diye bir kitap var. Bahsettiğiniz konuya kitabı yazan bilim kadını da anlam veremiyor. Hadi din, kader, yaratıcı kavramlarını çıkardık diyelim, farzedelim yani. Öyle bir güç var ki bizim irademizin o güç karşısında çook ince, gözle zor seçilen incecik bir ip mahiyetinde olduğu söyleniyor. Yani bireysel iradenin o sonsuz gücün yanında “daha küçük parçaya ayrılamayacak kadar küçük bir parça” olduğu ifade ediliyor. Demek ki irademiz de, duygularımız da, kabiliyetlerimiz de derinliğini kavrayamacağımız bir yerlerden geliyor. Bize düşen sadece iyi niyet, gayret ve çok çalışmak. “An” denilen zaman diliminin öncesi ve sonrası bizim için bilinmezliklerle dolu. “Feed” deyince böyle olmalı. Teşekkürler, saygılar Müge Hanım 🙂
Çok entersan bir konu. İnsan kontrolün doğal olarak kendi elinde olmasını istiyor. Bilim ilerledikçe gözlemlediğimizden daha farklı ve daha karmaşık bir ortamla karşılaşıyoruz.
Harika bir paylaşım olmuş. Elinize sağlık..
Üstat,
Farklı bakış açıları ufkumuzu genişletiyor. Gerçekte ne olduğumuzu anlamımızı sağlıyor.
Naçizane kendi ilginç bakış açım ile eklemek ve katkı sağlamak için neler mümkün?
Davranışlarımızın %95’i bilinçaltında oluşuyor ve duygu ve düşüncelerimizin %98’i bize aşılanmış, ekilmiş temel inançlarımıza dayalı. AMA “Veto Hakkı” mız var. Karardan 0.3sn sonra beden harekete geçmeden önceki son 0.2sn de bilinç davranışına müdahele edebiliyor. Bunun için ise (1) öz gözlem, (2) kendini tanıma ve kendin olma ve (3) farkında olma durumu gerekiyor.