:::: MENU ::::

“Bi bakar mısınız? dedik ama dinletemedik !

Engellerin bedenlerde değil zihinlerde olduğu kanıtlandı bugün yine.

“Bi bakar mısınız ?”
eylemine destek vermek için saat 14.00 de Mecidiyeköy Metrobus durağı girişinde buluştuk. Bi bakar misiniz 1 O ayaza rağmen onlarca tekerlekli sandalyeli dost yerlerini almıştı. Çevreden geçenler nedense sadece kameraya odaklanıyor ünlü birileri olmadığını görünce arkasını dönüp gidiyordu. Elimizden geldiğince çıkartma dağıtıp ne yapmaya çalıştığımızı anlattık. Bi bakar misiniz 2 Basından ilgi gösterenler, engelli  dostlarımız ile söyleşiler yaptılar. Sonra sıra metrobuse binme çabasına geldi. İşte orası, insan olduğumdan utanmama sebep olan olayların başladığı yerdi. Tekerleki sandalyeleri yukarı çıkartmaya çalışırken basının görüntü almasından rahatsız olanlardan, kalabalığa söylenenlere, iteleyerek ayaklara basarak üstümüzden atlayanlara kadar her tip yaratık vardı. Merdivenlerden inerken kalabalığa kızan bir dıngıl ağa ” eylem yapacak yer mi bulamadınız” dedi. İnsanlığını kaybetmiş, kalbi buz tutmuş insanlar gördüm bugün. Tekerlekli sandalyedeki dostlarımızı neredeyse bir kaşık suda boğacaklardı. Bi bakar misiniz 3Utanç ve üzüntü hissimi kelimelerle anlatmam mümkün değil. Gücüm yettiğince destek vereceğim bu harekete, her eylemde 10 kişinin görüşü değişse yine bir adımdır. Bu arada Mecidiyeköy Metrobüs durağı sağlam insanlar için bile çok tehlikeli. Merdivenler o kadar dar ve anlamsız ki, olağandışı bir durumda insanların paniğe kapılıp birbirlerini ezmeleri işten değil. Bu arada görevlilerin ruhsuzluğu, emniyet güçlerinin duyarsızlığı da görülmesi gereken davranış biçimleriydi. Hani etrafta sık sık söyleniyor ya “bu ülkenin yüzde filancası müslüman” diye, haydi canım siz de. Benim bugün gördüğüm insan müsveddelerinin dinden imandan haberleri yoktu inanın. Teşekkürler Yiğit ve Simto bizlerin dikkatini bu konuya çektiğiniz için.


4 Comments

  • Evrim AKMAN |

    Öğrencilik yıllarımda sonradan adı “Engelsiz ODTÜ Topluluğu” olarak değiştirilecek olan “Dostluk ve Dayanışma Topluluğu”nun faaliyetlerine katılıyordum. Topluluk genel olarak Görme Engelli kişilerden oluşuyordu, nitekim faaliyet yeri de Kütüphanedeki “Braile” odasıydı. Hatta Braile daktilosunu kullanmayı ve harflerini bile o dönem ezberlemiştim.:-)

    Oradaki arkadaşlarımdan öğrendiğim bir söz vardır.
    “Biz belki iyileşiriz o belli değil, ancak her insan engelli olma ihtimali taşır.”

    Yarın ne durumda olacağımız belli değil…

    Amerika’da bir mekanın (lokanta, magaza, müze, okul, vesaire herhangi bir kurum) işletme belgesi (ya da adı her ne ise) alabilmesi ve faaliyetine başlayabilmesi için sağlamak zorunda oldugu kriterlerin başında Engelli Erişim kriterleri geliyor ve bu çok uzun yıllardır boyleymiş.

    Her herde “handicapped access” logoları ya da yönlendirmeleri var. Bu durumun kendisi de ortopedik engelli olan Başkan Roosevelt zamanından gelen bir kural olduğunu eşim söylemişti. Bu son aşamadaki kişilerin insafıyla sürdürülecek bir şey değil, devlet politikasiyla ancak çözülmeli. Bunun sağlanması da ancak bunun gerekliliğinin fazlasıyla bilincinde olan bir yoneticiyle gerçekleşebilir.

  • evren kuyu |

    böyle duyarlı,böylesi birbirine kenetlenilmesi gereken bir günü nasıl görmedim diye aynı sızıyı farklı şekilde hissediyorum içimde..bundan sonra tekrarlanırsa eğer kesinlikle oradayım.duyurabildiğim kadar duyurmaya çalışacağım.maalesef ”neden?” diyen değil, hep yargılayan olmayı seçiyoruz…hep yorum yapan olmayı…değişmesi gereken ne yönetim şeklimiz ne anayasamız ne örfümüz adetimiz.değişmesi gereken beyin diye dolaştırdığımız ”işine gelmeyenleri küçük gösteren dürbünlerimiz!”………..!

So, what do you think ?